Kasım ayındaki ABD seçimlerinde aldığı zaferle resmi başkanlık sürecine başlaması beklenen Joe Biden bugün yemin etti ve yetkiyi eline aldı.

Artık resmen ABD Başkanı olan Biden’ın etkisi Türkiye’de de hissedildi. İktidar kanadında Biden etkisiyle büyükelçilik atamaları ve söylem değişiklikleri bugüne kadar çok konuşuldu.

Fakat Biden etkisiyle iktidar medyasında da değişiklikler göze çarpmaya başladı.

Özellikle Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı Türkiye gazetesinin ve yazarlarının, hükümete yönelik aldıkları tavır, Kasım ayından bu yana dikkat çeken bir şekilde değişti.

Başını, gazetenin yazarları Fuat Uğur ve Süleyman Özışık’ın çektiği yazılarda, gazete, Erdoğan’a muhalif manşetlerle çıkmaya başladı.

O yazılarda, zamlar, döviz kurları ve bizzat Erdoğan’ın ödül verdiği isimler hedefe konuldu. Haber ve yazılarda, “Güçlü devlet böyle giderse 2023’te hiçbir işe yaramayabilir”, “Sabır taşı çatlamak üzere” gibi ifadeler kullanıldı.

İki gün önce “Vatandaş ve esnaf soruyor: Döviz çıkarken zam yapanlar inerken nerede” şeklinde manşet atan gazete, haberin spotunda ise “Başta gıda olmak üzere iğneden ipliğe yapılan her zammın ardından ‘Döviz yükseldi mecburuz’ diyenlerin, kur inince sesi çıkmıyor” ifadelerine yer verdi.

AKP'Lİ VEKİLLE KAVGA ETTİLER, O İSİMLERİ HEDEF ALDILAR

Fuat Uğur, AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı ile kavgaya girerken, iktidara yakın gazetecilerden Şebnem Bursalı ile de Twitter’dan atıştı.

Ayrıca gazetenin yazarı Fatih Selek de “Bu nasıl iletişim stratejisi” başlıklı yazısında, hem Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u hem de AKP Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal'ı hedef almıştı.

Tüm bu tepkilerin ABD Başkanlık seçimlerinden sonra gelmesi ise dikkat çekti.

PATRON ABD VATANDAŞI

Öte yandan şu an Işıkçılar Cemaati’nin başında Enver Ören’in oğlu Mücahit Ören oturuyor.  Mücahit Ören de “ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime” ifadelerinin olduğu yemini, elini göğsünün üstüne koyarak söyleyip, ABD vatandaşlığına geçmişti.

Türkiye gazetesi iktidarı bu kez manşetten vurdu “Zam yapanlar nerede”

Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, dünkü “Çok geç olmadan...” başlıklı yazısında ekonomideki kötü tabloyu ele almıştı.

Özışık, temel gıda başta olmak üzere birçok ürüne zam geldiğini, bu durumun vatandaşı zorladığını belirtmişti. Özışık yazısını “Sabır taşı çatlamak üzere. Herkesin burnundan soluduğu bugünlerde vatandaşa nefes aldıracak bu uygulamaların hemen, acilen devreye sokulması gerekiyor” diye bitirmişti.

BUGÜN DE UĞUR ELEŞTİRDİ: SINIRLI BİR SERMAYE GRUBU VE FIRSATÇILAR VAKUM GİBİ EMİYOR

Özışık’ın ardından yine Türkiye gazetesi yazarı olan Fuat Uğur, ekonomideki durumu eleştirdi.

Uğur, bugünkü yazısında temel gıda ürünlerine gelen zamları eleştirdi ve “Halkı kafasına göre ürünlere zam yapanlardan devlet korumayacaksa kim koruyacak?” diye sordu. Uğur ayrıca yazısında hükümete şu uyarıda bulundu:

“Millet Kasabanın Sırrı filmindeki gibi susuyor inanın. Sebebi şu içinden geçtiğimiz olağanüstü salgın dönemi. Devlete, hükûmete canından, sıhhatinden feda ederek avans veriyor ama 2023’te sandık başka bir şey söyler hatırlatayım.”

Fuat Uğur yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Gıda sektöründe endüstriyel ürünlerdeki fahiş artışları takip edebilmek neredeyse imkânsız hâle geldi. Bunları kontrol eden kimse var mı?

Misal, Tariş bir kooperatif değil mi? Onlar bile zeytinyağlarına yüzde 100’den fazla zam yapmış. Son kullanma tarihine baktığımda 1919’un ürünü olduğunu anlamama rağmen.

Devlet vatandaşını mağdur etmemek için kısıtlı bütçesiyle milyarlarca lira para harcıyor, ama devletin millete aktardığı o paraları sınırlı bir sermaye grubu ve fırsatçılar vakum gibi emiyor ve âdeta sebepsiz zenginleşiyor. Sonra da bankalardaki döviz mevduatı rekor artışla 235 milyar doları buluyor. Neden acaba?

Üreticinin tarlada ürettiğini üç kuruştan alıp market ve pazar tezgâhlarında 5 kat daha fazla fiyata satanları gören yok mu?

Türkiye korkunç bir salgın ile baş etmeye çalışırken daha OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEM ne zaman olur acaba?

“DEVLET KORUMAYACAKSA KİM KORUYACAK”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yakın çalışma arkadaşları acaba gelişmelerin farkındalar ve gerekli tedbirleri alıyorlar mı?

Halkı kafasına göre ürünlere zam yapanlardan devlet korumayacaksa kim koruyacak?

Millet Kasabanın Sırrı filmindeki gibi susuyor inanın. Sebebi şu içinden geçtiğimiz olağanüstü salgın dönemi. Devlete, hükûmete canından, sıhhatinden feda ederek avans veriyor ama 2023’te sandık başka bir şey söyler hatırlatayım.

Dün Süleyman Özışık kardeşimin yazdığı gibi temel gıda maddelerine, yani pirinç, makarna, su, et, süt, yumurta, peynir, sebze, meyve, protein ve yağ gibi maddelere üreticiyi de mağdur etmeden sabit fiyat uygulaması getirilmesi gerekiyor.

Kanuni’nin sözünü unutmayalım.

‘Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi.’

O yukarıda tarif ettiğim GÜÇLÜ DEVLET böyle giderse 2023’te hiçbir işe yaramayabilir, korkum o.”

Ayrıca gazetenin yazarı Fatih Selek de “Bu nasıl iletişim stratejisi” başlıklı yazısında, hem Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u hem de AKP Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal'ı hedef almıştı.

Meclis'teki bütçe görüşmelerinde CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç Maliye Bakanına hitaben "18 yıl içinde bir tek fabrika açılmadı. Türkiye Cumhuriyeti 1924'ten itibaren 15 yıl içinde 33 fabrika açtı. Umut ediyorum ki siz 18 yılda bir fabrika açmayan AKP iktidarına bir fabrika açtırtırsınız" diye bir cümle kullandı. Gerçek öyle mi pekiyi? Değil tabii.

Sanayi Bakanı sadece bu yıl içinde 851 yeni fabrikanın organize sanayi bölgelerinde üretime başladığını açıkladı. Düşünün "yok yıl"da böyle.

CHP, ülkede hiçbir şey yapılmadığını, paranın betona gömüldüğünü söylüyor. Yalanla, yanlışla, eksikle, çarpıtmayla muhalefet ediyor.

Buna mukabil AK Parti ise uzun zamandır kendini anlatamama problemi yaşıyor. Bu kadar medya varlığına ve ekonomik güce rağmen...

Bakın son bir haftada neler oldu.

-Eskişehir'deki TEI tesislerinde ilk yerli helikopter motorumuz denendi.

-İki gün sonra yine Eskişehir'de Türkiye'de ilk kez lityum karbonat üretimine başlandı.

-Çin'e ilk ihracat treni gönderildi.

-Azerbaycan ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi için anlaşma imzalandı.

-Türkiye'de ilk kez radyasyon ölçer geliştirildi.

-ASELSAN insansız kara aracının göreve hazır olduğunu, TUSAŞ yerli insansız hava aracı Aksungur'un seri üretimine geçildiğini duyurdu.

-Türkiye’nin ilk yerli plazma üretim tesisi için Maxicells İlaç Sanayi’ne Silivri’de 172 bin metrekare alan tahsis edildiği açıklandı.

-Tosyalı Holding'in İskenderun’a 1 milyar dolar yatırım bedeliyle kuracağı yeni çelik üretim tesislerinin inşaatına önümüzdeki günlerde başlanacağı belirtildi.

Nasıl, muhteşem değil mi?

Bu saydıklarım ülkede ekonomik, hukuki, siyasi, ahlaki problemler olmadığı anlamına gelmiyor.

Ama yapılan muazzam işler de var. Ve bunlar maalesef şahsi ihtiraslara, maaş ve koltuk kavgalarına kurban gidiyor. Çünkü gündeme onlar geliyor.

Bir muhalif gazetecinin rayların üstünde çektiği video, hepsinden daha çok konuşuluyor!.. Bu nasıl iletişim stratejisi, insan şaşırıyor!

Osmanlı kâbusu!..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakü'de Aras şiirini okuyor İran'da "Osmanlı halifesinin kuruntuları" diye manşetler atılıyor.

Türkiye, Azerbaycan'a destek veriyor; Ermenistan Başbakanı "Türkiye Osmanlı imparatorluğunu diriltmeye çalışıyor" diye feryat ediyor.

Türkiye, Yunan haydutluğuna izin vermeyeceğini duyuruyor; Yunan Başbakan "Türkiye’nin yeni Osmanlı hayalleri var" açıklamasında bulunuyor. Yunan gazeteciler "Türkler hâlâ Osmanlı gibi" yorumunu yapıyor.

Türkiye, Kudüs'e ve Filistin davasına sahip çıkıyor; İsrail gazetesi Erdoğan'ın halifeliği yeniden getirmeye çalıştığını yazıyor.

Türk gemileri Akdeniz'de devriye geziyor, Fransız basını "Türkler geri döndü. Erdoğan Osmanlı'yı geri getirmek istiyor, durdurulmalı" manşetlerini atıyor.

Türkiye, Libya ile anlaşmaya varıyor; Alman gazetesi "Erdoğan Osmanlı’nın güç politikalarını devam ettiriyor" yorumunu yapıyor.

Türkiye, Türk dünyasını sahipleniyor, Kırım'ın işgalini kabul etmediğini söylüyor; Rus gazetelerinde "Türkiye eski Sovyet topraklarının birçoğunda güçlü bir mevzi kazandı. Erdoğan için prensipler, dostlar, düşmanlar yok. Yalnızca yeniden Büyük Osmanlı İmparatorluğu hâline dönüştürmek istediği Türkiye’nin çıkarları var" şeklinde yazılar çıkıyor.

Türkiye, Somali'de esir bir İtalyan’ı kurtarıyor İtalyan basını "Erdoğan, Afrika dünyasındaki ilişkilerini nasıl koruyup güçlendireceğini bilen Osmanlı ruhunu taşıyıp canlandıran tek lider" diye övgüler sıralıyor.

Türkiye'nin asli hinterlandındaki her kritik adımında akıllara son yüzyıla ait bir şey değil, hep Osmanlı geliyor.

Belki günümüz Türkiyesi için Osmanlı bir hülya olmaktan uzak ama bazıları için hâlâ korku sebebi...

Bu bile Osmanlı'yı sevmek için yeter.

Mutlu'ya oksijen

28 Şubat döneminin medya kliklerinden Zafer Mutlu, haftalık bir gazete ile basın hayatına geri dönüyormuş.

Gazetenin ismi "Oksijen" olacakmış. Mutlu, aradığı oksijeni bulur mu bilemiyorum ama yeni gazete devri geçeli çok oldu.

Bırakın gazeteleri, internet medyası bile eskidi. Dünya video üzerinden "yeni bir medya düzeni"ni yaşıyor.

Basılı gazetelerin "taze haber verme" dönemi kapandı. Binbir emekle hazırlanan özel haberler daha gazete okurun eline geçmeden internette çatır çatır tüketiliyor. Hem de bedelsiz olarak. Hatta kimileri bu özel içerikleri video ortamına aktararak bedava gelir elde ediyor. Yani basılı iş, bu saatten sonra zor. Basın İlan Kurumu desteğini çeksin çoğu gazete kepenkleri indirir...

Ama bu demek değil ki mevcut gazetelerin sonu geldi. Sözü, davası, kitlesi olan yoluna devam eder. Gazetelerin varlığının sürdürmesinin sağlam kalemler, iyi dosyalar, entelektüel sorgulamalarla, okuyucunun internette bulamayacağı kalitede ve mutlaka hafta sonu kıvamında hazırlanmasıyla mümkün olacağını düşünüyorum...

Kirli 'mahfi'ller!

Geçen cuma namazından sonra memleketin her köşesinde yağmur duası yapıldı. Müminler Allah'tan rahmet diledi.

Ne var ki bazıları "21. yüzyılda yağmur duası mı olur?" diyerek güya dalga geçmeye çalıştı. Akıl alır gibi değil!

Selama karışırlar, ezana karışırlar, namaza laf ederler, farzı, sünneti suçmuş gibi gösterirler, kurbanı kötülerler, yağmur duasıyla alay ederler...

Hinduların ineğe tapmasını, ibadet diye tezekte yuvarlanmasını sevimli bulurlar ama Allah'ın buyruğunu inkâr ederler.

Kendi ülkesine bu kadar uzak; halkının değerlerine yobazca, adice, sinsice, soysuzca, azgınca, yüzsüzce saldıran; çağdaşlık ve modernlik kisvesi adı altında kinlerini, nefretlerini, çirkefliklerini, şirretliklerini, zilletlerini sergileyen dünyada böyle başka bir "güruh" yoktur!