Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç'ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çıkartılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) hakkında yaptığı "Bu bir faciadır" açıklamasına tepki gösterdi.

Erdoğan, Arınç'ın sözleri için "Arkadaşlar kendisini iyi bir hukukçu olduğuna göre 'KHK facia' ifadesi kullanmasını esefle karşıladım. Bugün zaten bir toplantımız var, bunu da kendi aramızda değerlendireceğiz. Bugün yapacağımız toplantıda konuşacağız" ifadelerini kullandı.

BÜLENT ARINÇ NE DEMİŞTİ?

TBBM eski Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç, Gazeteci Kemal Öztürk'ün Youtube kanalına konuk olmuştu. Arınç, Öztürk'ün KHK'larla ilgili sorularına verdiği cevapta 'facia' ifadelerini kullanmıştı. KHK konusunda çok eleştirildiğini açıklayan Arınç, "Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki... KHK bir faciadır... Pazarda limon bile satamıyorlar, acı duyuyorum" demişti.

Bülent Arınç'ın sözleri şu şekildeydi:

"KHK bir faciadır, bunu 7-8 televizyon kanalında dile getirdim. En son dikkat çekmek için biz bir maaş alacaksak bunun yarısını zaten öğrencilere burs olarak veriyordum. Yarısını da KHK mağdurlarına vereceğim demiştim.
Çok eleştirildim ama ben KHK faciasına dikkat çekmek için bunu dile getirdim. Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki...
Evime temizlik yapmaya gelen bir daire başkanı kadını gördükçe, eşi polis ihraç edilen bir kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum. Kırıkkale'den yumurta getirip kapı kapı satmaya çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman felaket görüyorum. Bir benzinlikte pompa tutan bir Danıştay üyesini gördükçe acı duyuyorum. Bir lokantada garsonluk yapan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Bütün bunlar oluyor.
İşin esasına gelelim Türkiye 15 Temmuz'da bir facia yaşadı. OHAL ilan edildi, bu yüzde yüz doğru bir karar. Çünkü anayasa öyle hallerde iki durumu öneriyor. Ya sıkıyönetim ya da OHAL. Bizim gibi bir iktidar OHAL ilan eder. Bu yüzde yüz doğru. OHAL döneminde yüzbinden fazla insan kamudan ihraç edildi.
Ben görevdeyken şüphe duyulan personeli geri hizmete alırdım. İzmir'dekini alır, Bitlis'e verirdim. Bunları yaptık bunlar çok doğal. Ama 15 Temmuz'dan sonra iltisakı olanlar ihraç edildiler. Bu hukuki bir tanımlama değil. Bu bir tedbir. Kanaat, delil değildir.
Aidiyet ve iltisak konusunda en çok kamu kurumlarından alınan görüşlere bağlı kaldılar. İdari bir karardır. Yargı kararı değil.
İçlerinde gerçekten ihraç edilmeyi hak edenler var mıydı, mutlaka vardı. Ama bu büyük bir çoğunluk değil. Büyük bir çoğunluğu kurum kanaati ile ihraç edildi. Bunlara yüklenen aidiyet, iltisak, mensubiyet sadece, Bank Asya'da para artışı var mı yok mu, Gazete aboneliğine, okullarına göndermiş mi göndermemiş mi, hangi dersaneye gitmiş bunlara bağlı kaldı.
Şimdi deniyor ki devlet kuşku duyduğu insanı işten çıkarabilir. Bunun için bazı ülke örneklerini de veriyorlar. Doğu Almanya gibi vs.
Özel sektörde bile bir işveren kötü iş yapan bir işçisi varsa, tazminatını fesheder, Haklarını verir. Kamu böyle ihraç edince, hiçbir hakkı olmuyor. Pazarda limon bile satamıyor.
En son fecaat bir olay yaşandı. Bir polis ihraç edilmiş ve beraat etmiş. Beraat sonrası göreve iade edilmemiş ve askere gitmiş. Çatışmada şehit oldu. Bu kardeşimizi şehit sıfatıyla iki masum yavrusu ve annesiyle bir tabloda görüyoruz. Önce teröristti, ardından şehit düştü.
Dün niye bu adama terörist dediniz, bugün niye şehit diye sahip çıkıyorsunuz. Hatta araştırdım kadıncağız kocası içerideyken kendine iş aramak için gittiğinde "kocan teröristlikten ihraç edilmiş seni işe alamayız" demişler. Bu ihraçların yanında bunu suya atılan taş gibi düşünün. En az beş defa halkalar büyüdü ve en az bir milyondan fazla insan mağdur oldu. Eğer böyle giderse ki gitmeyecek.
Böyle gitmesi mümkün değil. En az beş milyon insan bunun acılarını çekebilir."