Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, Milli Gazete’deki köşesinde koronavirüsün gölgesinde unutulan İdlib’i yazdı.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, Milli Gazete’deki köşesinde koronavirüsün gölgesinde unutulan İdlib’i yazdı.

İdlib virüs dinlemiyor

Suriye’nin tamamında yaşananların izdüşümü demek olan İdlib’de, yine hareketlilik başladı. 5 Mart’ta Moskova’da şekillenen yeni yol haritasının uygulanması arazide yaşanan sıkıntılardan dolayı mutabakatı zorlaştırıyor. M-4 Karayolu’nun 6 km kuzeyi ve güneyinde Türk ve Rus askerlerinin devriye atmaları kararı, bölgedeki radikal gruplar tarafından engellenmek isteniyor. Göstericiler barikatlar kurarak, lastikler yakarak protestolar yapıyorlar. İdlib’de radikal grupların, terör örgütlerinin halkla iç içe geçmiş olmaları sorunu daha da çetrefilli bir noktaya taşımıştı. Zaten asıl sorun da buradan kaynaklanıyor. Eylem yapanlar örgüt mensupları mıdır, sivil halk mıdır veya örgütler tarafından öne sürülen siviller midir bu çok da belli değil.

Diğer taraftan bölgedeki PYD/YPG ile olan ilişkisini perdelemeyi, gündemden düşürmeyi başaran Amerika, bu radikal grupların İdlib’den ayrılmasını istemiyor. Onların bölgedeki varlığı, Amerika’nın en çok istediği şey. Hep söylediğimiz bir nokta var; Suriye Afganistanlaşırsa Amerika’nın oraya müdahalesi daha kolay olacaktır. O yüzden Suriye’nin istikrara kavuşması Amerika’nın isteyeceği belki de en son şeydir.

Bunun yanında Suriye’deki krizin en çok kazananı olan Rusya ise Dr. Naim Babüroğlu’nun iddiasına göre Esad’ı gözden çıkardı. Buna gerekçe olarak da petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte ekonomik açıdan Rusya’da baş gösteren sıkıntılar olduğunu ileri sürüyor. Babüroğlu Hoca’ya göre Rusya Esad’ı ayakta tutmanın maliyetini daha fazla taşımak istemiyor. Ancak Esad’ın gidişine başlı başına Rusya’nın karar vermesi de zor. Herkesten önce İran’ın yeni öne çıkarılacak aktöre evet demesi gerekiyor. Aksi takdirde Rusya’nın bu niyeti tamamen boş bir rüyaya da dönüşebilir.

Ayrıca gelinen durum itibariyle İdlib meselesinin çok farklı bileşenlerinin olması, sorunun çözümünü her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Bu zorluğa ek olarak Amerika’nın İran’a karşı olası bir saldırıyı gündemden çıkarmadığı da açık. ABD’nin üslerini Süleymaniye’ye doğru taşıması, Irak’ın kuzeyinde stratejik bazı adımları atması sanki yeni bir hazırlığın habercisi gibi. Yani bir taraftan İdlib’deki istikrarsızlığı kalıcı hale getirmeye çalışan Amerika’nın, diğer taraftan koronavirüs salgınının oluşturduğu ortamla birlikte bölgede yeni maceralara girişmesi uzak bir ihtimal değil. İran’ın uzaya askeri Nur uydusunu göndermesi, bu uydunun istihbarat için kullanılma ihtimali şu anda Amerika tarafından en çok tartışılan konuların başında geliyor.

Buradan Henry Kissinger’ın Mayıs 2018’de dailysquib.co.uk verdiği röportaja bakmakta fayda var. Çünkü bu röportaj çok önemli bazı ipuçları veriyor. Kissinger’ın, “Savaşın mutluluk verici, hoş davul sesleri her geçen gün daha da artıyor” minvalinde yaptığı açıklamalar ve açıklamasının merkezine İran’ı koymasını iyi değerlendirmek gerekir. Kendisine Obama ve Trump yönetimi arasındaki fark sorulduğunda ise verdiği, “Birkaç yumurta kırmadan omlet yapamazsınız” cevabıyla Trump’ı desteklemesi mutlaka not edilmeli. Bununla birlikte Kissinger’ın Trump’a atfen, “O artık ticaretin, işin bir savaş, savaşın da bir ticaret olduğunu biliyor. O ayrıca başarılı olmanın yolunun toptan bir savaştan geçtiğini anladı” şeklinde ifadeler kullanmasını iyi okumak lazım. Kissinger’ın bu açıklamaları bana aynı zamanda Necip Fazıl’ın ırkçı emperyalistler için kullandığı, “Onlar yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe verirler” sözünü hatırlattığını da ifade etmeliyim.

Şimdi geliniz bütün bu olanlar çerçevesinde Suriye meselesine, İdlib sorununa bir daha bakalım. Ortadoğu’da son 10 yılda yaşananları bir kere daha masaya yatıralım. Sonra da biz ülke olarak nasıl oldu da böylesine bir tuzağa düştük sorusuna, hayıflanmak için değil çözüm bulmak adına cevaplar arayalım.