KARAR Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un konuğu oldu. Taşgetiren, Furkan Vakfı üyelerinin, Adana'da yapmak istedikleri eylem sırasında polisin sert müdahalesi ile karşılaşmalarını değerlendirdi.

KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını yanıtlayan KARAR Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Furkan Vakfı üyelerine polisin sert müdahalesine ilişkin, ''Burada bir doldurulmuşluk var. Ne pahasına olursa olsun bunu yapın denmiş'' derken, büyük bir kesimin sessiz oluşuna ise ''Kemalist kodlar İslami hüviyete büründü. Ben böyle bir İslami hüviyeti kabul etmiyorum. Bu tarz hukuksuzluğu, şiddeti meşrulaştıran bir İslami hüviyet yok'' ifadelerini kullandı.

Alparslan Kuytul’un başında olduğu Adana’da Furkan Vakfı üyeleri, tutuklu 8 mensubu için Adana Seyhan’da yapmak istedikleri eylemde polisin sert müdahalesi ile karşılaştı. Müdahale sonrası bakanlıktan yapılan açılmada görüntülerde tespit edilen iki polis hakkında soruşturma başlatıldığı bildirildi. Polisin sert müdahalesini değerlendiren Taşgetiren:

''Siz, ben, sokaktaki herhangi bir düşünce insanı, Furkan Vakfı'nın çizgisini Alparslan Kuytul'u eleştirebilir. İslami açıdan da başka açılardan da eleştirebilirsiniz. Burada devlet adına bir işkence bir kaba kuvvet var. Beni isyan ettiren şey şudur, yere düşen adama tekme atmak, bir üniversiteli genç kızı saçından tutup sürüklemek bunlar insanlık dışı uygulamalar. Kim yaparsa yapsın bu böyle'' dedi. Taşgetiren sözlerine şöyle devam etti:

''Burada polisler tek tek bu tarz bir şiddete cesaret edemezler. Polisin içindeki disiplin böyle bir şeye cesaret edemez. Burada bir doldurulmuşluk var. Ne pahasına olursa olsun bunu yapın denmiş. Kızgın boğa gibi acımasızca saldırılıyor. Hiçbir toplumsal olayda polisi böyle motive etmemeniz lazım. Normalde bu tarz olaylarda polis gösterinin güvenliğini sağlamalı''

Fotoğrafı gördüğünde neler hissettiğinden bahseden Taşgetiren, ''Genelde başörtülü bir polis başörtülü kadına nasıl vuruyor diye bakılıyor. Siz o üniformayı giydikten sonra karşınızda başörtülü, başörtüsüz ayırımı yapma hakkınız yok, böyle bir tercihiniz yok. O zaten çizgiden çıkmışlığın kendini kaybetmişliğin bir ifadesi. Bizim zihnimizde de sanki böyle bir ayrım var. Başörtüsüyle ilgili bir tartışmanın boyutu da bu. Önemli olan kendi iç disiplinidir. Topluma karşı herkes benim için eşittir diye bakmak lazım. Şunu bekliyoruz, başörtülüsün sen dindar bir insansın, senin içinde böyle bir zulüm, işkence eğilimi olmamalı denebilir'' dedi.

KEMALİST KODLAR İSLAMİ HÜVİYETE BÜRÜNDÜ

İktidar cenahının güç zehirlenmesi yaşadığını ifade eden Taşgetiren, ''Her şeyi yapabilir gibi bir anlayış, vaktiyle FETÖ'de de güç zehirlenmesi oldu. Onlarda devleti çok kötü kullanılabilir bir nesneye dönüştürdüler. Güç zehirlenmesi şaşırtır, insanı hataya sürükler. Osman Kavala davasında karar bekleniyordu. 22 Nisan'a aktarıldı. Müebbet hapis isteniyor. İnsan çıldırır, belli ki içerde tutmak için daha bir sürü yol kat edilecek. Bunu yapmamak lazım. Bu bir bumeranga benzer, yargı kararlarını bugün böyle uygularsanız yarın size uygulanır. Kendi iktidar dosyanıza yazılır'' ifadelerini kullandı.

Taşgetiren sözlerine şunları ekledi:


''İnsanların artık bir noktada bu olmaz bu kadarı fazla demesi lazım. Değilse yapılanlara ortak oluyorsunuz. Böyle zamanlarda yanlış demek lazım bu da bir erdem. Devletin uygunsuz tavrı bu tarz şiddete dönünceye kadar mı bizim sabrımız olacak. Buradan ölüm çıksa ne olacaktı.
Kemalist kodlar İslami hüviyete büründü. Ben böyle bir İslami hüviyeti kabul etmiyorum. Bu tarz hukuksuzluğu, şiddeti meşrulaştıran bir İslami hüviyet yok. İktidar bir kutsal yapı ona her türlü muhalefet Cumhurbaşkanına eleştiriye dönüşüyor. Böyle olmaz, tarafsız kalmak zorundayız.''

İSLAMI YÜZDE 50+1'İN DİNİ HALİNE GETİRMEMEK İSLAMA ZARAR VERİR

Türkiye'de İslamı yüzde 50+1'in dini haline getirmemek lazım. Bu en büyük zararı İslam'a verir. Bunu yapamazsınız. Sadece İslam açısından değil başka ideolojik akımlara karşı da devlet böyle yapmamalı. Fikir planında tartışabilirsiniz ama Cumhurbaşkanının fikir planındaki görüşüyle sokaktaki insanın görüşü eşit ağırlıktadır. Siz Cumhurbaşkanının görüşünün arkasına devlet, yargı gücünü koyarsanız sürdüremezsiniz. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığının geldiği problemli yapıda bu.