Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Adana'da, "Amerika'nın, İngiltere'nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin. Almanya'da kuyruklar, Fransa'da kuyruklar, yiyeceklerini bulamıyorlar, Türkiye'de böyle bir sorun yok" ifadelerini kullanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomi kıyaslamasına ekonomist Evren Devrim Zelyut'tan çarpıcı bir yorum geldi.

AK Parti'nin iktidara 2001 kriziyle geldiğini hatırlatan Zelyut, "Ekonomide tablo açık, her geçen gün sorunlar artıyor. Krizle gelenler krizle gitmeye hazırlanıyor." dedi.

Yeniçağ yazarı Evren Devrim Zelyut'un köşe yazısı şu şekilde:

"Baskıcı yönetimlerin ortak karakteri şunlardır:

1- Sorunlar karşısında ezildiklerinde, çözüm getiremediklerinde yalana sarılırlar.

2- Suçu başkasına atmaya çalışırlar. Bu doğrultuda toplumun belirli kesimleri, kişileri şeytanlaştırılır.

Peki ülkemizdeki durum nedir, ona bir bakalım: Türk ekonomisi 2002'den beri AKP tarafından yönetiliyor. CHP Sözcüsü Sayın Faik Öztrak bu uzun süre zarfında ülke ekonomisinin nereden gelip, nereye gittiğini geçenlerde anlaşılır bir şekilde ortaya koydu. Yaptığı çalışma 2009 yılında ilk defa dolaşıma çıkan 100 TL'lik banknot ile o tarihte ne kadar, 2021'de ne kadar mal alındığını ortaya koydu. Bakın kalem kalem sonuçlar nasıl:

"Dolaşıma çıktığı ilk gün, 100 Lirayla 66 dolar alınırdı. Şimdi ancak 11 dolar alınabiliyor. 100 Liranın dolar karşısındaki satın alma gücü 12 yılda 55 dolar eridi. Bunun 11 doları da ucube tek adam rejimine geçtiğimiz son üç yılda gerçekleşti."

"Bundan 12 yıl önce 100 Lirayla 440 tane yumurta alıyorduk. Bugün ancak 97 yumurta alabiliyoruz. 100 Liranın yumurta alma gücü 343 yumurta düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 114 kilo domates alabiliyorduk, şimdi ancak 21 kilo alabiliyoruz. 100 Liranın, domates alma gücü 93 kilo düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 103 kilo kuru soğan alıyorduk. Bugün ancak 43 kilo alabiliyoruz. 100 Liranın, soğan alım gücü 60 kilo düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 101 kilo patates alabiliyorduk, şimdi ancak 33 kilo patates alabiliyoruz. 100 Liranın, patates alım gücü 68 kilo düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 52 paket makarna alıyorduk, şimdi ancak 15 paket makarna alabiliyoruz. 100 Liranın, makarna alım gücü 37 paket düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 22 litre ayçiçeği yağı alıyorduk, şimdi ancak 5 litre ayçiçeği yağı alabiliyoruz. 100 Liranın, ayçiçeği yağı alım gücü 12 yılda 17 litre düştü."

"12 yıl önce cebimizdeki 100 Lirayla 17 kilo tavuk eti alabiliyorduk, şimdi ancak 5 kilo alabiliyoruz. 100 Liranın, tavuk eti alım gücü 12 yılda 12 kilo düştü."

Sanırım ister AKP'li, ister  MHPli, ister CHP'li, isterse  İYİ Parti'li olsun hepimizin mutabık olduğu bir gerçek var: Rakamlar net, alım gücümüz düşmüş. Yani fakirlik, sefalet ülkeyi sarmış.

En büyük sorun olan enflasyona karşı ise çözüm belli: Tarım reformu yaparak çiftçi sayısını ve ekilecek arazi sayısını büyütmek. Bunun özü de kooperatifçiliği etkin hale getirip, üretimi artırıp, aracıları ortadan kaldırıp, fiyatları kolluk kuvveti ile değil piyasa akışı ile kontrol etmeye dayanır. Ayrıca üniversite-köy ilişkisini kurarak üretim artışı ve verimlilik sağlanır.

Diğer konu ise imalat sanayi, burada da üretim modelini kökten değiştirmek zorundayız. Yani kendi yarı mamulünü üreten bir ekonomi olmalıyız. Böylece dış girdi bağını koparıp rezerv tutabilir, kur krizi yaşamayız.

Peki bu gerçek çözümler yerine neler yapılıyor?

CB Erdoğan 1000 tane Tarım Kredi Kooperatifi mağazasının açılarak fiyat artışları ile mücadele edileceğini söylüyor. Tıpkı gövdesi delik deşik olmuş, su alan gemide tüm delikleri tek tek tıkamaya çalışan umutsuz bir kaptan gibi… Oysa işin doğrusu şu: Ülkenizde üretim bittiği için mal miktarı azalmış, bunun için de fiyatlar uçmuş. Sizin üretimi artırmanız gerekmez mi?

Başka ne diyor CB? Fransa, Almanya'da insanların açlıkla, kuyruklarla karşı karşıya kaldığını iddia ediyor.

Almanya'da kişi başı gelir 45 bin dolar, Fransa'da 40 bin dolar, Türkiye'de ise 8 bin dolar. İngiltere lojistik sorunlar nedeni ile geçici benzin sıkıntısı yaşadı diye bunu alıp içeride kendi kötü yönetimini saklamak için bahane olarak kullanmak sizce nedir?