Esnaf perişan durumda işsizlik had safhada dükkanlar kapanıyor, ama bu zor durumlar karşısında iktidar ne yapıyor? Baro Yasası’na başvuruyor, sosyal medyayı yasaklamaya çalışıyor ve güvenlik soruşturması yasası çıkarmaya çalışıyor. Baskıcı her türlü yasayı çıkarmaya çalışıyor!
TÜİK’in işgücü istatistiklerine göre, işsizlik de istihdam da azaldı. Son istatistikler Türkiye’de 15-24 yaş grubunu kapsayan genç grubunda, neredeyse her dört kişiden birinin işsiz olduğunu söylüyor. İşsizlik tüm boyutlarıyla artıyor. TÜİK bu konuyu bilimsel bir şekilde tespit etmiyor, çok yetersiz ve eksik bir şekilde tespit ediyor. Biz yapılan istatistiklere bakıyoruz gerçek işsizliğin tespiti yok ortada arkadaşlar. Bakın en büyük sorun bu. Gerçek işsizlik tespit edilmiyor ve afaki rakamlarla olayın rehavetinin üstü örtülmeye çalışılıyor, kabul edilebilecek bir durum değil. Ülke son derece kötü durumda, esnaf perişan durumda işsizlik had safhada dükkanlar kapanıyor, esnaf borç içinde ve bir çare bekliyor ama bütün bu zor durumlar karşısında iktidar ne yapıyor? Baro Yasası’na başvuruyor, sosyal medyayı yasaklamaya çalışıyor ve güvenlik soruşturması yasası çıkarmaya çalışıyor. Baskıcı her türlü yasayı çıkarmaya çalışıyor, bekçi yasasını çıkarıyor ve toplumu susturmaya çalışıyor, “Kral Çıplak diyecek kimse yok mu?” diye soruyoruz değerli arkadaşlar.
DEDAŞ’ın elektrikleri kesmesi insanları, bitkileri bütün canlıları susuz bırakıyor!
Mardin’de DEDAŞ’ın oluşturduğu susuzluk sıkıntısına önceki basın toplantımda değinmiştim, bu sıkıntı yine devam ediyor. DEDAŞ’ın elektrikleri kesmesi ve ardından suların kesilmesi dolayısıyla bitkiler, sebzeler, meyveler çürüyor, hayvanlar telef oluyor susuzluktan kırılıyorlar perişan bir halde ama iktidarın gündemi, hamaset yapmak ve halkı kandırmak başka bir şey değil.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri:
Bakın Urfa Hilvan Cezaevi’nde ki Urfa çok sıcak bir yerdir, susuzluk had safhada halen çözülemiyor, vatandaşlar buna isyan ediyor.
Kütahya E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda zehirlenme hadiseleri yaşanıyor ve mahpuslar hastaneye bile gönderilmiyor.
Sincan Cezaevi’nde diyor ki bir mahpus eşi:” Eşim Sincan F1 cezaevinde yaklaşık 4 yıldır hücrede kalıyor, günde 1 saat tek başına havalandırma izni veriliyor, televizyon yasak, bu zor şartlarda kalırken, Korona’dan dolayı ayda bir kez kapalı görüş yapabiliyoruz ve sadece bir kişi görüşe girebiliyor, hal böyleyken Haziran ayında 45 dakika olan görüş saatini, Temmuz ayında 30 dakikaya indirmişler, Sincan T Tipinde bir saat olan bu süre neden 30 dakika?” Bunu açıklasınlar diyor. düşünün cezaevlerinde bakın çok hukuksuz işler yaşanıyor. Müebbet mahpuslara ayrılmış tek kişilik hücrelerde daha ceza almamış yüzlerce tutuklu kalıyor arkadaşlar ve bu tutuklulardan bazen bir kısmı hücresinde ölü halde bulunuyor. Son derece kötü halde bulunuyor, psikolojik sorunlar ile bulunuyor.
Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi. Cezaevinde mahkumlar hastaneye gidemiyor. Çünkü hastane dönüşünde yer olmadığı gerekçesi ile hücrede karantinaya aldıklarını söylüyorlar. Karantinaya alınanlar hücrede mahkûm tek başına kalıyor ve hücre ortamları çok kötü.
Çorum Cezaevi Eşim diyor: “Burak Keskin Çorum Kapalı Cezaevi’nde tutuklu. Cezaevinde dış kantin haftalardır kapalı ve yemekler yetersiz, hasta tutukluların ilaçları cezaevinde doktor olmadığı gerekçesiyle verilmiyor. Sesimizi duyurun.” diyor.
Çanakkale’de hepatit hastası mahkumlar ile diğer mahkûmlar aynı koğuşta Çanakkale Cezaevinde. Diğer mahkûmlar için tehlikeli olan bu durum cezaevi yönetimi tarafından dikkate alınmıyor. Daha önce koğuşta olan doktor arkadaşlar bunun risklerini defalarca yönetime bildirdi.
Hakkı Saraç bakın 48 aydır hücrede kalıyor, bakın burası Bastil Zindanları sanırım. Güya Türkiye’de cezaevleri deniliyor ama Bastil Zindanından farkı yok. 48 aydır tek kişilik hücrede kalanlar var arkadaşlar. Mart ayından beri de adlilerin olduğu bölüme alınmış. Hücrede tutulan adli hükümlüler ile aynı anda havalandırmaya çıkarılıyor. Havalandırmaya çıkması durumunda sıkıntılar yaşıyor. Çıkmaması durumunda "Sen bizimle niye çıkmıyorsun bizi beğenmiyor musun?" gibi tepkiler ile karşılaşıyor. Aslında Adliler ile siyasiler tutukluları aynı yere konulamaz ama burada böyle bir skandal da var değerli arkadaşlar.
35 Bin KHK’lı öğretmen, 20 Bin de okulu kapatıldığından dolayı boşta kalan, çalışma izni verilmeyen öğretmenlerimiz 55 bin öğretmenimiz şu anda öğretmenlik yapamıyor!
Hayatın her alanında baskı ve zorbalıklar devam ediyor. Bakın KHK’lılar çok büyük zorluklar yaşıyor bilhassa KHK’lı öğretmenler; 35 bin KHK’lı öğretmen,20 bin de okulu kapatıldığından dolayı boşta kalan, çalışma izni verilmeyen öğretmenlerimiz 55 bin öğretmenimiz şu anda öğretmenlik yapamıyor arkadaşlar. Doktorlar KHK’lı doktorlar özel hastanede çalışmayı elde etti. KHK’lı öğretmenlerin böyle bir şansı da yok, özel okullarda öğretmenlik de yapamıyorlar. İktidar ne diyor: “Yeme, içme ve öl.” diyor. “Bu ülkeden de ayrılamazsın sana pasaport da vermem.” diyor. “Senin sivil ölüme uğramanı istiyorum.” diyor. Bu zalimce uygulamaları biz teşhir etmeye devam edeceğiz arkadaşlar.
“Annemim 9 yıl cezasını onadılar. Huzurumuzu çaldılar. Annem haberi duyunca ne yapacak?”
Bakın ocakları yakıyorlar, çocukları perişan ediyorlar. Bana gelen bir mesajı okuyayım size: “Sayın Vekilim 2 gün önce kapkara bir haber aldık. Yargıtay annemin 9 yıllık cezasını onamış. Anladığımız ve avukatların söylediği kadarıyla karar verenler bunu yaparken dosyayı hiç incelememiş, hiç okumamışlar." Masum insanlara böyle cezalar vermek hangi gerekçeyle izah edilebilir? Çok üzdüler bizi. Yaşama sevincimizi aldılar.” diyor çocukları. “Huzurumuzu çaldılar. Annem haberi duyunca ne yapacak? Bu kararı veren eller, diller iflah olmasın.” Diyor. 2 yıldır annemizi göremedik. Çünkü o Hatay’da biz İzmir’deyiz. "2 yılı aşkın süredir anne ilgisinden sevgisinden mahrumuz. Annem tutuklandığında kardeşim 6 yaşındaydı. Adına kayıtlı hattaki bir program ve sohbet etmekten ötürü. 9 yıl ceza verildi. Annem ön lisans ilahiyat mezunu ve büro elemanı olarak çalışıyordu. Yazık değil mi? Günah değil mi? Asıl suç bu değil mi?” diyor çocuklarından birisi.
Bu ülkede, Türkiye’de soykırım devam ediyor.
Bakın adil olmayan yargılamalar ile maalesef Türkiye’de zalimce kararlar veriliyor, anne baba mahpusluklar ve kimsesiz çocuklar gerçeği var artık Türkiye’de. Cezaevlerinde 800’den fazla bebek ve çocuk var dışarda anne veya babası mahpus olduğu için teyze, dayı, dede, nine yanında kalmak zorunda olan ve psikolojisi bozulmuş binlerce çocuk ve bebek var. Haberiniz var mı? Her gün böyle mağdur edilen anne haberlerini duyuyoruz, perişan olan çocuk haberlerini duyuyoruz, alıp götürülen anneden sonra “Annem nerede?” diye gece uyumayan, sabah çığlıklar ile ağlamalar ile kalkan yüzlerce çocuğun haberini alıyoruz. “Hiç vicdanınız sızlamıyor mu?” diye soruyorum iktidar sahiplerine: “Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Hiç insaf ve merhametiniz yok mu?” diye soruyorum. Bakın yine Anadolu’nun her yerinden feryatlar yükseliyor, her yerinden.
Eşim Çorum L Cezaevi’nde Korona Virüs sebebiyle görüş kısıtlaması bizler için artık cezaya dönüştü. 12 yaşındaki kızım: "Artık babamı çok özledim." diye ağlıyor. 16 yaşındaki oğlum: “Cezaevinin bari önüne götür en azından babama biraz yakın olayım." İşte bakın Türkiye’de bunlar yaşanıyor arkadaşlar. Zulmen hukuksuz verilen cezalar ile her kesimden muhalife verilen cezalarla aileler perişan ediliyor, çoluk çocuk anne babasız kimsesiz bırakılıyor.
OHAL Döneminde ne aile bıraktılar ne çocuk psikolojisi bıraktılar!
HDP Kocaeli Teşkilatımızdan Emine Karaaslan 8 aydır mahpustu,3 çocuğu perişan bir durumdaydı, geçtiğimiz Çarşamba günü çıktığı mahkemede sonunda serbest bırakıldı. Bomboş gerekçelerle 8 ay yattı bakın. Bomboş gerekçelerle çıktığı ilk mahkemede serbest bırakıldı, peki o 8 ayın hesabını kim verecek arkadaşlar? Bu kadar mı vicdansız bu iktidar. Mahkemede diyor ki:” "8 aydır karı, koca tutukluyuz, 3 çocuğum çok zor durumda, aile bütünlüğümüz bozuldu, hasta büyüğümüze bakıyorduk, her şey çok kötü oldu.' diyor. Türkiye mahkemelerinde hep bu sesler yankılandı OHAL Döneminde ne aile bıraktılar ne çocuk psikolojisi bıraktılar.
Nuran Dilber 8 aydır Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu. Kızı görüyorsunuz Down Sendromlu bir kızcağız. Annesine çok ihtiyacı var, Nalan’a annesinin öğretmesi gereken temel yaşam becerileri öğretilemiyor. Annesini istiyor bu Down Sendromlu kız ama annesi zalimce tutuklu yargılanıyor, tutuksuz yargılanabilecekken.
Meryem Güngör 4 yıldır eşi tutukluydu, geçtiğimiz gün sabah 5’de onu da alıp götürdüler. Bu çocuk Meryem Güngör’ün çocuğu anneannesinde kaldı. Çocuk anneanne de kaldı o da tansiyon ve kalp hastası, “Annem çabuk geleceğim demişti nerede annem?” diye her saat başı soruyor bu çocukcağız. Bu tutuklama gerekçelerine baktığımız zaman biz gerçekten çok insafsız ve zalimce gerekçeler görüyoruz.
Şeyma Öztekin Gaziantep’te gözaltına alındı ve daha sonra tutuklandı eşi de mahpustu kendisi de tutuklandı 2 çocuk anne babasız kaldı, bakın şu 2 çocuk anne babasız kaldı, görün vicdanlar sızlasın ki iktidarın vicdanı varsa kalmışsa, sızlaması gerektiğini söylüyorum.
Silivri 5 No’lu da ne oluyor? Silivri de eşit infaz paketi yapılmadığı için karavana almama eylemi yapıldı. Bu eylem cezaevi yönetimi tarafından 1 koğuşa görüş yasağı,1 koğuşa da mektup ve posta yasağı getirildi. Bu tüm koğuşlarda yapılmakta. Düşünün çok kötü şartlarda yaşıyorsunuz, biz ufak karavana almama eylemi yapıyorsunuz daha ağır cezalarla karşılaşıyorsunuz.
Bakanlığın aksine Meclis raporlarına bile girmişti eksik beslenme. Bebeklerin ihtiyaçlarının karşılanmadığı yönünde yapılmış herhangi bir şikâyet ve başvuru bulunmadığı anlaşılmış durumdadır.
Hasta mahpuslar cezaevinde ölümü bekliyor!
Bakın Fatma Yurt 63 yaşında. Ahmet Akdoğan 75 yaşında. Şemsettin Ayyıldız 61 yaşında. Vehbi Yıldız 71 yaşında. Bu insanlar neden tutuklu cezaevlerinde hasta ve yaşlı halleriyle biliyor musunuz değerli arkadaşlar? İşte dini sohbet yaptı, kitap yazdı diye cezaevlerindeler. Kalp ameliyatlı, birinin yüksek şekeri var ötekinin 8 ayrı hastalığı var yaşlı ve hasta mahpusları serbest bırakın diyoruz artık.
Sincan Cezaevi’nde geçtiğimiz gün artık bütün bu kötü uygulamalardan dolayı bir eski Danıştay Hâkimi çıldırdı biliyor musunuz? Türkiye bunu duysun. Eski Danıştay Hâkimi KHK’lı Suat Reçber uykudan uyandı bağırmaya, çağırmaya, sağa sola saldırmaya başladı ve ağır psikoz tanısıyla Bakırköy Ruh Hastanesi’ne sevk edildi. O kadar ağır şartlarda bırakıyorsunuz ki insanları çıldırıyorlar cezaevlerinde.
Rasim Çalışkan çocuğu 6 yaşında ve beyin kanseri oldu. Manisa Cezaevi’nde. Siyasi mahpus diye Rasim Çalışkan infaz erteleme alamıyor. Eğer ki adli bir nedenden girseydi infaz erteleme alabilecekti çocuğunun ağır hastalığından dolayı sadece ve sadece siyasi mahpus olduğu için infaz erteleme alamıyor. Defalarca başvurdu, çocuğun artık gözü kaymaya başladı, beyinciğe baskı yapan bir tümör var, annesi perişan durumda iki çocuk ile ve baba çocuğunun başında değil, bu zalimlikler Türkiye cezaevlerinde yaşanıyor ve bu iktidar tarafından yaşatılıyor.
“5 aydır çocuklarımı göremedim, 4 aydır hastaneye gidemedim. Korona tedbirleri en çok bizi vurdu, hapis içinde hapis, tecrit içinde tecridiz. Tam işkenceye döndü burası, artık açık kapalı görüşler başlasın.” diyor Harun Çimen.
Gazeteci Sibel Hürtaş’ın boğazını sıktılar hakaret ettiler sonra ona bunu yapanlara ne oldu? Hiçbir şey!
Sibel Hürtaş geçtiğimiz günlerde Meclis önünde Baro Başkanları’nın eyleminde bir gazeteci olmasına rağmen, sizin gibi bir gazeteci olmasına rağmen arkadaşlar polis tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Arabada boğazını sıktılar. Üzerine 100 kiloluk bir polis memuru oturdu ve nefes alamıyorum diye Sibel Hürtaş’a “Öl zaten, geber git, ölmeni istiyorum.” dedi bir polis memuru, bir gazeteciye dedi bunu. Utanç verici hadiseler bunlar. Bu gazeteci haber yapmaya çalışıyordu. Baro Başkanları’nın direnişini sadece ve sadece haberini yapmaya çalışıyordu. İçişleri Bakanlığı’nın hali bu. Bu polis memuru hakkında bir soruşturma var mı? Yok.
Barış annelerini iteleyen hakaret eden polislere soruşturma bile açılmadı!
1 yıl önce Kocaeli Gebze’de açlık grevi yapan annelere yönelik bir polis arkadan o anneleri iteleyerek, dürterek, hakaretler ederek yürüyün diyordu. Onu izleyen herkesin vicdanı sızlamıştı,1 yıl sonra ne oldu biliyor musunuz? O polis hakkında ne adli ne idari bir soruşturma açıldı, bunun aksine o annelerin yanında duran, onlara destek olmaya çalışan kişiler tutuklandı. İşte Türkiye’de işkence böyle örtbas ediliyor arkadaşlar. Bunu herkes bilsin. Sadece Türkiye değil tüm Dünya bilsin.
Sakarya havai fişek fabrikası Kocaeli Çayırova’daki fabrikanın hesabı sorulmadığı için patladı! İnsanlar diri diri yandı kül oldu!
Sakarya havai fişek fabrikasında ne oldu veya olacak diye sormayın. Bunu en iyi bilen benim çünkü Kocaeli Çayırova fabrikasında geçtiğimiz 1 yıl önce bakın, tam 1 yıl oldu, 4 tane mülteci hayatını kaybetmişti. Önlem alınmayan ve uzmanlar tarafından verilen raporlar ile herhangi bir önlem alınmadığı ve skandal bir durumun olduğu raporlanan bu fabrika için hiçbir işlem yapılmadı. Sakarya havai fişek fabrikasında patlama oldu. Neden oldu diye sormayın. Fabrikalarda denetim yok, insanların hayatı hiçe sayılıyor, onu da geçtik Sakarya Havai fişek fabrikasında patlamadan sonra o denli güvenlik önlemlerine dikkat edilmeyen, denetimsizlik ve işyeri güvenliğinden bir anlayış içindeler ki malzemeler kamyonlara yükleniyor orada patlıyor bu sefer. Bu denli apaçık bir şekilde ihlallere imza atan bir iktidar var karşımızda.
Yüksek Direnişçilerine tavuklu pilav götüren Burak Aydemir’de Silahlı Terör Örgütü Üyeliği’nden yargılanıyor!
Bakın çok ilginç ve trajikomik hadiseler yaşanıyor. Türkiye Cumhuriyeti Adliyelerinde. Maklube sattığı için sorgulanandan sonra Yüksek Direnişçilerine tavuklu pilav götüren Burak Aydemir’de Silahlı Terör Örgütü Üyeliği’nden yargılanıyor. Memleket Aziz Nesin’lik bir yer olmuş arkadaşlar, bu memlekette komedyenler işsiz kalır. Bakın Yüksel Direnişi devam ediyor. KHK’lı Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt, Düzce’de Alev Şahin,Acun Karadağ yıllardır direniyorlar. Ne oluyor? Mehmet Dersulu işkence ile gözaltına alınıyor ve ardından hiç kimseye bir mukavemette bulunmamasına rağmen polise mukavemetten 5 ay hapis cezası alıyor. Mehmet Dersulunun haline bakıyoruz darp edilmiş, perişan edilmiş bir KHK’lı ama cezayı alan da bu. Utanç verici hadiseler bunlar arkadaşlar. Türkiye’de hak aramanın karşılığı bu işte. KHK zulmü ile hayattan dışlanan bu insanlara yapılanı şiddetle kınıyorum, lanetliyorum.
Mehmet Dersulu,Nazan Bozkurt,Alev Şahin ve Acun Karadağ’ın Yüksel Direnişi’nin yanındayım. Cemal Yıldırım’ın yanındayım. Tüm direnen KHK’lı kardeşlerimin yanındayım.
OHAL Komisyonu kötü niyetli, keyfi bir komisyondur!
Bakın OHAL Komisyonu; biz diyoruz ki bu OHAL Komisyonu’nun yavaşlaması doğru bir şey değil. OHAL Komisyonu ayda 5000 dosya bakması gerekirken bakın Pandemi döneminde açıklama yapmadı,3,5 ayda sadece 3100 dosya baktı. Yani 3,5 ayda 18 bin dosya bakması gerekirken,3,5 ayda 3100 dosya baktı ancak. Ne kadar ağır kanlı, kötü niyetli, keyfi bir komisyon olduğunu bilin arkadaşlar.
İhraçlar artık trajikomik boyutta. Bakın geçen gün bir rütbeli askerin eşi beni aradı. Bir alevi vatandaşmış Yasemin Omur. Eşi FETÖ’den ihraç edilmiş fakat bizim hayat tarzımı itibariyle öyle bir şey ile alakamız, cemaatle falan bir alakamız yoktu ama bize bir FETÖ damgası vurdular, attılar. Ben kendim diyor aleviydim, FETÖ damgası vurup attılar ve sonra OHAL Komisyonu eşi beraat etmesine rağmen kendisine ret kararı vermiş böylesine keyfi, fevri bir durum.
13 yaşındaki kız çocuğunu öldürüp terörist diyorlar!
İdil’de Fatma Elarslan ,bu çocuk 12-13 yaşlarında bir çocuk. İdil’de çatışmalar esnasında ateş arasında kalarak hayatını kaybetmiş bir çocuk ama ona cenazesi bulunduktan sonra ki babası günlerce aramıştı, sonra morg da bulmuştu, cenazesi bulunduktan sonra terör örgütü üyesi dediler ve bu şekilde tanımlandı. Gizli tanık ifadeleri doğrultusunda söylendi ve hakkında kovuşturmaya gerek de duymadılar değerli arkadaşlar.
“Millî Eğitim Bakanlığı’na başvuru yapmıştım.” diyor. “Beraat ettim özel okullarda çalışabilir miyim? Diye sormuştum bugün cevap geldi.” diyor bakın KHK’lı bir öğretmen söylüyor bunu; “Terör örgütü üyesi olanlar ve iltisaklı olanlar çalışamaz.” denmiş. Öğretmen diyor ki: “Ben 2 üniversite bitirdim, yüksek lisansımı yaptım. O kadar da sertifika aldım, kurslar da çalıştım, öğretmenlik yapamayayım, fabrikalarda çalışayım diye mi bunları yaptım.”
Sadece basın açıklaması yapana 13 yıl ceza veriliyor!
Yine bakın çok önemli bir vaka var. Size anlatmak isterim. Ceren Züleyha Aybay,2016 yılında cezaevindeki barış akademisyenleri için Metris Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı,çünkü cezaevinde barış akademisyenleri vardı, polis müdahale etti, 2 kaburgası kırıldı hani sonrasında polislerin yargılanacağını mı düşünüyorsunuz arkadaşlar, hayır öyle bir şey olmadı. Kendisi yargılandı, geçtiğimiz gün örgüt üyeliğinden 13 yıl ceza aldı, sırf bir basın açıklaması yaptı diye. Düşünün Türkiye’nin halini.
Neden mi OHAL Komisyonu lağvedilmeli, kapatılmalı? İşte bu ve benzeri yüzlerden. Bana yazmış:” Sayın Gergerlioğlu komisyonun red gerekçesine bakar mısınız? 5.ağır cezadaki kovuşturmam gösteriliyor. Oysaki komisyon 15 gün daha beklese idi beraat kararımı öğrenecekti. Ne diyeceğimi bilemiyorum.”
“20 ay hapis sonra Beraat ettim. Komisyon Reddetti, İdare Mahkemesi Ceza davası sonucuna göre karar vereceğiz dedi. Şimdi ise o da Ret verdi. Anayasa’ya Sadakat olacakmış, beraat Bizi Bağlamaz Diyor. Şaka gibi.” diyor. maalesef Türkiye’de bunlar gerçek maalesef arkadaşlar.
Adli Tıp infaz erteleme vermesine rağmen uzun süre tahliye edilmeyen sonunda serbest kalan Erdinç Tülay geçtiğimiz günler ne yazık ki bu dünyadaki sevdikleriyle fazla kalamadı ve vefat etti. OHAL keyfiliğinin son örneği oldu, hastalığın son evresinde çok gecikme ile tahliye edildi. Erdinç Tülay ve geçtiğimiz gün vefat etti.
Çok değerli düşünce insanı Sedat Yenigün’ün katledilmesinin üzerinden 40 yıl geçti, derin güçler katletti onu çok iyi biliyoruz. Gerçek fail 40 yıl bulunamadı. Bir derin devlet cinayeti olduğunu çok iyi biliyoruz, oğlu Halil İbrahim Yenigün’ün de çok haklı olduğunu, çok iyi biliyoruz değerli arkadaşlar.
Şerif Mesutoğlu Urfa Siverek Cezaevi’nde Kaymakam Muhammed Safi Türk davasında bomboş bir dosya ile katil ilan edildi, büyük bir adalet mücadelesi veriyor.
Selçuk Kozağaçlı Hukuku savunanlar direniyor Hukuk isteyenler, haberiniz var mı? Diyoruz. Savunmaya özgürlük istiyoruz. Savunanları savunalım diyoruz arkadaşlar.
Açlık grevindeki Aytaç Ünsal'a selam var ve diyor ki bir kardeşimiz bu mektup Aytaç Ünsal bana göndermiş ve ben yayınlamışım açlık grevinde Aytaç Ünsal bir arkadaşı:” Ben KHK’lı birisiyim. Bugün Avukat Aytaç Ünsal’ın mektubunu paylaştınız. Mektubu okuyunca çok duygulandım ve Aytaç’ın mektubunda çocukluk arkadaşı olarak benden de bahsettiğini gördüm, ona selamımı iletin.” Ölüm orucundaki Aytaç Ünsal bana mektup yazdı arkadaşlar, Adalet isteyenler, haksız mahpusluktan dünyaya seslerini duyurmak istiyorlar. Herkes için adalet isteyen seslere kulak kesilelim. Kimseyi adalete aç bırakmayalım avukatlar, savunma mesleği için ölüm orucuna girmemeliydi, uyanın diyoruz.
Fırat Altun Kırşehir Cezaevi’nde açlık grevinde, kötü muamelelerden dolayı Fırat Altun Kırşehir Cezaevi’nde açlık grevinde bir Kürt mahpus.
Çetin Yıldız Kırşehir E Tipi Cezaevi’nde siyasi baskılara karşı ve işkenceye direndiği için 62 gündür tek kişilik hücrelerde ve tecritte tutuluyor. 48 gündür açlık grevinde.
Şakran Cezaevi’nden Özgür Karakaya bana mektup yazmış elinde bir lamba adalet arıyor bu resmi bana yollamış. “Adalet bulamadığım için ölüm orucundayım.” diyor. "Adalet istiyoruz diyen tüm kesimler kenetlenmeli." Diyor mektubunda bana. Zorla sağlık müdahalesinde bulunulmuş ona “Tahliye olursam demlediğim nar çayımla sana geleyim Ömer Bey.” diyor.
Kırşehir Cezaevi’nde bu insanlar zindanın dibinde ve çok zor durumda, Kırşehir Cezaevi’nin sorgulanamaz muamelelerinden dolayı şu anda tecritteler, açlık grevindeler bu mahpusun adı da Ömer Bedir 44 gündür tek kişilik hücrelerde açlık grevlerinde.
Mehmet Bal Batmanlı bir kişi İstanbul’da kaçırıldı nerede diye soruyoruz? 58 yaşında.
Gökhan Türkmen 9 ay boyunca bulunamadı ve daha sonra işkence yapıldığını söyledi bulunduktan sonra mahkemesine kimse alınmıyor. Ben milletvekili olarak gidiyorum, alınmıyorum. Yasin Ugan’da yine işkence gördüğünü söyledi, mahkemesine gidiyoruz hâkim kimseyi mahkemeye almıyor. Milletten neyi gizliyorsunuz bunu size soruyorum?
Gülistan Doku nerede? diye soruyoruz. Cenazesi bile bulunamayan insanlar var.
En son olarak da bakın Hürmüz Diril, kayıp ve halen bulunamıyor.
Yusuf Bilge Tunç’ta 12 aya yaklaşıyor, kayıp, kaçırılmış bulunmuyor bu insanlık dışı muameleleri kınıyorum, lanetliyorum ve iktidarın bütün bunlara cevap vermesini istiyorum. Hepinizi saygı, sevgiyle selamlıyorum.