Gazeteci-yazar Murat Yetkin, Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan önderliğinde kurulacağı konuşulan yeni kurulacak partiyi değerlendirdi. "Davutoğlu, tıpkı Bülent Arınç gibi ve Gül’ün aksine, alaşağı edildikten sonra dahi her fırsatta Erdoğan’ın yanında yer almış, Erdoğan da sık sık Davutoğlu’nun kendisiyle aynı karede resimlenmesine, yakın tutulmasına izin vermiştir. Siyasi hafızasını biraz taze tutanlar ister istemez, yine Gül’ün önünü kesmek için mi Davutoğlu isminin zikredildiğini sormakta, Davutoğlu’nun sadece “yarım kalan hesabı” tamamlamanın ötesinde hedef ve işlevi olduğunu sorgulamakta haksız sayılmaz" yazan Yetkin, "Acaba Davutoğlu’nun öne çıkmasıyla kazanan, ya da başka yönden bakarsak, kazanması amaçlanan, yine Erdoğan mıdır?" diye sorarak dikkat çeken bir ayrıntıyı gündeme taşıdı ve yaşananların perde arkasını okumaya çalıştı.

Murat Yetkin'in yazısının ilgili bölümü ve yaşananların perde arkası;

"Gelelim Erdoğan-Gül-Davutoğlu üçgenine.

Yıl 2014. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Gül’ün yeniden aday olup olmayacağı konuşuluyor. Erdoğan’ın bunu istemediği, parti içinde iki başlılığa müsamaha etmeyeceği tartışılıyor. Gül, Davutoğlu ile caydırılıyor. Erdoğan Davutoğlu’nu öncelikle Fethullahçılarla mücadele ve sonra da dış politika başarıları nedeniyle tercih ettiğini veda kongresinde ilan ediyor.

Erdoğan’ın bugünlerde, zamanında Davutoğlu’nun ideoloğu olduğu Müslüman Kardeşler eksenli Suriye siyasetini Hulusi Akar ve Mevlüt Çavuşoğlu’nun gayretleriyle tamir etmeye çalıştığı konusuna gitmeyeceğim. Ancak Davutoğlu’nun, Fethullahçıların kalkıştığı 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden iki ay kadar önce AK parti içindeki bir darbeyle alaşağı edildiği ortada. Onun hemen öncesinde Davutoğlu’nun Almanya Başbakanı Angela Merkel’in kefil olmasıyla AB ile imzaladığı, Türkiye açısından koşulları hâlâ yerine getirilmeyen ama AB’yi Suriyeli göçmen akınından sakınan anlaşma vardır.

Davutoğlu’nun yerine, ruhu bile duymadan, AK Parti yönetiminde sadece kendisi ve yönetime soktuğu iki yakınına haber verilmeden yürütülen, saray darbesi niteliğindeki siyasi manevra sonucu Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Mayıs ayında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanlığa getirilmiştir. Rusya ve İsrail’le barışma Haziran’da, darbe girişimi Temmuz’da, Rusya desteğiyle Suriye’deki Fırat Kalkanı askeri harekâtı Ağustostadır. İsteyen noktaları istediği gibi birleştirsin, tablo budur.

Darbe girişiminin bastırılması ardından MHP lideri devlet Bahçeli’nin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sistemine geçilmiş, yine Bahçeli’nin girişimiyle Başbakanlığın kaldırılması 2019’dan 2018’e alınmış, “son başbakan” Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı beklerken teselli ikramiyesi gibi, artık işlevi azaltılmış Meclis’in Meclis Başkanı yapılmıştır. Şimdi oradan da –kendi deyişiyle- “erken emekli” olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlı adayı yapılmıştır.

Ve işte tam bu noktada, Binali Yıldırım yerel politikaya çekilmişken ve Babacan’ın Gül destekli İkinci Özal Partisi, İkinci ANAP projesi konuşuluyorken yeniden Davutoğlu sahneye çıkmaktadır.

Davutoğlu, tıpkı Bülent Arınç gibi ve Gül’ün aksine, alaşağı edildikten sonra dahi her fırsatta Erdoğan’ın yanında yer almış, Erdoğan da sık sık Davutoğlu’nun kendisiyle aynı karede resimlenmesine, yakın tutulmasına izin vermiştir. Siyasi hafızasını biraz taze tutanlar ister istemez, yine Gül’ün önünü kesmek için mi Davutoğlu isminin zikredildiğini sormakta, Davutoğlu’nun sadece “yarım kalan hesabı” tamamlamanın ötesinde hedef ve işlevi olduğunu sorgulamakta haksız sayılmaz.

Acaba Davutoğlu’nun öne çıkmasıyla kazanan, ya da başka yönden bakarsak, kazanması amaçlanan, yine Erdoğan mıdır?

Yine mi Davutoğlu? Yine Davutoğlu mu? Sorular bunlardır.

Tablo ortada. Noktaları istediğiniz gibi birleştirmek size kalmış"


Murat Yetkin'in "Yine mi Davutoğlu? Yine Davutoğlu mu?" başlıklı yazısına buradanulaşabilirsiniz.