YDH Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, Mehr Haber Ajansı’ndan Azar Mahdava’nın Amerika tarafından bölgede desteklenen “ İslam” anlayışının özellikleriyle ilgili sorularını cevapladı.

Dursunoğlu, Amerika’nın desteklediği ılımlı veya Amerikancı İslam modeli ile ilgili şöyle konuştu:

Öncelikle Amerika’nın neden bir İslam modeline ihtiyaç duyduğuna değinmeliyiz.

Amerika, yok edemeyeceği yahut kontrol altına alamadığı şeylerin sahtesini üretiyor. Böylece onu hem kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor hem de değersizleştiriyor.

Örneğin Amerika Soğuk Savaş döneminde çok uzun bir süre Sovyetlere ve Marksist ideolojiye karşı bölge ülkelerinde İslam’ı kullanmış; CIA da buna “yeşil kuşak stratejisi” adını vermişti.

Bu meselenin Türkiye’ye yansıyan yanıyla ilgili bir örnek vereyim. 15 Temmuz 1968’de Türkiye’ye gelen Amerikan 6. Filosu solcu üniversite öğrencileri tarafından protesto edilirken, o dönemin İslamcı yazarları tarafından kışkırtılan “dindarlar” protesto yapan solcu öğrencilere taşlar ve sopalarla saldırır. Türkiye’deki İslamcı çevrelerin Amerikan karşıtlığı İran devriminin etkisiyle 1980’lerde başlayan bir eğilimdir.

Bölgedeki İslami hareketler, İran devriminin etkisiyle Amerika’nın kullandığı araç olmaktan çıkmaya başlayınca Amerika bu kez çıkarlarıyla çelişen İslam’ı “aşırı”; çıkarları doğrultusunda kullandığı İslam’ı ise “ılımlı” diye niteledi.

Böylece bölgede Amerika liderliğindeki sulta düzenine karşı direnenlere karşı, Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir İslam anlayışı üretildi ve desteklendi. Amerikancı İslam’ı tanımak da farkını anlamak da çok kolaydır.

Örneğin Amerikancı İslam, Suriye ve Irak’a karşı Müslümanları cihada; İsrail’e karşı ise siyasi çözüme çağıran İslam’dır.

Amerikancı İslam, Suriye’yle savaşı, İsrail’le barışı ve normalleşmeyi savunan; Suriye’ye karşı savaşanlara silah verip, İsrail’e karşı savaşanları silah bırakmaya teşvik eden İslam’dır.

Amerikancı İslam güvenliğini Amerika’ya teslim eden, ülkesinin hava sahasını NATO hava sahası olarak tarif eden İslam’dır.

Amerikancı İslam, “peygamber şimdi gelse NATO ile ittifak yapardı”, “masum siviller ölse bile Allah onları zaten cennete koyacak bu yüzden Şam sokaklarında bombalı saldırı yapmak caizdir” diyen İslam’dır.

Amerikancı İslam, ülkesini Amerikan askerlerine açan, İsraillileri Yemen’e taşıyan, Irak’a yaptıklarını Suriye’ye neden yapmadın diye Amerika’ya “kızan” İslam’dır.

İran modelinin Amerikan karşıtlığından dolayı ekonomik ambargoya, savaşa, teröre, saldırı tehditlerine maruz kaldığı ve çok ağır bedeller ödediği doğrudur; peki ama Amerikancı İslam, saymakla bitiremeyeceğimiz bu hizmetlerine rağmen Amerika’dan bir iyilik veya menfaat mi görüyor?

Amerikan hizmetkarlığının bedelinin Amerikan karşıtlığından daha ağır olduğunu Amerika’nın kendi müttefikleri itiraf ediyor. Örneğin satın alıp parasını ödedikleri silahların Amerika tarafından kendilerine teslim edilmediğini söylüyorlar.

Amerika’nın vermediği hava savunma sistemlerini başka ülkelerden satın alınca Amerika tarafından cezalandırıldıklarını anlatıyorlar. Bu sorunun çözümünü de yine Amerika’dan bekliyorlar.

Türkiye’nin ürettiği ATAK helikopterini, Amerikan hükümetinin izin vermemesi sebebiyle Pakistan’a satamaması, bu konudaki en çarpıcı örneği oluşturuyor. Zira resmi açıklamaya göre Türkiye, ürettiği bu helikopterde LHTEC şirketinin ürettiği CTS800 tipi motoru kullanıyor ve bu motoru kullanan bir helikopterin satışı için Amerikan hükümetinin izni gerekiyor.

Dolayısıyla Amerikan hükümeti bu izni vermediği için Amerika’nın müttefiki olan Türkiye, Amerika’nın müttefiki olan Pakistan’a helikopter satamıyor.

Amerikancı İslam’ın bölge ülkelerinde iktidarda olan temsilcileri, Beyaz Saray’dan randevu alabilmeyi çok önemli bir prestij göstergesi saysa da Amerikancı İslam’ın CIA veya Suudi istihbaratı tarafından kullanıldıklarının farkında bile olmayan temsilcileri de vardır. Son on yılda bölge ülkelerinin altyapısını tahrip eden silahlı gruplar bu kategoridedir. Amerika’nın terör listesinin başında yer verdiği el-Kaide’yi İdlib’de Suriye ordusuna karşı koruması, ırkçı İsrail rejiminin Kuneytra’da yaralanan el-Kaide militanlarını hastanelerinde tedavi etmesi bunun somut göstergeleridir.