İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vergi Yapılandırması Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri

Meclis genel kuruluna torba yasa olarak sunulan değişiklik teklifleriyle büyük yanlışlıkları içeren bazı düzenlemeler getirildiğini görüyoruz.  

Ülkemizin kaderini belirleyecek olan, vatandaşlarımızı yakından etkileyecek konuların “Torba Kanun” usulü ile kamuoyu, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarla paylaşılmadan gizli saklı bir şekilde genel kurula getirilmesi kabul edilebilir değildir.

Şuan üzerinde konuştuğumuz "İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vergi Yapılandırılması Kanun Teklifi” de torba yasa usulü ile genel kurula sunulmuş bir tekliftir.

Yapılmak istenen yanlışları aylarca konuştuktan sonra sendikaların ve kamuoyunun baskısıyla yukarıdan bir talimat geliyor ve bu teklifin içeriğinde olan bazı maddeleri geri çekiyorsunuz.

Bu durumda, Torba Yasanın içeriğini oluşturan ve günlerce o içeriği burada savunan sizlere sormak istiyorum;

Kıdem tazminatının işçinin en temel hakkı olduğunu kabul etmeniz için yukarıdan talimat mı gelmesi gerekiyordu?

Teklif vergi borçlarıyla ilgili düzenlemeleri de içeriyor, Holdinglerin borçları silinirken asgari ücretten damga ve gelir vergisi kesintisi yapılıyor olmasının apaçık bir haksızlık olduğunu görmek için de yukarıdan talimat mı bekliyorsunuz?

Yanlış olduğu aşikâr olan bir şeye “evet bu yanlıştır” demek için talimat bekleyecekseniz o koltuklarda oturmanızın gereği var mı?

İşte asıl problem de budur. Onun doğru dediğine hepiniz doğru, onun yanlış dediğine de hepiniz yanlış diyorsunuz.

Ülkemizde bugün ekonomiden, hukuka, dış politikadan, eğitime ciddi bir yönetim krizi yaşanıyorsa bunun temel sebebi budur.

Ve bu şekilde hakikati tek bir kişinin tutumuna göre belirlediğiniz müddetçe hem kendinize yazık ediyorsunuz, hem de ülkemize yazık ediyorsunuz.

Hakikat ne parmak hesabıyla, ne hesap makinesi ile hesaplanamaz.

İçerisinden geçtiğimiz bu dünyada, doğruya doğru, yanlışa yanlış dememiz, yani şahsiyetli bir duruş göstermek varoluşumuzun en büyük sebebidir.

Hep beraber var oluşumuzun asıl yükümlülüğünü hatırlamak ve bu yüce mesuliyete göre hareket etmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri

Asgari ücret karşılığında çalışanlardan damga ve gelir vergisi alındığı sürece vergi tahsilinde adaletten bahsetmek mümkün değildir.

Vergi alanında bir düzenleme yapılacaksa gelire oranla tahsil edilecek şekilde adil bir vergi sistemi kurulmalıdır. Ancak torba yasanın içeriğine bakıldığında bunu görmek mümkün değildir.

Vergi düzenlemesi kapsamına alınmayan diğer bir grup ise üreticilerimizdir.

Bakınız;

5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesinde tarımsal desteklerin Milli Gelirin %1’inden az olamayacağı belirtilmiştir.

Üreticinin desteklenmesi kanuni bir zorunluluk iken zorunlu ödemelerden yapılan vergi kesintileri ile üreticinin temel hakkı elinden alınıyor.

Çiftçilerimiz son zamanlarda artan üretim maliyetlerinden dolayı ciddi zorluklarla karşı karşıyadır.

Buğday, arpa ve mısır ürünlerinin ithalatında gümrük vergilerinin sıfırlanması, çiftçilerimizi mağdur eden bir diğer önemli konu olmuştur.

Hem girdi maliyetleri artmış, hem de çiftçinin ürettiği ürün elinde kalmıştır.

Üretime devam edebilmeleri için üreticilerimize borçlanmaktan başka yol bırakılmamaktadır.

Çiftçilerimiz, üreticilerimiz üretim için harcadıkları su ve elektrik faturalarının borç yapılandırma paketine dâhil edilmesini bekliyor.

Ancak ne var ki bu torba yasada;

İthalatla ve artan maliyetlerle beli bükülen üreticilerimiz, hakkı gasp edilen işçilerin, pandemi sürecinde bankaya borçlandırılan esnafın, İş bulamayan gençlerin ve yıllardır atama bekleyen öğretmen adaylarının sorunlarının çözümüne dair en ufak bir düzenleme yoktur.

Saadet Partisi olarak; mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın taleplerini karşılamaktan uzak olan, insanlarımızın temel haklarının elinden alınmasına sebep olacak bu düzenlemeleri kabul etmiyoruz.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum…