Milli Gazete yazarı Ekrem Şama ''Çanakkale'den ders alabildik mi?'' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazar 18 Mart anısına yazdığı yazıda tarihi hatırlatarak şunları ifade etti;

“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Bunlar, Milli Şairimiz M.Akif Ersoy’un ölmez mısralarınden iki tanesi. Tarih dediğimiz süreç insanlığın ibret alması içindir.

Çanakkale savaşlarından ibret alabildik mi? Yoksa alamadığımız için tekerrür mü ediyor?

Demek istediklerimizi bir iki örnekle aktarmaya gayret edelim.

Saltanatının 33. yılında, başta Siyonizm olmak üzere dış güçlerin telkin ve uzaktan kumandası ile hareket eden İttihatçı maceracıların, II. Abdülhamid Han’ın önünü kesmesi ile sökün eden belalar ibret verseydi, siyasetinin 33. yılında İslam dünyasının lideri, İslam Birliği’nin temelini de atmış olan Erbakan Hocamızın, günümüzün maceracılarınca önünün kesilmesi ve adım adım beka noktasına gelinmesi mümkün olabilir miydi?

Yediden yetmişe, milletimizin dişinden tırnağından artırarak oluşturduğu fondaki paraları boca ederek sipariş ettiğimiz zırhlı gemileri, imal ettiği halde teslim etmeye yanaşmayan ve bedelini de gasp eden İngiltere’nin, bu eşkıyalığından ders alabilseydik, 40 yılda fakir fukaradan kesilerek biriktirilmiş “Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nu” kurutarak verdiğimiz F-35 ve diğer siparişlerimizin üstüne yatan ABD’ye aldanır mıydık? 

Tek bir adamın aklına esmesi ile Devleti Aliyye’yi 1. Dünya Savaşı’na apar topar sokan maceracılar bize ibret verseydi, bugün İslam dünyasını perişan eden ve bizi de badireden badireye sürükleyen Haçlı’nın küresel güçleri ile stratejik müttefiklik yapıp, inisiyatifi de onlara kaptırır mıydık?

Basiretsizce girilen ve akılsızca kaybedilen Balkan savaşları sonucu, ödeyemez duruma düşürüldüğümüz, memur ve askerimizin maaş ve ücretlerini, “silah arkadaşlığı” anlaşmasını imzalar imzalamaz, süper güç Almanya’dan altın dilenip de ödememizin, başımıza ne işler açtığından, ne emirler almak zorunda kaldığımızdan ibret alsaydık, 1 Mart tezkeresi karşılığı “Bağdat’a ilk bomba düştüğünde şu kadar milyar dolar alacağız” diye tarihe kara bir leke olarak düşecek duruma gelir miydik? “Bu tezkere çıkmazsa maaşlarını kimden alacaklarını düşünsünler” demek garabetine düşer miydik?

Devletin en hazırlıksız döneminde, kontrol edemeyeceğimiz o iki Goeben ve Breslau savaş gemilerini koynumuza alarak ve komşularımızı bombardıman etmelerine göz yumarak, yok olacağı bir savaşa sokulması bize ibret verseydi, kontrol edemeyeceğimiz Haçlı güçlerine, ilave üsler verip binlerce sortiler yaptırıp komşularımızın perişan edilmesine razı ve hatta yardımcı olur muyduk?

Almanya’dan emir ve komuta alacağı açık iken, Çanakkale’de 5. Ordu kumandanlığını isteyen Liman Von Sanders’in, bu arzusunu hiç düşünmeden kabul etmiştik. Onun ise Çanakkale savaşının bir an önce bitirilmesi için değil, uzaması ve çok kanlı olması istikametinde aldığı stratejik kararları, elbet bir bildiği vardır, sanarak kabullenmiştik. Osmanlı kumandanlarının tüm karşı çıkmalarına rağmen, savunma stratejilerini değiştirmesine razı olmamız üzerine, 30-40 bin zayiat ile 1-2 ayda bitmesi muhtemel olan savaşın 11 ay uzaması ve 250 bin zayiatla neticelenmesi felaketini yaşamıştık. Adeta soykırıma varan bu zayiat, onlarca yıl boyunca, yetişmiş insan kaynağımızın kurumasına sebep olmuştu. Kurtuluş Savaşı’na geldiğimizde ve akabinde yeni Türkiye’yi kurduğumuzda, bu nesle olan ihtiyacımız dolayısıyla çok zorluklar yaşadığımızı herkes bilir.

Bugün ise yine nesil kıyımı yaşamaktayız. İmanlı ve sağlam yapılı nesillerimiz, Avrupa devletlerinin dayatması ile adeta eritilmektedir. Maddi olarak, gıdalarımıza GDO, hormon ya da domuz mamullerinin girmesi için yapılan dayatmalar, manevi olarak da İstanbul Sözleşmesi, ETCEP felaketleri, zina ve kumarın yaygınlaştırılması gibi zorlamalar neslimizi tehlikeye atmaktadır.

Tarih bize hiç ders vermemiş ki, o günün Alman dayatması ile nasıl bir nesil kırımı yaşamışsak, benzeri bugün başka şekillerde bize yaşatılmak isteniyor.

O günün Alman dayatması ile en güzide askerlerimiz Galiçya’da, Romanya’da ve Makedonya’da başkalarının topraklarını savunmak için gönderilirken ve toprağa düşerken, bizim doğu ve güneyimiz düşman işgaline giriyordu. Bundan ibret almadık ki, bugün askerlerimiz NATO emrinde bizimle hiç ilgisi olmayan gayelerin tahakkuku için dışarılara gönderilmektedir.

Çanakkale zaferimizin 104. yılını kutladığımız bu günlerde, ister istemez bu ibretlik olayları hatırlıyoruz.

Ders çıkarmamız gerektiği halde hiç de çıkarmadığımız besbellidir.

Her şeye rağmen zaferimiz mübarek olsun.

DÜNYA SAVAŞLARI

Dünyayı yıkan bir oyun gibi,

Dün kapılmıştı yer küre sele!