AKP'nin MHP ile oluşturduğu "Cumhur İttifakı" zaman zaman çatırdama emareleri gösteriyor. Kamuoyu anketlerinde de ittifakın yüzde 50+1'e ulşamadığı yolundaki sonuçlar, iktidar cephesinde yeni plan hazırlıkları olduğu kulislerini de beraberinde getiriyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kardeşi Serhat Albayrak’ın başında bulunduğu Turkuvaz Medya Grubu’na ait Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, MHP'den kurtulma mesajı içeren bir yazı kaleme aldı.

Müderrisoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından devlet içinde “yancılık” yapan kimi çevreler olduğunu ve başkanlık sisteminin getirdiği ittifak modelinin sıkıntılar oluşturduğunu söylüyor.

Müderrioğlu isim vermese de MHP'ye işaret eden yorumlar yapıyor.

"15 Temmuz'u izleyen günlerde gerçekleşen sistem revizyonunda, hukuki çerçeve kazandırılan ittifak modelleri ile hükümet kuruluşuna doğrudan etki eden siyasal ve sayısal barajların analizi de bir mecburiyet" diyen Müderrisoğlu, şu görüşü dile getiriyor:

"Küçük partileri, merkez siyaset üstünde marjinal etkisi yüksek orana taşıyan gelişmeler, hakim partinin siyasal kapsama alanını genişletebileceği gibi politik söylem ve uygulamalarını dar bir kanala da yöneltebilir. Sayısal çoğunluğun dayatabileceği siyasal işbirlikleri, siyasal merkezi dışa doğru savurabileceği gibi bu partilerin ortak paydasında buluşan emektar kitleleri de tepkisel çözülmelere itebilir. Siyasetin merkezini koruma, çevreyi de çekim alanında tutma çabası, alternatiflerin türetildiği bugünlerde yara alabilir."

"Son 3.5 yılda devletin, Cumhurbaşkanı'nın tahayyül ettiği gibi işleyip işlemediği aktör ve kurum bazında masaya yatırılmalı, siyasal sistemin istikrarı adına da ince ayarlar yapmaktan uzak durulmamalıdır" diyen Müderrisoğlu, “Güvenlik ve dış politik eksenli gündem hepimizin öncelikli konusu olmakla birlikte, iç ajandasını yedekte tutanların varlığını gözardı etmemize mani değil. Ülke için siyasal mühendisliği önceleyenlerin bir fırsatını bulup hareketlendirmek istediği sahada, kırılganlık noktalarına özellikle dikkat edilmesi gerekiyor" ifadesini kullanıyor ve ekliyor:

"15 Temmuz sonrası siyasi ve bürokratik karar mercilerinde bulunanların görevlerini ifa kapasitesi, yetkilerini kullanma becerileri, sorumluluk süreleri ve elde edilen neticeler objektif değerlendirmeyi hak ediyor. Zira, şartların gereği alınan önlemler ile yetkilendirilen isimler arasındaki korelasyon, görünür gelecekte daha hassas mesajlara dönüşebilir.

Türk devlet tecrübesi, konjonktür gereği rasyonel diye nitelenen isimlerin, zamanla yetki alanlarını bireysel güce dönüştürmeye meyilli olduklarını, kurumların ise anayasal mimaride mevki tahkimine yöneldiklerini teyit eden örneklerle doludur. Tam da bu nedenle 15 Temmuz'un, FETÖ ile mücadele boyutu kadar FETÖ sonrası devlet kurumlarının bünyesel tetkikini de gerekli kılan yönleri söz konusu. Aksi takdirde bu tablo, ‘mesuliyet-mecburiyet’ ikilemi içine sıkışıp kalan yeni problemleri de doğurur."