Ekonomist Uğur Civelek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın EYT “Seçim kaybetsek de yokum” sözünü değerlendirirken, “Taktik bir söylem. Birkaç ay sonra tam tersini yaptığını görürsem şaşırmam” dedi.

Dünya gazetesi ekonomi yazarı Uğur Civelek, Ulusal Kanal’da yayınlanan “Halkın Ekonomisi” programında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) taleplerini karşılama konusunda söylediği “Seçim kaybetsek de yokum” sözünü de değerlendirdi.

Civelek, 2020 bütçesinin, çalışanları da, iş dünyasını da dış dünyayı da memnun etmediğini, bu sebeple de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış dünyaya mesaj vermek istediğini ancak bu mesajın, ayakları yere basmayan bir mesaj olduğunu ileri sürdü.

Ekonomist Uğur Civelek, şunları ifade etti:

“Taktik bir söylem. Birkaç ay sonra tam tersini yaptığını görürsem şaşırmam. Neden? Bir yıl geçti üzerinden; 2018 başkanlık seçimi öncesinde de 2 ikramiye konusu… Daha önceden konuşulmuş olsa, kesinlikle karşı olduğunu söylerdi. Ne oldu? 2020’de bol bol seçim konuşacağız. O söylediğinin tam aksi şeyler, 2020 içinde gündeme gelebilir. Öyle şeyler yaşanabilir, köprünün altından öyle sular akabilir ki, her şey değişebilir.

Şu anki sıkıntıyı anlatayım: Erdoğan, birilerine mesaj vermeye çalışıyor; ama bu mesajın adresi şaşıyor. Şimdi EYT’nin durumu… EYT, sayısal olarak artıyor mu, azalıyor mu? Bunlar, zaman içinde azalacak bir grup olsa, “Tamam, siyaseten önemsizleşecektir” dersiniz, bu tavrınızı korursunuz; ama sayısal olarak artacak bir grupsa, bu tavrınızı koruyamazsınız.

1,5 yıldır biz, EYT’yi konuşuyoruz. Bu 1,5 yıl zarfında, yaş haddinden emekli olamayanların bir kısmı emekli olmuş olabilir; çünkü bunlar, prim ödeme süresini doldurdu, yaş haddi nedeniyle emekli olamıyordu. Bu 1,5 yıl içinde belki %5’i, %10’u emekli olmuş olabilir. Rakam küçüldü mü? Hayır. Çok daha fazlası katıldı buna. Yenileri katılıyor, sayı büyüyor. Bu yüzden siyaseten, bugün söylenenin tam zıddı konuşulabilir. Birincisi bu…

Bu EYT konusu, iç siyasette iktidar olanı yıpratıcı bir konu. Demek ki Erdoğan, bu sözü iç siyaset açısından söylemiyor. Bu mesaj, bütçe çalışmalarına destek vermek için söylenmiş. O bütçe çalışmaları ki, ücretlilerin hedefinde, iş dünyasının hedefinde, dış dünya da artık gelişen ekonomilere eskisi gibi güvenemiyor. Onun için Erdoğan’ın dışarıya verdiği mesaj, ayakları yere basmayan bir mesaj.

Şimdi bakıyorum, yeni vergiler tasarlıyorlar. Alamazlar; kayıt dışılık patlar. Türkiye’de bütçe açığını aşağıya çekmek istiyorsanız, harcamaları kısmanız lâzım. Bu, Erdoğan’ın siyasî intiharı demek. Harcamaları kısması gerekirken, “Yeni harcamaya hayır” diyor; EYT konusu bu… Yaptıklarını abartıyor. Hayır, daha harcama kısması lâzım; ama harcamaları bu şekilde kısarsa, bütçe açığını küçültecek. Dar açıdan bakıyor. Hayır. Kamu harcamasını kıstığı an, Türkiye bunalıma gire. Nasıl? E özel sektör yatırım yapmıyor, içeride zorunlu ihtiyaç dışında tüketim zayıflıyor. E kamu da yatırımları kısar, yatırım falan yapmazsa, bu ekonomi yüzde üçer beşer oranında küçülür, sistem çöküşe geçer. Yani kamunun harcama kısması, çöküşü hızlandıracak bir durum. E ensemizde bu varken bütçe açığını küçültme şansımız var mı? Hayır, yok. Nasıl ki yaptırımları ötelemek için bir hafta, bir ay bir şey yapıyorsun, bauda da yabancıların Türkiye’den kaçışını ötelemek için bir şey yapıyorsun. Onların duymak istediği şeyi söylüyorsun; ama burada bir sorun çözmüyorsun.

Sorunu ağırlaştırıyorsun. Patlayacak hale getiriyorsun. 2020 bütçesinde ne iş dünyasını, ne çalışanları, ne muhalefeti, hiç kimseyi memnun edemeyecek bir bütçe çıkacak. Kara delik olacak. Bütçe açığı, yeni rekorlara koşacak. Son 15 yılın rekorlarına… İçerideki uzlaşmazlıklar açığa çıkacak. Meclis aritmetiğindeki değişikliği önlemek olanaksızlaşacak. Türkiye, 2020’de hep siyaset konuşacak; çünkü insanlar, haksızlıklarını gidermek için siyaset yapmak zorunda kalacaklar. Herkes de birtakım o haksızlıklardan mağdur olacak ve siyasîlerin de gücü, bunların dozunu azaltmaya yetmeyecek.

Vergi oranlarında yükselişler var. Gelir dağılımı bozulmuş. İnsanlar, “Üstümüzdeki vergi yükünü azaltın” diye çığlık atıyor, Tam tersine, “Onu azaltamayız, yüksek gelirlilerden daha çok almak zorundayız” deniliyor. Zamlar geliyor. Yani sorunlarımızı ağırlaştırdık, saldık çayıra; o sorunlar, bizim geleceğimizi yok ediyor.”