Karar gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, 31 Mart yerel seçiminin ardından AKP'li yetkililer, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İçişleri Bakanı tarafından dillendirilen "Seçim yenilensin" teklifini değerlendirdi. Kiras, 31 Mart gecesi Anadolu Ajansı tarafından yapılanları hatırlatarak, "Bütün diğer problemler bir yana, tek başına seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın yaptıkları bile AK Parti adına bir mağduriyet iddiasının toplumda karşılık bulmasını zorlaştırıyor. Dolayısıyla AK Parti’nin yeniden bir seçim yapılması durumunda oylarını artırma ümidi beslemesi gerçekçi değil" diye ifade etti.

Anadolu Ajansı seçim akşamı YSK tarafından seçim yasağı kaldırılır kaldırılmaz AKP'nin oyunu yüksek bir orandan açmıştı. Saatler ilerledikçe İstanbul'da AKP'nin adayı Binali Yıldırım ile CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu arasındaki fark azalmıştı. Fark, 4 binlerdeyken ajans veri akışını durdurmuş, Yıldırım kameraların karşısına geçerek, "Seçimi kazandık" açıklaması yapması acı bir gerçek olarak tarihe geçti.

Karar gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kiras AKP'lilerce yenilenmesi istenen İstanbul seçimi hakkında bir değerlendirme kaleme aldı.   

İbrahim Kiras'ın "Yeniden seçim olsa ne olur?" başlığıyla (11 Nisan 2019) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

31Mart yerel seçimlerinde İstanbul sonucunun kabul edilmesi AK Parti açısından çok zor elbette ama bunu kabul etmemenin doğuracağı sakıncalar da küçümsenecek gibi değil. Dolayısıyla iktidar partisi içinde bu konuda gösterilecek tutum konusunda seçim gecesinden itibaren farklı yaklaşımların ortaya konulmuş olması normal. Buna bakarak “AK Parti’de farklı kanatlar var” tespiti yapmak doğru olmaz.

Parti içinde farklı çıkarları temsil eden kanatlardan ziyade politika anlayışı olarak -uluslararası ilişkiler literatüründeki anlamıyla- “idealist-realist” bakış açıları farklılaşması olduğunu ileri sürmek de abartılı olur. İşin aslı, bugün aşırı merkeziyetçi bir anlayışla yönetilen -ve ülkeyi de aynı anlayışla yönetmeye çalışan- iktidar partisinde farklı kanatlardan söz etmek yerine belirli somut konular hakkında farklı tavır önerileri ortaya çıkabileceğinden söz etmek daha mantıklı. Zaten bu anlamda Tayyip Erdoğan’ın zihninde de “iki ayrı kanat” olduğunu görmek zor değil.

Erdoğan bilhassa ekonomi ve dış politika gibi toplum üzerindeki etkileri hayati olan -ve üstelik hızlı ve somut biçimde görülebilen- iki hassas sektördeki icraatıyla bunu hep gösterdi. Şartlara göre bazen “idealist” bazen “realist” olarak görülen tavırlar aldı. Bir genelleme yapmak gerekirse, toplumdaki ideolojik-kültürel bazlı taleplere cevap vermek ve bilhassa son zamanlarda kendi kitlesini konsolide edebilmek için “idealist” olarak görülen adımlar atarken devlet gemisinin yüzdürülmesi bağlamında “realist” çizgiden pek ayrılmadı. (İsterseniz realist kelimesini pragmatist diye de okuyabilirsiniz.)

Ancak bugün gelinen noktada -dikkat ederseniz, tırnak içinde kullandığım- bu “idealist” ve “realist” terimleriyle ve bu bağlamdaki diyalojiyle açıklanması zor bir problem var iktidar partisinin önünde. İstanbul seçimi siyasi sonuçları itibarıyla çok önemli elbette ama “rakiplerimiz hile yaptığı için seçimi kaybettik” iddiası da fazlasıyla ciddi sonuçlar doğurabilecek bir kırılganlık taşıyor. Geçen gün de yazdım ama tekrarlamakta fayda var: Bütün diğer problemler bir yana, tek başına seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın yaptıkları bile AK Parti adına bir mağduriyet iddiasının toplumda karşılık bulmasını zorlaştırıyor. Dolayısıyla AK Parti’nin yeniden bir seçim yapılması durumunda oylarını artırma ümidi beslemesi gerçekçi değil.

Yazının devamı için tıklayın