‘İsveç’te tedavi edilmeyen Türk’ haberiyle, yandaş medyanın ve gerici-faşist çevrelerin hedefi haline gelen gazeteci Seda Şanlıer, başlatılan linç kampanyasına ‘bundaki amaç korkutmak ise bu amaçlarına ulaşamayacaklarını belirtmek isterim’ sözleriyle yanıt verdi.

TELE1 Ana Haber bülteninde yer alan bir haberde, Koronavirüs salgını nedeniyle, İsveç’te bakılmadığı iddiasıyla, hükümetin gönderdiği özel bir ambulans uçakla Türkiye’ye getirilen Emrullah Gülüşken’in, hem zengin bir işadamı hem de AKP’li olduğu ortaya çıkarıldı. TELE 1 TV yayınına bağlanarak gerçeği ayrıntılarıyla açıklayan serbest (freelance) gazeteci Seda Şanlıer, bu gelişme üzerine yandaş basın tarafından hedef gösterildi.

İktidar basının kışkırtma ve yönlendirmesiyle harekete geçen AKP trolleri ve gerici-faşist çevreler, Şanlıer’in açık ev adresini de yayınladı. Söz konusu çevreler, gerçeği gizlemeye, iktidar şovunun ortaya çıkmasının yarattığı fiyaskoyu örtbas etmeye çalıştı.

Şovu ortaya çıkaran gazeteciye tehdit!

İsveç’te yaşayan ve mesleği öğretmenlik olan Şeda Şanlıer, serbest (freelance) gazatecilik de yapıyor. Şanlıer, zaman zaman TELE 1’e de haber geçiyor. Aynı zamanda yüksek öğrenime devam da eden Şanlıer, aldığı tehditler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Biz de arkadaşımızın açıklamasını tam metin olarak aşağıda yayınlıyor, Genel Yayın Yönetmenimiz Merdan Yanardağ’ın 28 Nisan günü 20.00’de 18 Dakika programında belirttiği gibi, kendisine yönelen bütün tehditleri boşa çıkaracağımızın altını bir kez daha çiziyoruz.

‘Amaçlarına Ulaşamayacaklar’

Yandaş medya ve gerici tarafından hedef gösterilen Seda Şanlıer’in yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:

“Ben İsveç’te hem yüksek öğrenim gören hem de öğretmen olarak çalışan bir emekçiyim. 27 Nisan tarihli Tele1 ana haber yayınında söylediklerim nedeniyle AKP yanlısı sosyal medyada ve basında linç kampanyasına uğradım. Yayında söylediklerime açıklık getirmek istiyorum.

“AKP, Emrullah Gülüşken olayında şov yaptı. İktidar yanlısı basın ve hatta muhalif basın diye bildiğimiz Sözcü gazetesi bile Gülüşken’i “İsveç’te tedavi edilmeyen Türk vatandaşı Ankara’ya getirildi” başlığıyla haber yaptı. Oysa İsveç’in, haberde de belirttiğim gibi, koronaya karşı kendine özgü bir stratejisi var ve ben İsveç’te geniş bir çevreyle görüşüyor olduğum halde, bu ülkede yaşayan insanlara dinlerine veya etnik durumlarına göre bir ayrım yapıldığını duymadım.

“Yine yayında belirtttiğim gibi Emrullah Gülüşken’in kızı babasının hasta olduğunda eve doktor geldiğini, muayene ettiğini sonra babasının ambulansla hastaneye götürüldüğünü belirtiyor (Sabah gazetesi web sitesi, 26 Nisan 2020). Anlaşılıyor ki Emrullah Bey ilgi görmüş.

“Yayında da eleştirdim, İsveç ‘in sağlık sistemi son 40 yıldır yeni-liberal politikalardan zarar gördü. Fakat sistem hala ayaktadır ve halkın kurumlara güveni yüksektir. Yine yayında belirttiğim gibi İsveç sistemi kimseyi ortada bırakmamaya önem verecek şekilde dayanışmacıdır, İsveç halkı da dayanışmacıdır. Bu anlamda hükümet de dayanışmayı teşvik ediyor. Mesela muhalif partinin belediyesinden diye kimsenin dayanışma çabasına engel olunmuyor. İsveç’te AKP yanlısı kurumlar bile sağlık personeline pizza getirmek ve yaşlıların alışverişlerine yardım etmek gibi ufak tefek dayanışma hareketleri yapıp sosyal medyalarında duyuruyorlar. Bu konuda AKP yanlısı UID İsveç adlı kurumun Facebook sayfasına bakılabilir. Hükümetin hastalığı politik istismar malzemesi ettiğine tanık olmadım, muhalefetten bu konuda şikayete de rastlamadım.

Yayında Emrullah Gülüşken’in Sağlık Bakanı’yla ve AKP ile ilişkisi hakkındaki bazı duyumları ilettim. Bunların ‘duyum’ olduğunu da belirtmeye çalıştım. Olay tazeydi ve gerek sosyal medyadan gerekse diğer kaynaklardan çok yoğun bilgi akışı vardı. Bir kez de dilim sürçtü ve ölümler hakkında 2200 sayısı yerine 1200 sayısı dedim. Bunlar düzeltilebilecek konulardı ve hemen arkasından bu hatalar TELE 1 Ana Haber’de düzeltildi. Bağlantı sırasında konuşmamın özü, AKP medyasında çıkan yanlış haberlere karşılık, İsveç sağlık sistemi hakkında bilgi vermek ve gerçek durumu anlatmaktı.

Yayının ardından küfür ve tehdit salvosu başladı. Saldırı giderek A-Haber ve onunla bağlantılı kanallar vasıtasıyla bana Hamza Yalçın üzerinden zarar vermeye vardı. Benim Odak Dergisi ile bağım da gündeme getirildi. Hamza Yalçın, AKP’nin sözde eleştiriyor göründüğü 28 Şubat darbesi dönemindeki hukuk skandallarından birinden ceza almış olan sosyalist bir aydın ve yazardır. Geçtiğimiz yıllarda hakkında AKP hükümetinin iftiralarıyla çıkarılan uluslararası aranma kararı da incelenmiş ve kaldırılmıştır. Odak, katkıda bulunmaktan onur duyduğum sosyalist bir dergidir.

AKP ve MHP yanlılarının Almanya’da, Belçika’da ve Viyana’da muhaliflere karşı sindirme amaçlı saldırıları biliniyor. Benim ev adresim, dairenin sağda mı solda mı olduğuna varıncaya kadar sosyal medyada, hem de “ilgilenen olursa..” diye bir notla verildi. Bundaki amaç korkutmak ise bu amaçlarına ulaşamayacaklarını belirtmek isterim.

AKP Hükümeti şov yapmak için yanlış bir alan seçti. İsveç’te insanlar ortada kalmış değil ki, AKP “Kimsesizlerin Kimsesi” rolü oynayabilsin. Onlar Avrupa’da yaşayan insanların ulusal duygularını istismar ediyorlar. İsveç’te yaşayan Türkiye kökenli insanlarımızın bir kısmı bir yandan yakınlarını İsveç’e taşımaya çalışırken, diğer yandan da yaşadığı eziklik duygusunu bastırmak için içgüdüsel olarak geldiği ülke ile gurur duymaya çalışıyor. Bu çelişkili durum içinde kimi propagandacıların tuzağına düşebiliyor.

Sağlık Bakanı’nın Kululu olması propagandacıların işini kolaylaştırıyor. Çünkü AKP, İsveç’te Kululu göçmenlerin Türkiye kökenli nüfusun önemli bir bölümünü oluşturması nedeniyle bu durumu kullanmak istiyor. Hiçbir temele dayanmayan bir anlayışla, “Biz Osmanlıyız, güçlüyüz” gibi tuhaf bir propaganda yürütülüyor.

Oysa ülkeni seviyorsan, gerektiğinde onun kusurlularını cesaretle görmeli ve yanlışları savunmamalısın. Ülkeye zarar veren yöneticileri korkmadan eleştirmelisin.

İsveç’te ölüme terkedilen Türk vatandaşının kurtarılması hikayesi tutarsızdır. Bana karşı girişilen linç kampanyasının nedeni ise bu gerçeği ortaya çıkarmış olmamdır.”