Gazeteci/yazar Yavuz Selim Demirağ bugünkü köşesinde, ''Arınç'ın günah defteri...'' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Demirağ, Bülent Arınç'ın Ergenekon davaları döneminde kullanmış olduğu ifadeleri hatırlattığı yazısında Arınç'ı sert şekilde eleştirdi.

Canan Kaftancıoğlu'na verilen cezanın Yargıtay tarafından onanmasının ardından Twitter'da yapmış olduğu paylaşımları gündem olan Arınç'ın bu ifadeleri için, ''dayanamamış kendince tepki göstermiş'' yorumunu yapan Demirağ, ''Sizce bu mesajlar hukuk, adalet hatırlatması mı? Yoksa günün birinde geçmişte ki konuşmaları yüzünden "Yargılanma endişesi mi?" sorusunu okuyucularına yöneltti.

İşte Yavuz Selim Demirağ'ın yazısının ilgili kısmı:

Arınç'ın "Kozmik Oda Kumpası" başlı başına bir vaka. Çok değerli arkadaşım Erkan Yılmaz Büyükköprü "Kozmik Albay" adını verdiği muhteşem eserde Arınç'ın günah galerisinden delilleri sundu. Gözyaşları arasında kendisine suikast yapılacağı yalanlarını ifşa etti.

Bülent Arınç'ın damadı beraat etti. Oğlu da AKP'den milletvekili. Sarayda uzun süre kurullarda görev yaptı. Erdoğan adına Erbakan ekolünün temsilcileri ile temas kurmaya devam ediyor. Zaman zaman hükümeti uyardığını zannettiği açıklamalar bana göre rutin "Gaz almak operasyonları"nın parçasıdır.

Dayanamamış, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun 10 yıl önce atılan twitler yüzünden hukuksuz ceza verilmesine kendince tepki göstermiş:

"Yasama ve yürütmenin yanında üçüncü erk olarak yer alan yargının en temel görevi; hiçbir tesir altında kalmadan, bağımsızlık ve tarafsızlık prensibine yaslanarak, milletimizin vicdan terazisine uygun kararlara imza atarak adaleti hayata geçirmektir.

İfade özgürlüğü; Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasamız tarafından güvence altına alınmıştır. Demokrasinin tekamülü ve bir toplumun olgunlaşması ancak bu hürriyete gösterdiği saygı ve hoşgörü oranında mümkündür. Beyan edilen fikirler beyan eden kişinin dışındaki toplumsal kesimlerin, siyasi iradenin hoşuna gitmese dahi ifade özgürlüğünün kısıtlanamayacağı da geçmişteki birçok AİHM,  Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarıyla içtihat haline gelmiştir.

Bir dönem çeşitli vesayet odaklarının etkisi altındaki yargı tarafından mağdur edilen bizlerin hikayeleri hafızalarda tazeliğini korurken, dünün mağdurlarının mağrur ifadelerle yaşanan hukuksuzluklara gözünü yumması kamu vicdanını yaralamaktadır. Milletimizin ivedilikle ihtiyaç duyduğu şey; adaletin günlük siyasi çekişmelere konu edilmesinden kurtarılarak yeniden sağlam temellere oturtulmasıdır. Eğer ülkemizde bir beka problemi söz konusu ise problemin kaynağı milletimizin bu ihtiyacında aranmalıdır."

Sizce bu mesajlar hukuk, adalet hatırlatması mı? Yoksa günün birinde geçmişte ki konuşmaları yüzünden "Yargılanma endişesi mi?" Yorum değerli okuyucularımızın.