Bebeğin Bakımı İçin İnfazın Ertelenmesi Talebinin İlgili ve Yeterli Olmayan Bir Gerekçeyle Reddi Nedeniyle Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edilmesi

Hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumunda iki çocuğuyla kalan başvurucu dilekçeyle 12/2/2016 tarihinde doğan çocuğunun bakımı ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Cumhuriyet Başsavcılığından infazın ertelenmesini talep etmiştir. Başsavcılık infaz erteleme talebinin reddine karar vermiştir. Başvurucunun karara itirazı Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.

Başvurucunun tedbir talebinin incelenmesi aşamasında Ceza İnfaz Kurumunun yazısıyla koğuşta çocukların gelişimi ve yaşamı için uygun ortamın bulunmadığı bildirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 28/6/2016 tarihli ara kararı ile başvurucunun tedbir talebi kabul edilerek başvurucunun ve çocuklarının maddi ve manevi bütünlüğü bakımından oluşan tehlikenin ortadan kaldırılması konusunda gerekli tedbirlerin alınmasına hükmedilmiştir. Ayrıca Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı anılan tedbir kararı gereği başvurucunun durumuna uygun başka bir ceza infaz kurumuna nakline karar vermiştir. Başvurucu nakledildiği Kapalı Kadın Ceza İnfaz Kurumunda kalmaktadır.

İddialar

Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda küçük çocuğu bulunduğundan bahisle infazın ertelenmesi talebinin reddi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvuru konusu olayda uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (4) numaralı fıkrasında "gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ayı geçmemiş kadınların hapis cezalarının infazının erteleneceği" yönündeki düzenlemenin bir yandan kadını, diğer yandan ise çocuğu korumaya yönelik bir fonksiyonu olduğu ve çocuğun sağlıklı bir ortamda annesiyle buluşmasını sağlamayı amaçladığı açıktır. Ayrıca düzenlemeyle belli koşullarda, mahpus olan annenin ceza infaz kurumunda tutulmasından beklenen kamusal yarara göre çocuğun yüksek yararına üstünlük tanınmıştır.

Somut olayda başvurucu bebeğinin bakımı ile Ceza İnfaz Kurumunun koşullarını gerekçe göstererek infazın ertelenmesini talep etmiştir. Başsavcılık ise mahpusun infaz ettiği ceza miktarı ile daha önceki davranış ve tutumlarını değerlendirerek, başvurucunun tehlikeli hükümlülerden sayılması gerektiğini belirtmiş ve talebi reddetmiştir. Ancak bu kararda nitelikli hırsızlık suçundan hapis cezaları olan başvurucunun neden tehlikeli hükümlü sayılması gerektiğine ilişkin yeterli bir gerekçe sunulmamıştır. Ayrıca başvurucunun talebi çocuğun bulunduğu koşullar ve gereksinimleriyle birlikte değerlendirilmemiş, sadece mahpus annenin durumuyla ilişkilendirilebilecek kurallar hükme esas alınmıştır.

Öte yandan kamusal makamlar tarafından koğuşun mevcudu ile Kurumun fiziki yapısının çocukların gelişimi ve yaşamı için uygun olmadığı kabul edilmiştir. Buna rağmen infaz erteleme talebi reddedilen başvurucunun çocuğu, yaşına ve gereksinimlerine uygun, sağlıklı bir ortamdan mahrum kalmıştır.

Mahpusun Ceza İnfaz Kurumunda tutulması ile çocuğun yüksek yararı arasında bir dengeleme yapılmamış, çocuğa uygun ortam sağlama ya da koşulları daha uygun bir kuruma nakil gibi tedbirler alınmamıştır. Olayda aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülükler yerine getirilmemiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ve başvurucuya tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin tedbir kararından sonra başvurucunun, çocuğun durumuna uygun bir ceza infaz kurumuna nakli gerçekleştirildiğinden aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar yoktur. Aile hayatına saygı hakkının güvencelerinden yararlandırılmaması nedeniyle başvurucuya tazminat ödenmesine hükmedilmiştir.