Milli Gazete Yazarı Zeki Ceyhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti sonrası Ak Parti’nin Saadet Partisi’ne yönelik sıcak mesajlarını yorumladı.

Ceyhan, ‘Gösterdikleri muamele bekledikleri muameleyi hak ediyor mu?’ ifadesine yer verdi.

Niye omuz omuza değiliz?

“Niye yanımızda değilsiniz” diye sitem edenler var!

“Niye omuz omuza değiliz” diye kırılanlar var!

Böyle sitem edenlerin aslında kendi kendilerine şu soruyu sormaları gerek:

Bu kardeşlerimiz niye bize böyle mesafeli duruyorlar?

Yani suçu karşılarındakilerde aramaktan çok önce kendilerinde aramaları gerek!

Herhalde durduk yerde kendilerine küstüğümüzü düşünmüyor ve onlarla omuz omuza durmaktan kaçındığımızı varsaymıyorlardır!

Vakti zamanında ileri sürdükleri bir konuda kendileri gibi düşünmediğimiz için hemen “hain” diye damgalanmadık mı?

Ya da siyasi çalışmalar sırasında onların düşman olarak kabul ettikleri kişilerle görüştük diye en ağır hakaretlere maruz kalmadık mı?

Kaldı ki bugün düşman olarak gördükleri kişileri dün yani seçim öncesinde TRT ekranlarına çıkartıp konuşturmadılar mı?

Bugün bizim cenaha bakarak “omuz omuza olmamız gerekenler niye bize omuz vermiyorlar” diye sitemde bulananların çeyrek asra yaklaşan iktidarları süresince ne zaman sıcak bir ilgisini gördük?

Ne zaman açıklama ve konuşmalarında “kardeşlik hukukunu” akıl ettiler?

Ne zaman eski günlerin hatırına bizi eleştirirken dillerine hâkim oldular?

Sırf ekonomik konulardaki hataları nedeniyle kendilerini uyarmaya çalışan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na hitap ederken her türlü saygı kuralını bir kenara bırakarak “Bay Temel” diye seslenmeyi normal görenler kimlerdi?

Bir kendilerinden gördüğümüz muameleye bakıyoruz.

Bir de bizlerden bekledikleri muameleye bakıyoruz.

Gösterdikleri muamele bekledikleri muameleyi hak ediyor mu?

Evet, “niye bizim yanımızda değilsiniz” diye sitem edenler aslında kendi kendilerine “bu insanları niye bu kadar uzaklaştırdık” sorusunu sormalılar.

Yani “birlikte hareket etmeyi” gerçekten arzu ediyorlarsa, o zaman “gönül almayı” akıl edebilmeliler.

Hatta sadece “gönül almakla” kalmayıp bu dışlayıcı ve küçük görücü davranışlarından dolayı “özür dilemeyi” denemeliler.

Kendileri ne kadar ilgi, ne kadar saygı ve ne kadar sevgi görmek istiyorlarsa bilmeliler ki karşı taraf da benzer beklentiler içindedir. “Bizi desteklemelisiniz, bizi desteklemeye mecbursunuz” gibi bir dayatma yerine makul ve mantıklı talepler ile seslenseler daha sağlıklı ve isabetli bir adım atmış olurlar.

Unutulmamalıdır ki zorla güzellik olmaz.

Ve marifet iltifata tabidir, fırçalanmaya azarlanmaya değil!