Karar gazetesi yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine Türkiye gelen Birleşik Arap Emirlikleri'nin  Veliaht Prens bin Zayed’in ziyaretini köşesine taşıdı.

Akif Beki, Veliaht Prens bin Zayed’i Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz Darbe girişiminin destekçisi olarak suçlanması ve göstermesi üzerinden AKP'ye sert eleştirilerde bulundu..

Beki " BAE ile nasıl helalleştik?" başlıklı yazısında "BAE, 15 Temmuz şehitlerimiz başta olmak üzere darbe ihaneti ve terör saldırılarında kaybettiklerimiz için özür mü diledi? Bir özeleştiri mi yaptı? Yöneticilerimiz de nasıl telafi edeceklerini, gidenleri nasıl geri getireceklerini sormadı mı? Uzatmadan pişmanlıkları kabul mü edildi? Yahut iktidar, BAE hakkında yanıldığını, aramızın bir yanlış anlaşılma yüzünden açıldığını mı fark etti? BAE de aramızdaki bu anlamsız husumeti bitirme teklifimizi memnuniyetle mi karşıladı? Diz çökmediğimize, boyun eğmediğimize, teslim olmadığımıza ve başaramadıklarına göre... Bu helalleşme nasıl mümkün oldu?" dedi

İşte Akif Beki'nin yazısı şu şekilde:

"Veliaht Prens bin Zayed’i, Emir’in kendi gelmiş gibi ağırladık.

Hayırlı olsun, eli boş da gelmemiş. Türkiye için 10 milyar dolarlık yatırım fonu ayırdılar, Merkez Bankasının rezerv eksiğine swap desteğiyle yardımcı olmaları da bekleniyor.

Ziyaret başarılı geçmiş...

Fakat millete bir açıklama yapılması gerekmiyor mu?

Diz çöktüremeyeceklerdi, boyun eğdiremeyeceklerdi, teslim alamayacaklardı, başaramayacaklardı...

Vaz mı geçtiler, Emirlikler pes mi etti, havlu attıklarını mı anlamalıyız?

Kılıçdaroğlu helalleşmeye çağırdığında,  AK Parti Sözcüsü Çelik bazı şartlar öne sürdü. Altını nasıl dolduracağını göstermesini istedi.

Mesela başörtüsü mağdurlarına,  CHP’nin geçmiş yasakçılığını nasıl affettirecekti? Karartılan hayatları, yıkılan hayalleri nasıl iade edecekti? Kayıpları telafiye bir özür yetecek miydi?

Kendi insanımızla helalleşmenin, toplumumuzu barıştırmanın bile şartları var demek.

Herhalde bir dış güçle barışırken de belli şartlar aranıyordur. Neydi o şartlar ve nasıl yerine getirildiler?

Sonuçta, Emirlikler’e yöneltilen suçlamalar yenilir yutulur cinsten değildi.

Darbe girişimini finanse etmekle, Erdoğan’ı devirmeye çalışmakla, ülkemize karşı terör örgütlerini desteklemekle, bize çekilen küresel oyun ve operasyonların arkasında yer almakla, Türkiye düşmanlığının küresel çapta başını çekmekle itham ediliyordu.

Bu kötülükleri geride bırakmamız, önümüze bakacak olmamız sevindirici.

İçte de dışta da barışı, kavga ve küslükleri bitirmeyi savunuyorum.

Ama madem içeride helalleşmek şartlara bağlı, kuru özürle, lafla olmuyor. Dış güçlerle hangi şartlarda helalleşiyoruz? Milletin bilmeye hakkı yok mu?

BAE, 15 Temmuz şehitlerimiz başta olmak üzere darbe ihaneti ve terör saldırılarında kaybettiklerimiz için özür mü diledi? Bir özeleştiri mi yaptı? Yöneticilerimiz de nasıl telafi edeceklerini, gidenleri nasıl geri getireceklerini sormadı mı? Uzatmadan pişmanlıkları kabul mü edildi?

Yahut iktidar, BAE hakkında yanıldığını, aramızın bir yanlış anlaşılma yüzünden açıldığını mı fark etti? BAE de aramızdaki bu anlamsız husumeti bitirme teklifimizi memnuniyetle mi karşıladı?

Diz çökmediğimize, boyun eğmediğimize, teslim olmadığımıza ve başaramadıklarına göre... Bu helalleşme nasıl mümkün oldu?

Veliaht Prens hoş gelmiş, eli boş da gelmemiş, sağ olsun.

Ama ne bileyim, milli iradenin öbür yarısı muhalefetle helalleşmek için diyet borcu çıkarılınca, CHP’yle kavgaya sünger çekmek için geçmiş hataları ödetilmek istenince sormadan edemiyor insan...

Dış güçlerle bu helalleşmeler nasıl oluyor? Ne aldık ne verdik; girdiğimiz mücadeleden kazançlı mı, zararlı mı çıktık? Kavga aşıldığına göre, ne karşılığında uzlaşma sağlandı?

O defteri kapatmadan önce, ceremesini çeken millete iki cümlelik bir hesap vermek de mi yok?"