Av. Dr. İrfan Sönmez, bugünkü yazısında ABD seçimlerinin Türkiye üzerinde etkisi olduğu gerçeğini farklı bir bakış açısıyla kaleme aldı.

İrfan SönmezABD seçimlerinin Türkiye üzerindeki etkisinin ülkenin bağımsız ve milli olmadığı acı gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardığına dikkat çekti.

Öte yandan, ABD seçiminin gündeme bu denli oturması nedeniyle kamuoyu tarafından da dikkatle izlenmesi bir ikilik ortaya çıkardı. Halk dahil herkes Trump’çı ve Biden’cı olarak ikiye bölündü.

Habererk köşe yazarı Av. Dr. İrfan Sönmez’in ilgili yazısı:

Milli ve yerli nutukları atmakla milli olunmuyor. Keza, bağımsızlık naraları atmakla da bağımsız olunmuyor.

Bağımsız bir ülke, hiç bir etki altında kalmadan -kendi kaderini kendisi- belirler. Kaderini başkalarının kaderine bağlamaz. Başka bir ülkede olup bitenleri kendi kaderinin ölçüsü haline getirmez.

Kaç gündür ABD seçimlerini konuşuyoruz, Biden mi kazanacak, Trump mı? Televizyonlarda açık oturumlar, gazetelerde köşe yazıları yazılıyor. Ülkenin bir numaralı gündemi ABD seçimleri. Yorumcular adayların hangisi kazanırsa Türkiye ne kazanır ne kaybeder hesabı yapıyorlar. Medya Trump'çılar ve Biden'ciler olarak ikiye bölündü. En aklı başında olduğunu sandıklarımız bile Türkiye'nin kaderini ABD seçimlerinin sonucuna bağlıyor.

Hani, yerli, milli ve bağımsızdınız?

Hani, saray iktidarı ile birlikte ilk defa bağımsız bir ülke oldunuz?

Bağımsız bir ülke kaderini ABD seçimlerine bağlayabilir mi?

ABD seçimlerinin önemsiz, Türkiye ve dünya için anlamsız olduğunu söylemiyorum. ABD süper bir güç, ABD siyaseti şu veya bu ölçüde diğer ülkeleri de etkiliyor. Ama kimse bunu hayat memat meselesi haline getirmiyor. ABD'de falan başkan oldu diye bağımsız bir ülke politikalarını değiştirmez ve bizi nasıl etkileyecek diye bu kadar krize girmez. Hele ülke içi siyasetin bir parçasıymış gibi Biden'ciler ve Trump'çılar diye kamuoyu ikiye bölünmez.

Aslında ne kadar bağımsızsınız veya ne kadar bağımsızız sorusunun cevabı da bu seçimlere gösterdiğimiz tepkiden yatıyor. Türkiye'nin kaderini ABD seçimlerine bağlayacak derecede aşırı bir ilgi o bağımsızlığın aslında laftan öte anlamı olmadığını gösterir. Bu mütareke aydını tavrıdır ve yenilmiş bir ruh taşımanın işaretidir.

Kurumsallaşmanın -liderliğin- önünde olduğu ülkelerde kimin başa geçtiği kimin kaybettiği önemli değildir. Çünkü milli politikaları belirleyen kişisel eğilimler değil, kurumsallaşmış aygıtların birikimlerinden süzüp çıkardıkları sonuçlardır. Kurumsallaşma düzeyi, bir ülkenin ne kadar devlet olduğunun da göstergesidir. Eğer bir ülkede her iktidar değişiminde farklı, biri biriyle çelişen politikalar uygulanıyorsa orada kurumsallaşma düzeyi düşük ve devlet olma kapasitesi zayıftır. Liderler, partiler değişmesine rağmen -temel politikalar- aynı kalıyor, esastan değişiklikler olmuyorsa orada güçlü bir kurumsal yapı ve kudretli bir devlet vardır. Lidere ve partiye göre siyaset, bizim gibi kurumlarını tahkim edememiş, kişiye endeksli ülkelerin siyaset biçimidir. Kurumlaşma olmadığı için de dış dünyada meydana gelen her olaydan fazlasıyla etkilenirler.

ABD seçimleri etrafındaki tartışmalara bir de bu zaviyeden bakmak lazım. Bağımsız, güçlü kurumlara sahip bir devletseniz başka bir ülkenin seçimi sizin için asla bir ölüm kalım meselesi olmaz. Değilseniz, her rüzgardan etkilenir, her fırtınada dağılırsınız. Türkiye ABD'nin daha önceki seçimlerini de tartıştı, ama hiç bir seçim bu kadar gündem olmadı, Türkiye'yi nasıl etkileyeceği bu kadar konuşulmadı. Çünkü Başkanlık sistemi ile birlikte güç kurumlardan bir kişiye aktarılıp, kurumsallaşma düzeyi düştükçe devlet zayıfladı, dış etkilere daha açık hale geldi. Bugün ABD seçimlerini kim kazanır diye kıvranıp, durmamızın sebebi budur.