Gazeteci Fehmi Koru kişisel web sayfasında kalem aldığı bugünkü yazısında, ''Cumhurbaşkanı adaylarını karşı ittifaklar belirlesin: Cumhur’unkini Millet, Millet’inkini Cumhur…'' ifadelerini kullandı.

''Kendisinin adaylığını açıkladığı konuşmasında,  AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan  Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP lideri   Kemal Kılıçdaroğlu’nun da adaylığını açıklamasını beklediğini duyurdu.'' hatırlatmasını yapan Koru, ''Henüz seçime bir yıl varken neden adaylık konusu sıcak tutuluyor?'' sorusunu yöneltti.

'' Başkalarını bilmem ama ben eldeki verilere ve görünür alametlere bakıp seçimin bu yılın ikinci yarısında yapılma ihtimalinin hayli yüksek olduğunu düşünüyorum.'' iddiasında bulunan Koru,''Israrla “Zamanında” açıklamalarının yapılmasını da bunun ‘baskın seçim’ şeklinde olmasının arzu edilmesine bağlıyorum.'' değerlendirmesini yaptı.

Fehmi Koru'nun yazısının tamamı şu şekilde:Cumhur İttifakı  içerisinde buluşanlar yapılacak ilk seçimde muhalefet cephesinin kimi/kimleri cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını merak ediyorlar…

Bakanlar… Milletvekilleri… İktidar cephesinin itibar ettiği yazarlar ve yorumcular…

En çok da Cumhurbaşkanı  Tayyip Erdoğan…

Kendisinin adaylığını açıkladığı konuşmasında, AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da adaylığını açıklamasını beklediğini duyurdu.

İktidar cephesinin bu merakını anlamak kolay da, “Neden aday şimdiden açıklansın?” sorusuna cevap vermek hayli zor.

Özellikle, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de onun karşısına rakip olarak kimin çıkacağını merak eden iktidarın diğer unsurları, seçimin zamanında, -yani  2023 yılı haziran ayında- yapılacağını ısrarla vurgulama ihtiyacı duydukları halde…

Henüz seçime bir yıl varken neden adaylık konusu sıcak tutuluyor?

Yoksa “Zamanında yapılacak” denildiği halde bir baskın seçim mi düşünülüyor?

Galiba öyle. Başkalarını bilmem ama ben eldeki verilere ve görünür alametlere bakıp seçimin bu yılın ikinci yarısında yapılma ihtimalinin hayli yüksek olduğunu düşünüyorum.

Israrla “Zamanında” açıklamalarının yapılmasını da bunun ‘baskın seçim’ şeklinde olmasının arzu edilmesine bağlıyorum.

Seçim tarihinin erkene alınması kararı için iki yol var: Cumhurbaşkanı Meclis’i feshedip seçimin yapılmasını sağlayabilir. Tabii Meclis de istenen çoğunluk bulunduğunda seçim tarihini istediği zamana değiştirebilir.

Cumhurbaşkanı tarafından re’sen verilecek seçim kararı işe fazla yaramaz. Şu sırada cumhurbaşkanlığında ikinci dönemini tamamlamak üzere olan Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimde aday olabilmesinin önünde anayasal engel var (m. 101) ve o engel yine anayasaya göre (m. 106) yalnızca seçim kararı TBMM tarafından alındığında ortadan kalkabiliyor.

TBMM’de iktidarın -AK Parti ile MHP’nin- seçim tarihini değiştirmek için gereken sayıda -360-  milletvekili bulunmuyor; muhalefetin de destek vermesi şart.

Bu yüzden, bazılarının ileri sürdüğü gibi, seçimin 2023 haziranına yakın bir tarihe çekilmesi ancak bir fantezi olabilir.

Muhalefet öyle bir yaklaşıma neden yanaşsın?

Erken seçim olacaksa tarihinin makul bir zamana çekilmesini ister muhalefet.

“Millet İttifakı adayını açıklasın” ısrarından çok “Cumhur İttifakı gerçekten seçimin zamanında yapılmasını mı, yoksa kendisinin uygun gördüğü bir zamanda yapılmasını mı arzuluyor, bunu açıklasın” ısrarında bulunmak gerekir.

Adaylık ancak bu konu açıklığa kavuştuğunda bir anlam taşımaya başlar çünkü.

Yoksa Tayyip Erdoğan “Ben adayım” dedi de ne olduysa -veya olmadıysa- Millet İttifakı kendi adayını açıkladığında da aynı durum söz konusu olacaktır.

O açıklama da hiçbir anlam taşımayacaktır.  

Seçim tarihine daha bir yıl varken kimlerin aday olacağı belli hale geldiğinde, o günden seçim tarihine kadar geçecek 365 günde, her gün doğal olarak seçim atmosferi içerisinde geçeceği için, ülkede gerilim had safhaya varmayacak mı? 

Buna ne lüzum var?

Kronolojiyi doğru belirlemek şart.

Önce seçim tarihi erkene alınsın… Aday/lar/ın belirlenmesine ondan sonra sıra gelecektir… 

Doğrusu bu olan kronolojiyi “Önce adaylar belli olsun, belki seçim tarihini erkene alırız” yanlışıyla değiştirmek gerçekten bir anlam taşımıyor.

İlle bir anlam aramak gerekirse, ülkeyi lüzumsuz bir gerginlik içerisine sokmak anlamsızlığından söz edebiliriz. Bir yıl boyunca sürecek gergin ortam ülkeye zarardan başka bir şey getirmez.

Ülkenin ekonomik sıkıntılarla baş etmeye çalıştığı, Türkiye’yi ilgilendiren dış dünyada meydana gelen gelişmelerin her an sıcak çatışma doğurabileceği bir ortamda, bunlara ek olarak, bir de her anı adayların nitelikleri üzerinden cumhurbaşkanlığı tartışmasının gündeme gelmesi, zaten var olan sorunları iyice içinden çıkılmaz hale dönüştürür.

Birbirine rakip ittifaklardan birinin diğerinin adayını da belirlemeye kalkması doğal değil. Eğer iktidar cephesi karşı ittifakın adayını kendisi belirleyecekse, o durumda karşı cephenin de kendisinin çıkaracağı aday üzerinde söz sahibi olmasını kabul etmek zorunda.

Millet İttifakı çıkaracağı adayın karşısında aday olarak Tayyip Erdoğan’ın yer almasını ister mi bakalım?

Cumhur İttifakı’nın adayını ‘6’lı masa’ belirleyecek olsa tercihini herhalde Binali Yıldırım’dan yana kullanırdı.

O durumda ilginç bir seçim yaşanırdı.

Millet İttifakı’nın seçtiği Cumhur İttifakı adayı ile Cumhur İttifakı’nın belirlediği Millet İttifakı adayı yarışırdı.

Komik mi geldi?

Ne yalan söyleyeyim, bunun tek taraflı yapılması, yani karşı ittifakın adayını ısrarla Cumhur İttifakı’nın belirlemeye çalışması bana çok daha komik geliyor.