CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında bugün toplanan Parti Meclisi’ne (PM), Merkez Yönetim Kurulu (MYK) raporu sunuldu. Raporda, Kılıçdaroğlu’nun gündeme ilişkin değerlendirmesi yer aldı.

Kılıçdaroğlu, yargı sistemini eleştirerek, “Tuzun koktuğu bir süreçteyiz. Hukukun hak ve adalet dağıtmasını istiyoruz. Hukuk ve demokrasinin kalan kırıntıları da saray rejimi tarafından silip süpürüldü. Denge ve denetleme mekanizmaları tamamen felç edildi… İhtiyacımız, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.” dedi. 

COVİD-19 pandemisi ile ağır ekonomik buhranın, devlet krizinin ve toplumsal huzursuzluğun üst üste bindiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Ülkemizi, saray rejimi tarafından sürüklendiği çok yönlü buhrandan kurtarabilmek için, partimizin çizdiği yol haritasında emin adımlarla yürümeye devam ediyoruz. Sorumluluğumuz günden güne artıyor.” açıklamasında bulundu.

GARA’YI SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Gara’daki 16 şehit için Kılıçdaroğlu, “Gara Şehitlerimizin büyük bölümü 5,5- 6 yıldır bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan güvenlik görevlilerimiz. Bu 5-6 yıl içerisinde aileler tüm siyasilerin ve devlet görevlilerinin kapısını çaldılar. Bizim de kapımızı çaldılar, kendileriyle bizzat ben görüştüm. Milletvekillerimizi görevlendirdik; ailelerle birlikte basın toplantıları yaptılar, defalarca soru önergeleri verdiler. İktidarın bu konuda inisiyatif alması gerektiğini her fırsatta söyledik. Ancak maalesef bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan vatandaşlarımız şehit oldular. 83 milyon adına Cumhurbaşkanı’na bu konuda 5 soru yönelttim, yanıt alana kadar da sormaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

YENİ ANAYASA'DAN ÖNCE DOĞRU SİYASİ İKLİME İHTİYAÇ VAR

Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu ülkede gerçek anlamda hukuk, bu ülkede gerçek anlamda demokrasi varsa, ilk AYM kararını uygulamayan yargıcın o görevden alınması lazım. AYM’nin kararlarına uymamış olan kişinin halen görevde olup olmadığını ısrarla Hakimler ve Savcılar Kurulu'na sormaya devam edeceğiz.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Tuzun koktuğu bir süreçteyiz. Hukukun hak ve adalet dağıtmasını istiyoruz. Bunun için de ısrarla adliyeye siyaset sokulmamalı diyoruz. Adalete olan güven sarsılmış durumda. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. İktidar olanların yapmaları gereken ilk şey Türkiye’de can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Herkesin can ve mal güvenliğinden sorumlu olan, devleti yönetenlerdir. Devleti yönetenler, siyasiler, gazeteciler, vatandaş eğer bir saldırıya uğruyorsa derhal olayın üzerine gitmeli ve olayı çözmek için gerekli talimatları vermelidir. Hukuk ve demokrasinin kalan kırıntıları da saray rejimi tarafından silip süpürüldü. Denge ve denetleme mekanizmaları tamamen felç edildi. İhtiyacımız, 'güçlendirilmiş parlamenter sistem'dir. Bugün Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes, Anayasa'nın ilk dört maddesinin aynı kalması kaydıyla 'Türkiye’nin demokratik yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı var' diyor. Ancak böyle bir Anayasa değişikliği için her şeyden önce doğru siyasi iklime ihtiyaç var, yürürlükte olan Anayasa'ya uyan bir siyasi anlayışa ihtiyaç var. Türkiye'nin bu kutuplaşmadan çıkması lazım. Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle var olan Anayasa'ya uymanız gerekir.”
SARAY İLE HALKIN GERÇEKLERİ ARASINDA UÇURUM VAR

Ekonomiye de değinen Kılıçdaroğlu’nun rapordaki değerlendirmeleri şöyle:

“Ülkemiz çok boyutlu bir buhran yaşıyor. Halk perişan. Büyük bir ekonomik buhran var. Bir avuç imtiyazlı insan dışında milyonlar için huzur ve refah yok. Halkın umudu olmamız gereken, insanca bir yaşam ve demokratik bir siyaset için tarihsel bir sorumluluğu omuzlarımızda taşıdığımız bir dönemden geçiyoruz. Çok boyutlu buhran demokrasiden hukuka, hukuktan ekonomiye hayatın her alanını sirayet etmiş durumda. Saray düzeninin söylemleri ve yaşadıkları ile halkın gündelik gerçekleri arasında günden güne daha da derinleşen bir uçurum var. Saray uzaya gitmekten bahsederken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları konteynırlardan, çöpten gıda toplamak durumunda kalıyor. Acı gerçekler çoktandır gizlenebilir, maskelenebilir olmaktan çıktı. Resmi verilere göre 4 milyon vatandaşımız işsiz, oysa gerçekte 10 milyonu aşkın vatandaşımız işsiz. Son bir yılda istihdam 1 milyon 103 bin azaldı. Türkiye çok derin bir işsizlik batağının içindedir. Türkiye’de en az bir işsizin olmadığı aile sayısı çok azdır. Maalesef, her geçen gün işsizlikten, yoksulluktan intihar eden vatandaşlarımızın sayısı artmaktadır. Saray rejimi işsizlik sorununu çözmek üzere herhangi bir girişimde bulunmamakta, verileri hafifleterek kamuoyuyla paylaşmayı tercih etmektedir. AKP döneminde 16 istihdam paketi açıklanmış ancak hiçbiri Türkiye’deki yapısal istihdam sorununu çözmek için yeterli olmamıştır. İstihdam sorununa kalıcı çözüm, izlenen ekonomi politikasının 180 derece değişmesine bağlıdır. Türkiye’nin ivedilikle faiz-döviz ekseninden çıkması; yatırım, istihdam ve üretime odaklanması gerekmektedir. Özellikle işsizliğin yoğun olduğu kentlerde sanayi ve tarım yatırımları yapılmalı, istihdamın sektörel yapısı düzeltilmelidir. Türkiye’nin genç insan kaynağını değerlendirebilmesi için adımlar atılmalıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde de ortaya koyduğumuz gibi, biz her şeyden önce kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı yerine Stratejik Planlama Teşkilatı kurarak bu konuda adım atacağız. İşsizlik bir yandan, hayat pahalılığı diğer yandan halkın ekonomik yükünü taşınamaz boyutlarda ağırlaştırıyor.”