Millwrvekili Karaduman basın açıklamasına şu sözlerle başladı:

Değerli basın mensupları, sevgili arkadaşlar

Bugün 27 Mart Cuma

Hep birlikte küresel çaptaki bir musibeti yaşamaktayız.

Koronavirüs salgını karşısında bütün vatandaşlarımızı tedbirli olmaya ve dayanışmaya davet ediyorum.

Kendi ihtiyacını karşılayamayacak durumda olan vatandaşlarımıza ve özellikle yaşlılarımıza destek olma zamanıdır.

Böylesi zamanlarda devlet, vatandaşlarının süreci en az zararla atlatmasını temin etmekle yükümlüdür.

Vatandaşlarımıza evde kalın, kendi OHAL’inizi ilan edin demek, problemleri ortadan kaldırmıyor.

Yoksulluk sınırının altında yaşayan 20 milyon vatandaşımız; hayatını idame ettirmek için işe gitmek zorunda, esnafımız dükkânını açmak zorunda, pazarcımız tezgâhını kurmak zorundadır.

Dolayısıyla her hayat, her eve sığmıyor ne yazık ki!

Milyonlarca vatandaşımız için; ne hayat evde kalınca devam edebilecek kadar kolay, ne de evler dışarı çıkmadan yaşama fırsatı sunacak kadar yeterlidir.

Bu gerçekler göz ardı edilerek, sadece sosyal medya kampanyalarıyla salgınla mücadele etmek mümkün değildir.

Böylesi olağanüstü bir süreçte, birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz böylesi bir zamanda bile Kanal İstanbul ihalesi, Salda Gölü, ormanlık arazilerin imara açılması gibi konuların gündeme getirildiğini görebiliyoruz.

Böylece iktidar; her şart ve durumda rantın vazgeçilemeyecek bir prensip olduğunu deklare etmektedir.

İktidarın benimsediği anlayış; kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki ihaleyi ranta çevirin anlayışıdır.

Görünen o ki; iktidar vatandaşı değil, sermayeyi koruma ısrarını sürdürmektedir.

Salgına karşı açıklanan pakette yer alan; “konut satışını kolaylaştıran kredi düzenlemesi” sermayeyi koruma gayretini ortaya koymaktadır.

Takdir edersiniz ki; bu düzenleme salgınla mücadele konusu ile bağlantılı değildir.

Güney Kore günde 23 bin test yaparken biz 15 günde toplamda 40 bin test yapabilmişiz.

Oysa sadece umreden dönen vatandaşlarımıza test uygulamış olsak 21 bin, yurtdışından dönen vatandaşlarımıza test yapsak 450 bin sayısını yakalamış olmamız gerekirdi.

Ama test kiti fazlamız vardı ki 500 bin adedini Amerika’ya sattık, ardından Çin’den 1 milyon kit satın aldık.

İktidar, krizi iyi yönetiyormuş gibi görünme çabasından vazgeçmeli, tutarlılık çerçevesinde krizle gerçek anlamda mücadele etmelidir.

Değerli Arkadaşlar;

Asgari ücret karşılığında çalışan emekçinin hayatı eve sığmaz,

Dükkânın kirasını, ay sonunda gelecek faturasını düşünen esnaf için hayat eve sığmaz,

Dünya yıkılsa dahi ülkemizde devam edecek olan inşaat sektöründe çalışan işçilerin hayatı eve sığmıyor ne yazık ki!

Bu süreçte;

Sayıları 81 bini aşan ve büyük çoğunluğu asgari ücretin de altında bir ücret karşılığında çalışan ücretli öğretmenlerimiz, okulların tatile girmesiyle ciddi şekilde mağdur oldular.

Ek ders ücreti alan ücretli öğretmenlerimizin durumu hayati önem arz ediyor.

Sadece eğitim sektöründe değil, devletin çeşitli kademelerinde de ek ders karşılığı görev yapan personel ve firma çalışanları “kısmi zamanlı çalışma” uygulamasına geçilince mağdur duruma düşmüştür.

Koronavirüs salgınına karşı açıklanan pakette bahsettiğimiz sorunları giderecek düzenlemeleri göremiyoruz.

Salgının felakete dönüşmemesi için vatandaşlarımızın iş ve aş kaygısı duymadan süreci evlerinde geçirmesi hayati öneme sahiptir.

Değerli Arkadaşlar

Bu süreçte bir diğer önemli konu sağlık sektörümüzdür.

Sağlık çalışanlarımıza minnettarız. Her birine ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum.

Vatandaşlarımız çok acil olmadığı sürece hastaneye gitmemeli ve böylece salgın ile mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüklerini hafifletmelidir.

Sağlık sektöründe istihdamı artırma yoluna gidilmelidir.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilip hakkında beraat veya takipsizlik kararı verilmiş olan; başta sağlık çalışanları olmak üzere bu durumdaki tüm vatandaşlarımızın ivedi şekilde görevlerine iade edilmesinin hukuki bir zorunluluk olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar bu aşamada;

Yerli üretimin önemini kavramaktayız.

Tarım ve hayvancılık sektörü desteklenmeli, önümüzdeki altı aylık süreçte uygulanacak “yerli üretim stratejisi” geliştirilmelidir.

Çiftçilerimizin kredi borç ödemeleri ertelenmeli, kredi vadeleri makul düzeye yükseltilmeli ve faizsiz şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Girdikleri ders başına ücret alan ve okulların tatil edilmesi ile büyük bir mağduriyet yaşayan ücretli öğretmenlerimizin maaşları yatırılmaya devam edilmelidir.

Uzaktan eğitim sürecinde diğer öğretmenlerimiz gibi ücretli öğretmenlerimizin de sorumluluklarının devam ettiği unutulmamalıdır.

İşverenlerin üzerindeki “vergi yükü” azaltılmalı, çalışanlarının SGK primleri karşılanmalı, Kredi borçları en az üç ay süreyle ertelenmelidir.

Bütün esnaflarımıza en az bir kira desteği sağlanmalı, işçi çıkarmamak koşuluyla küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelere çalıştırdıkları işçi sayısı oranında nakdi destek sağlanmalıdır.

Temel gıda ve temizlik maddeleri üzerindeki vergiler sıfırlanmalı ve belirli bir süre için tavan fiyat uygulamasına gidilmelidir.

Kriz ortamında özellikle temel gıda maddelerinde serbest piyasada oluşabilecek “stokçuluk” tehlikesine karşı hazırlıklı olunmalı ve bu doğrultuda denetimler sıklaştırılmalıdır.

Bu süreçte üretime yönelik olmayan bütün yatırımlar durdurulmalıdır. Devletin sağlık sektörü dışındaki kademelerinde tasarrufa gidilmeli, israftan kaçınılmalıdır.

Maske, eldiven, tulum ve temel temizlik malzemesi üreten işletmeler desteklenmeli, gerekli tedbirler çerçevesinde seri üretim ve verimlilik sağlanmalıdır.

Kısmi seferberlik halinde bulunduğumuz bu kritik dönemde Özel ve Kamu farkı gözetmeksizin bütün sağlık kuruluşlarının salgınla mücadelede etkili ve eşit bir şekilde görev almaları sağlanmalıdır.

Tüm sağlık kuruluşlarımızda görev yapan sağlık çalışanlarımızı koruyucu ve önleyici materyal desteği ivedilikle sağlanmalıdır.

Süreci en az hasarla atlatabilmek için devletimizin bütün kademeleri koordineli çalışmalıdır.

Eğer hükümet üzerine düşen vazifeyi yapamayacaksa;

İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir fon oluşturalım.

Bu fona milletvekilleri olarak bizlerden ve imkânı olan vatandaşlarımızdan toplanan bağışlarla mağdurların ihtiyaçları giderilsin.

Bu süreçte, KKTC de yapılan benzer olarak, Sayın Cumhurbaşkanı, bakanlar ve milletvekili maaşları belli bir oranda düşürülerek yardım fonuna aktarılabilir.

Bu süreci, dayanışma ve birliktelikle en kısa zamanda atlatacağımıza inanıyorum.

Son olarak da ifade etmek istiyorum ki;

Yargı, iktidarın muhalifleri cezalandırma aygıtına dönüştürülmemelidir. Yargının iktidar tarafından araç haline getirildiği yerde elbette adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Buna mukabil yapılacak olan düzenleme, silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair hakkında somut delil bulunmayan; irtibat, iltisak gibi hukuki bir altyapısı olmayan kavramlarla tutuklanan ve hüküm giyen kişileri de kapsamalıdır.

BDDK’nın denetim ve gözetimi altındaki bankaya para yatırmak, Milli Eğitim Bakanlığı’nca faaliyetine izin verilen okul ya da dershanede eğitim görmek, bu mecralarda çalışmış olmak, İçişleri Bakanlığı’nca faaliyetlerinde herhangi bir sakınca görülmeyen vakıf, dernek ve sendikalara üye olmak ve buna benzer anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri kullanmaktan öteye geçmeyen eylemlerin suç unsuru olarak gösterilmesi hukuki bir zafiyet doğurmaktadır.

Şimdiye kadar oluşan mağduriyetleri gidermek ve bundan sonra oluşabilecek ihlalleri önlemek amacıyla “Terör Suçu” ve “Düşünce Suçu” kavramları açıklığa kavuşturularak hukuki bir temele oturtulmalıdır.

İnfaz düzenlemesi, gözyaşları eşliğinde heyecan ve tedirginlikle bekleyen milyonlarca vatandaşımızın yüzünü güldürsün, müjde olsun.

Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim

Teşekkür ederim. Diyerek cümlesini bitirdi.