Tüm dünya ülkeleri gibi biz de Korona virüsle mücadele etmekteyiz.

İlk vakanın görüldüğü günlerde salgınla mücadele konusunda Sağlık Bakanlığının yaptığı çalışmaları önemli bulduk, gerek ziyaretle gerekse de açıklamalarla çalışmalara katkı sunmak için elimizden gelen gayreti ortaya koyduk.

Vakaların azalmasıyla önce kısmı normalleşme sonra tamamen normale dönen günlük yaşantı ile birlikte vakalarda tekrar önemli artışlar kaydediliyor.

Son dönemde salgın ile ilgili Bakanlığın açıkladığı tablo ile gerçekte yaşananlar arasında çok ciddi farklar olduğunu görmekteyiz.

Koronavirüsle mücadele konusunda ciddiyet ve şeffaflığın olmadığını görmekteyiz.

Bu ülkenin 83 milyon vatandaşının sağlığı söz konusu olunca devletin ciddiyetle hareket etmesi hayati önem taşımaktadır.

Sağlık Bakanlığı, salgının başlangıcındaki güvenilirliğini yitirmiştir.

İlgili resmi kuruluşlar salgınla mücadele konusunda şeffaf olmadıkça vatandaşların tedbirlere uygun hareket etmesini bekleyemeyiz.

Türkiye’nin birçok noktasında hastanelerin yetersiz kaldığı, sağlık çalışanlarının eksik envanterlerle ve olumsuz koşullarda çalışmak zorunda kaldığı, hastaların taşınması için ambulans bulunamadığı haberlerini alıyoruz.

Mevcut durumu gizlemek, rehavet ve gevşekliğe sebep olarak tabloyu daha da kötüleştirebilecektir.  

Birkaç örnekle Sağlık Bakanlığının güvenirliğini neden yitirdiğini açıklamaya çalışacağım;

Son dört yılda bazı illerin Ağustos ayındaki vefat sayıları yıllara göre kıyasladık;

Tablodaki verilerden kesin bir sonuç çıkarılamasa da bu anormal artışın sebepleri üzerinde düşünmek durumundayız.

AĞUSTOS AYLARI VEFAT SAYISI

2017 YILI

2018 YILI

2019 YILI

2020 YILI

KONYA

313

382

398

882

İSTANBUL

5643

5990

5771

6321

ANKARA

1087

1179

1212

1686

MALATYA

303

319

300

479

ERZURUM

481

476

438

680

TOPLAM

7827

8346

8119

10048

Soru1: Doğu Türkistanlı bir grup iki gün önce Ankara'da basın açıklaması yapmak için gelirken Ankara'ya alınmadılar, engellendiler. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çin devleti; yüzyıllardır işgalin, katliamın, sömürünün her türlüsü Doğu Türkistan üzerinde denemiştir.

Bu zulümleri herkes görüyor ancak iktidar ve ortakları bu apaçık kıyımı görmemekte ısrar ediyor.

İktidar, Doğu Türkistan’daki zulmü görmemek bir yana sesini duyurmaya çalışan Doğu Türkistanlıları çeşitli yöntemlerle engellenmekte, gözaltına alınmakta veya sınır dışı etmektedir.

Çin’in uyguladığı zulüm ayyuka çıkmışken sesini duydurmaya çalışan Doğu Türkistanlılar bölücü ya da ABD ajanı olarak yaftalanıyor. Bu kabul edilebilir değildir.

Bakınız! Çin tarafından toplama kamplarında tutulan ailelerinin serbest bırakılması için yaklaşık 10 kişilik Doğu Türkistanlı bir grubun Ankara’da basın açıklaması yapmasına izin verilmedi.

Doğu Türkistanlı grup iki gün önce Ankara’ya gelirken araçları polis tarafından durdurulmuş ve Ankara’ya sokulmamışlardır.

Bu tavrın ne akıllarda ne de vicdanlarda yeri yoktur.

Hiçbir ticari anlaşma ya başka bir ortaklık Doğu Türkistan’daki zulme kayıtsız kalmanın gerekçesi olamaz.  

Soru2: Yarın 11 Eylül İkiz Kule saldırılarının yıl dönümü. Saldırı ile ilgili çok şaibe konuşuldu, sizin bu konuya bakışınız nedir?

Ülkemizde ve dünyada gelişen olayları takip ediyoruz

Yakın tarihte dünyada işleyişe yön veren bazı kırılma noktaları olmuştur;

Bu kırılma noktalarından biri de 11 Eylül saldırısıdır.

ABD’ye İslam Coğrafyasını parçalamanın yolunu açan ilk saldırı 11 Eylül 2001’de gerçekleştirmiştir.

ABD gizli servislerinin organize ettiği bu saldırıyla Afganistan’dan başlamak üzere İslam Coğrafyasını işgalin zemini hazırlanmıştır.

11 Eylül’ün ardından 7 Ekim 2001’de ABD Afganistan’a girdi,

Ak Parti iktidarının ABD ile müttefiklik kapsamındaki ilk büyük icraatı; 19 Mart 2003’te TBMM’den 2. tezkere geçti. 20 Mart 2003’te ABD’nin Irak işgali başladı,

17 Aralık 2010’da Tunus’ta Arap Baharı başladı, İsrailin güvenliğini sağlayabilmek için Irak ve Afganistan’ın işgal edilmiş olması tek başına yeterli değildi. 

Tunus’ta ve Mısır’da yönetim değişti,  15 Mart 2011’de Suriye iç savaşı başladı.

19 Mart 2011’de ABD Libya’yı vurdu, 9 Temmuz 2011’de Sudan bölündü,

3 Temmuz 2013’te Mısır’da askeri darbe yapıldı, 22 Mart 2015’te yemen savaşı başladı,

Bugün gelinen noktada toprakları işgal edilen İslam Ülkelerinin kaynakları yağmalanırken bu coğrafyada yaşayan Müslümanlar birbirleriyle çatışır hale getirilmiştir.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile İsrailin güvenliğini sağlama amacı göz ardı edilerek günübirlik hamlelerle bölgede barışın sağlanması mümkün olmayacaktır.

İslam İşbirliği Teşkilatı ve D-8’ler güçlendirilmeli ve amaçlarına uygun şekilde çalışır hale getirilmelidir.