Anayasa Mahkemesi (AYM) eski  Başkanı Haşim Kılıç, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda AKP yönetimine birtakım eleştirilerde bulunarak "Ne yazık ki önce ‘ahlak ve maneviyat' diye iktidara gelen bu arkadaşlarımız, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlak bıraktılar" ifadelerini kullanmıştı. YSK'nın aldığı İstanbul seçimlerinin iptal kararı ile ilgili Kılıç, "YSK, aldığı karar ile “hakemlik” görevini yerine getirmemiştir. Verdiği kararın gerekçesi kamu vicdanını sükûnete kavuşturmamıştır." diye ifade etti.

Elif Çakır'ın Karar'da yayınlanan "YSK kararı için Haşim Kılıç ne diyor?" başlıklı bugün yayımlanan yazısında eski AYM Başkanı Kılıç ile görüştüğünü belirterek şöyle sürdürdü:

"BAŞKA MAHALLEDE ÇEKİLEN ACILARI GÖRMEMEK İNSAN ONURUYLA BAĞDAŞMAZ"

"11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YSK’nın iptal kararını 367 kararına benzetti. İki karar arasında benzerlikler var mı?

"Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında TBMM’nin ilk turdaki karar yetersayısı olan 367 milletvekilinin oyunu alması kuralının, Meclisin toplanması için de bu miktarda yetersayı aranması gerektiği yolundaki düşünceden kaynaklanan bir sorundu. AYM bu düşünceye katılarak Mecliste yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçim turlarını iptal etti. AYM yaptığı bu yorumla Anayasa’nın 102. Maddesini adeta değiştirdi. Dayanılan 102. Madde amacından saptırıldı. Daha sonra hem Anayasa’nın ilgili maddeleri değiştirildi hem de arkasından erken seçime gidilerek Cumhurbaşkanlığı sorunu çözüldü. Kısaca olay bu.

Yargı organlarının tarafsız ve bağımsızlığı siyasi içerikli davalarda daha bir önem kazanır. Yargının yüzyıla yaklaşan geçmişinde baktığı siyasal içerikli davalarda sicilinin hiç de iyi olmadığı açıkça görülür. Yakın tarihten örnek vermek gerekirse, AK Parti kapatma davası dahil olmak üzere siyasi parti kapatma davaları, başörtüsü yasağı kararları, 367 kararı, Sayın Tayyip Erdoğan’ın okuduğu bir şiirden dolayı siyaset dışı kalmasını sağlayan karar, Balyoz, Ergenekon davaları ve nihayet YSK kararının toplum hafızasında izleri kolay kolay silinmeyecek davalardan olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Siyasal içerikli bu davaların ‘ortak paydası’ yargının bağımsız ve tarafsızlığını koruyamamış olmasıdır."

"Kimlik değerleri üzerinden yürütülen siyasetler toplumu siyasallaştırdı ve kutuplaştırdı. Yargı kurumları da buna paralel olarak siyasallaştı. Sayın Gül yargının bağımsız ve tarafsız olmamasından dolayı 367 kararında çektiği acıyı YSK’nın iptal kararında da hissettiğini ifade ediyor. Kararların ağırlığı farklı olabilir. Ancak, kendisine yapılan haksızlığın bugün başka birine yapılmış olmasından acı duyması, saygıyı hak eden insani bir refleks olarak değerlendirilmelidir.

Başka mahallede çekilen acıları görememek insan onuruyla bağdaşmaz.”

"YSK, 'HAKEMLİK' GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEMİŞTİR"

Peki siz YSK’nın iptal kararını nasıl değerlendirdiniz?

"YSK İstanbul seçimini iptal etmekle Anayasa’nın 79. Maddesinin kendisine verdiği “hakemlik” görevini yerine getirmemiştir. Verdiği kararın gerekçesi kamu vicdanını sükûnete kavuşturmamıştır. YSK’nın il ve ilçe seçim kurulları hakkında suç duyurusunda bulunması esasen YSK’nın kendisinin suçluluğun ikrarından başka bir şey değildir. Çünkü seçimin sağlığından sorumlu YSK’dır.

YSK görevini ihmal etmekle kalmamış milyonlarca insanın seçme hakkını kullanılmaz duruma sokmuştur. Karardan çıkan sonuç:

Birincisi yargı organlarının tarafsızlık ve bağımsızlık sorununun ağırlaşarak devam ettiğini göstermektedir.

İkincisi ise çok ciddi bir ‘seçim güvenliği’ sorununun ortaya çıktığını göstermiştir. Gelecekte yapılacak seçimlerin güvenliği ile ilgili endişe ve kaygılara ivme kazandırmıştır."

Haşim Kılıç'ın verdiği cevapları aktaran Çakır, yazısını ise "Bir arpa boyu yol gidememişiz diyen Sayın Gül haksız mı?" diye okuyucularına sorarak tamamladı.