Ülkemizde milyonlarca vatandaşımız engelli.

Peki, engelli vatandaşlarımıza gereken hassasiyet gösteriliyor mu?

Engelli vatandaşlarımızın sorunları ile yakından ilgileniliyor mu?

İşte bu sorunun cevabı  Milli Gazete yazarı İsrafil Bayrakçı’nın bugünkü yazısında.

Bayrakçı, 28 Şubat darbesinden yola çıkarak bu konudaki görüşlerini açıkladı ve “28 Şubat olmasaydı da, Erbakan Hoca’mızın başbakanlığı 1-2 yıl daha devam etseydi, bugün engellilerin şu veya bu problemleri var diye konuşuyor ve yazıyor olmayacaktık. Bundan ötürüdür ki, engelli camiası olarak 28 Şubat’ın aktörlerine hiçbir zaman hakkımızı helal etmeyeceğiz. Her iki cihanda ellerimiz yakalarında olacaktır.” diye yazdı.

İsrafil Bayrakçı’nın “Dönem dönem engellilere bakış” başlıklı yazısı şu şekilde;

“Allah (c.c.) insanı eşref-i mahlûkat olarak yaratmış. Yani yaratılmışların en üstünü ve yeryüzünün halifesi kılmıştır. Bütün insanların eşit olduğu ancak takvaca birbirinden üstün olabileceği de beyan edilmiştir. Engelliler de insan olduğuna göre eşref-i mahlûkat olmak vasfına şüphesiz ki haizdirler. Ama beşerin insanlığın yaratılışından bugüne kadar engellilere bakışı maalesef çok ama çok farklı olmuştur.

Bunun da en bariz örneği âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.), Asr-ı Saadet döneminde sahabe içerisinde engellilere gerçek manada eşref-i mahlûkat sıfatına uygun ve hatta pozitif bir ayrım gözeterek Abdullah İbniÜmmüMektum gibi âmâ bir sahabeye müezzinlik görevi vermiş ve Medine-i Münevvere’den her sefere çıktığında en az 13 kez kendi yerine vekil tayin etmiştir. Ortopedik engelli olan Muaz bin Cebel’i ise Yemen’e vali olarak tayin etmiştir.

Kaynaklarda 25 engelli sahabenin ismi zikredilmektedir. Bunların insanlık açısından diğer sahabelerden hiçbir farkı yoktur. Yani negatif bir ayrımcılığa tabi tutulmamış ve hiçbir zaman da hakir görülmemişlerdir. Ne yazık ki Asr-ı Saadet döneminden sonraki zamanlarda insanlık engellileri toplumda insan yerine koymak şöyle dursun, topluma bir yük ve bir parazit olarak görmüşler, hatta uğursuz sayarak birçoğunun hayatına son vermişlerdir. Engelliler için karanlık geçen bu çağlardan sonra nihayet Osmanlı dünyaya hükmetmeye başlamış ve insana ve insanlığa bakışları hususunda Asr-ı Saadet dönemini örnek aldıklarından engellilere de gereken önemi vermişler. O dönemde de engellilere tarihe mal olacak hayırlı hizmetlerde bulunmuşlar.

Cumhuriyet döneminde ise engelliler adeta unutulmuştur. Engellilerin haklı taleplerine zamanın devlet adamları şahsi zihniyetlerine ve karakterlerine göre davranış göstermişlerdir. Bunun için çarpıcı örnekler vardır. İstemeyerek de olsa bu örnekleri yazmak durumundayız. Mesela, zamanın ana muhalefet partisi lideri olan İsmet İnönü’ye bir gurup engelli gidip, “Paşam, Meclis’te sakatlara iş yasası teklifi var, buna destek verin de biz de işe girelim ve ekmeğimizi kazanalım” dediklerinde, “Ne o, sadakalar, fitreler size yetmiyor mu?” cevabını vermiştir.

Yine zamanın başbakanı Özal’dan iş isteyen engellilere, “Ben sağlama iş bulamıyorum ki sakata iş bulayım” diyerek ve daha vahim bir cevap vermiştir. Daha sonra yine başbakanlardan biri olan Süleyman Demirel’den bazı taleplerde bulunan, bizim de içinde bulunduğumuz engelli heyetine, “Tamam, anlaşılmıştır, bugüne kadar ne yapıldı ise bundan sonra da aynısı yapılacaktır” diyerek şanına yakışır bir cevap vermiştir.

Bugünkü iktidarın yetkililerinden biri de, bir engelliler rehabilitasyon merkezini açarken, “Biz sizi adam yerine koyduk, insan yerine koyduk” diyerek tepeden bakmanın, hakir görmenin en daniska örneğini ortaya koymuştur.
Bütün bunlar yaşanmışken, çok şükür ki, Milli Görüş’ün Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan gibi bir şahsiyet çıkıp, bütün bu negatif tutum ve davranışların aksine engellilere, “Siz bizim özürlü değil, özel vatandaşlarımızsınız” diyerek kanun hükmünde kararnamelerle o güne kadar hiç görülmemiş hizmetleri sunmuş ve aynı zamanda, “Bizim size yaptıklarımız, sizin için bir ulufe değil, tabii haklarınızdır” diyerek bir hakkı teslim etmiştir.

Asr-ı Saadet’ten bu tarafa bakıldığında kimin ve hangi zihniyetin gerçekçi, insancıl ve engellileri de eşref-i mahlûkat olarak gören ve gözeten anlayışa sahip olduğunu başka türlü anlatmaya gerek var mı acaba? Hele de 28 Şubat olmasaydı da, Erbakan Hoca’mızın başbakanlığı 1-2 yıl daha devam etseydi, bugün engellilerin şu veya bu problemleri var diye konuşuyor ve yazıyor olmayacaktık. Bundan ötürüdür ki, engelli camiası olarak 28 Şubat’ın aktörlerine hiçbir zaman hakkımızı helal etmeyeceğiz. Her iki cihanda ellerimiz yakalarında olacaktır.
28 Şubat’ın faillerini esef ve nefretle kınıyor, mağdurlarını da başta Erbakan Hoca’mız olmak üzere hayır ve minnetle yâd ediyoruz. Vesselam.”