Sözde sanatçı  Sezen Aksu, yeni çıkardığı şarkının sözlerinde "Binmişiz bir alâmate. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e..." ifadeleriyle açık açık Hz. Adem ile eşi Hz. Havva'ya hakarette bulunmuştu.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'da Çamlıca Camii'nde cuma namazı çıkışı sonrasında, "Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir.” demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sezen Aksu hakkında söylediklerine iktidara yakın medyalar sansür uygularken, Sabah yazarı Mehmet Barlas'tan Erdoğan'a diyalog çağrısı gelmesi dikkat çekti.

Mehmet Barlas bugünkü yazısında, Erdoğan'ın Sezen Aksu hakkındaki sözleri ve  Sedef Kabaş'ın tutuklanmasından sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a isim vermeden “hoşgörü” çağrısı yaptı.

İngiltere Başbakan Churchill'dan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'dan örnek veren Mehmet Barlas, bir de eşek fıkrası anlattı. Barlas, "Türkiye'de adliyenin, siyasetin ağırlıklı organı olması durumu üzücü. Siyasette mizah olmazsa o siyasetin tadı da olmaz. Herkes ağzına geleni söylerse ülke yaşanılmaz hale gelebilir. Siyasetten beklentimiz diyalogtur, hoşgörüdür, karşılıklı anlayıştır ve sevgidir" ifadelerini kullandı.

Sabah yazarı Barlas'ın yazısı şu şekilde:

"Siyasette mizah olmazsa o siyasetin tadı da olmaz. Bakın mesela İngiltere'ye. İngiltere en muhafazakar ülke. 1951 yılında Başbakan Churchill, muhalefet lideri de Atlee idi.

Başbakan Churchill bir ara sofralarda ölçüyü kaçırıp göbeğini iyice büyütmüş. Parlamento koridorunda kendine rastlayan Atlee "Sayın Başbakan hamile mi?" demiş.. Churchill de hemen cevaplamış bu soruyu; "Eğer bebek kız olursa Kraliçemiz'in, erkek olursa Prens Philip'in adını vereceğim. Ama eğer bu bir bebek değil de gaz çıkarsa adına Atlee diyeceğim."

Siyaset böyle bir şey. Bugün Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan Macron, karısından 23 yaş küçük ve lakabı teneke Napolyon. Bütün bunlar Fransa'da siyaseti mahkemelik yapmıyor.

Eski bir fıkra daha vardır.

"Eşek doğurmuş, ormanda geziye çıkmış. Yeni bir anne olduğu için ormandaki diğer bütün hayvanlar saygı gösteriyormuş. Örneğin uzakta vahşi bir kurt görmüş, anırmış, kurt yerlere kapanıp selam vermiş. Aynı durum kaplanla da olmuş. Derken bir ağacın yanında uyuyan aslanın yanına gelmiş, kulağına doğru hızla anırmış. Aslan gözünü açıp eşeği görünce bir pençe atıp parçalamış. Meğer aslanın doğumdan haberi yokmuş."

Türkiye'de adliyenin, siyasetin ağırlıklı organı olması durumu üzücü. Dünyanın her ülkesinde muhalefetle, bazen ölçüyü kaçırıp iktidarlara utanmazca saldırırlar. Türkiye'de de olan bu.

Biz nasıl  Rusya ile  Ukrayna'nın arasını bulmaya çalışıyorsak mutlaka iktidarla muhalefetin arasını da yumuşatmaya çalışmamız şart. Çünkü dillerin kemiği yoktur. Herkes ağzına geleni söylerse ülke yaşanılmaz hale gelebilir. Siyasetten beklentimiz diyalogtur, hoşgörüdür, karşılıklı anlayıştır ve sevgidir."