Gazeteci yazar Fehmi Koru, bugün internet sitesinde kaleme aldığı yazısında CHP Genel Başkanı  Kemal Kılıçdaroğlu’nun hafta sonu sosyal medya hesabından paylaştığı videoda ‘helalleşme yolculuğuna çıkıyorum’ açıklamalarını değerlendirdi. Fehmi Koru, “ AK Parti’nin kendi tarihini revize ederken CHP tarihini olumsuz değerlendirme üzerinden de kendisine taraftar bir kitle edindiğini görmemek elde değil; Kılıçdaroğlu bunu gören biri.” dedi.

Fehmi Koru, “Kılıçdaroğlu çok uğraşıyor ama CHP’nin makûs talihinin değişmesi o kadar zor ki…” başlıklı yazısında, “Muhafazakar ve dindar insanlardan oluşan toplumun en geniş kesimiyle ‘helalleşme’ genel başlığı altında, Kılıçdaroğlu’nun kendi partisine kolaylıkla mal edilebilen yanlışlıkları sahiplenmeyi terk etme çabasına en sert tepkinin CHP’den gelmesi şaşırtıcı değil.” diye yazdı.

“Davranışlarının karşı tarafın kendileriyle ilgili olumsuz kabullerini pekiştirdiğini fark etmemeleri bundan.” diyen Fehmi Koru, “Ne kadar dayanabilecek CHP genel başkanı kendisine yöneltilen itirazlara, evinden hafta sonu yaptığı ‘helalleşme çağrısı’ sonrasında gerçekleştirmeyi düşündüğü helalleşilmesi gerektiğine inandığı kişiler ve kesimlerle buluşmalarını gerçekleştirebilecek mi, göreceğiz. Zahmetli bir yola girdiği muhakkak.” ifadelerini kullandı.

Fehmi Koru’nun yazısı şöyle:

“İnsanoğlunun garip özellikleri var, bunlardan biri bana daha da garip gelir: Belleğimiz kendimizle ilgili iyi şeyleri mümkün olduğu kadar silinmez biçimde kayda geçirirken, iyi olmayanları bir süre sonra büyük çapta unutur gider; buna karşılık, başkalarına ait olan iyilikler unutulur da iyi olmayan ne varsa hep belleğin unutulmayanları arasında kalakalır.

Kendinizi yoklayın, bu tespitimin doğru olduğunu göreceksiniz.

Vicdan dediğimiz duygu insanoğlunun bu olumsuz özelliğini biraz olsun telafi mekanizmasıdır.

Herkesin kendi ülkesinin tarihini başkalarından farklı -daha üstün- değerlendirmesinin bir sebebi de belleğimizin bize oynadığı bu oyundur. Bizler başkalarının tarihlerini, eksiklerini, batan yönlerini öne çıkartarak değerlendirirken, başkaları da bizim tarihimizi benzer eleştirel gözle değerlendirir.

Biz sözgelimi Batı’yı beğenmeyiz, Batılı da bize bakıp yüzünü ekşitir. Ortak tarihimiz de bulunan yakın coğrafyamızın değişik ülkelere dağılmış mensupları için bizdeki toptancı önyargıların neredeyse bire bir karşılığı onlarda da bize karşı vardır.

‘Uluslararası ilişkiler’ denilen sosyal bilim dalı, biraz da yaşananlara bu özellik akılda tutularak bakabilmeyi mümkün kılmak için modern zamanlarda ortaya çıkmıştır.

Tarihi çok daha eski olan diplomasi mesleği ise, eğitim, deneyim ve tarihi birikim sahibi bir kadronun, insanoğlunun bu özelliğinin ülkeler arası ikili ve çoklu ilişkileri etkilememesini sağlamak için vardır.

Belleğin bu özelliğinin siyasete yansıdığı da görülür. Siyasi kimlik biraz da “Ama onlar şunu yaptı” suçlamalarıyla oluşur.

“Neden birileri falanca partiyi destekliyor da ben neden filancayı destekliyorum?” sorusunu kendinize sorun, cevabı oluşturan gerekçelerin önemli bir bölümünün karşı çıkılana beslenen hislerden, onların da büyük çapta geçmişe ait yargılardan kaynaklandığını fark edeceksiniz.

AK Parti, kurucu kadrosunun bu gerçeğin farkında oluşu sayesinde, kendisine dönük önyargıları etkisiz bırakacak yollara başvurarak, geçmişin üzerine yığdığı olumsuzlukları zaman içerisinde azaltmayı başarabildi.

Kurucu kadronun merkezinde yer alanların daha önceleri içerisinde siyaset yaptıkları partiler, önyargılar yüzünden ancak belli bir kesimden oy alabiliyorlardı; ‘gömlek çıkarma’ metaforuyla ifade edilen geçmişin hatalarını kabullenmeyle oylarda sıçrama yapılabildi.

CHP’nin de belleğin insanoğluna oyunuyla ilgili ciddi bir sorunu olduğu açık. Toplumun bir bölümü, tarih okumalarının bir sonucu olarak, başına kimler gelirse gelsin ve gelenler ne yaparlarsa yapsınlar, ‘CHP seçmeni’ olmuş durumda.

Pek çoğumuz ya aileden CHP’liyiz, ya da yine kendi tarih okumalarımız sonucu CHP karşıtıyız.

Oyunun yüzde 25’ten yukarıya çıkmaması CHP’nin, bu gerçekle ilgili.

[Çok partili siyasi hayata geçildikten sonra CHP tek başına yalnızca bir kez bu makûs talihini değiştirebildi. Bunu da Bülent Ecevit’in partisinin tarihini karşıtlarının gözüyle eleştirdiği bir dönemde ve bu değerlendirmesini sembolik ifadelerle -devrimlerin bir bölümü için ‘gardrop Atatürkçülüğü’ demişti- geniş kamuoyuyla paylaşması ile 1977 genel seçiminde başarabildi. Aynı Ecevit, 1980 darbesi sonrası siyasi hayata yeniden dönüldüğünde, istese pekala CHP zemini ve eski kadroları üzerine bir parti kurabilecekken, bunun yerine yepyeni kadrolarla farklı bir parti kurmayı yeğlemişti.]

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığı dönemi boyunca aradığı, oyların yüzde 25’e takılı kaldığı bu makûs talihi nasıl değiştirebileceği sorusunun cevabıdır. “Tipik CHP’li” özelliklere sahip biri Kılıçdaroğlu; bunu gerçekleştirebilecek bir esnekliğe de sahip olduğu, yan yana durduklarından farklı bir tarih okuması yapabildiği de anlaşılıyor.

AK Parti’nin kendi tarihini revize ederken CHP tarihini olumsuz değerlendirme üzerinden de kendisine taraftar bir kitle edindiğini görmemek elde değil; Kılıçdaroğlu bunu gören biri.

Muhafazakar ve dindar insanlardan oluşan toplumun en geniş kesimiyle ‘helalleşme’ genel başlığı altında, Kılıçdaroğlu’nun kendi partisine kolaylıkla mal edilebilen yanlışlıkları sahiplenmeyi terk etme çabasına en sert tepkinin CHP’den gelmesi şaşırtıcı değil.

CHP’lilerin bir bölümü, -sayıca ve etkileme açısından ne kadar güçlü-güçsüz olduklarını önümüzdeki dönemde anlayacağız-, karşı siyasi kesime atfettikleri dogmatik olma özelliğini kendi üzerlerinde fazlasıyla bulunduran insanlar. Tarih onlar için düz bir çizgi, bir tür kutsallığa sahip ve bu yüzden de farklı okunamaz.

İyi ile kötünün önceden belirlenmiş olduğu bir tarih okumasına sahip o insanlar. ‘İyi’ bildiklerinin ‘yanlış’, ‘kötü’ bellediklerinin bazı yaklaşımlarının dinlenmeye ve yeniden değerlendirmeye değer olabileceğini düşünmek bile istemiyorlar.

Günlerdir yazıp söyledikleri bu minvalde.

Başta hatırlattığım bellek oyunu, en fazla, kendilerini ‘ilerici’ sayan ve başkalarının da kendilerini öyle saymasını bekleyen insanlar üzerinde etkisini gösteriyor. Belleklerinin kendilerine oyun oynadığını asla düşünmedikleri çok belli. Kötülüklere de sebep olmuş yanlışlıklar belleklerinden tamamen silinmiş, bütün hatırladıkları hep kendilerine özel iyi taraflar.

Davranışlarının karşı tarafın kendileriyle ilgili olumsuz kabullerini pekiştirdiğini fark etmemeleri bundan.

Ne kadar dayanabilecek CHP genel başkanı kendisine yöneltilen itirazlara, evinden hafta sonu yaptığı ‘helalleşme çağrısı’ sonrasında gerçekleştirmeyi düşündüğü helalleşilmesi gerektiğine inandığı kişiler ve kesimlerle buluşmalarını gerçekleştirebilecek mi, göreceğiz.

Zahmetli bir yola girdiği muhakkak.”