Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, "İktidar' denen şeyin 'bozucu' karakteri kişilikleri darmadağın etmeye başlayınca, birlikte yürünen aktörlerin kimileriyle yolları ayırıp başka kimileriyle yoldaşlık edilmeye başladıkça çizgi karmaşası ortaya çıkar ve artık muhafazakâr akıl için külli destek yerine 'tahammül' dönemi başlar. İktidar içindeki pek çok insan da işin değiştiğini görüyor" düşüncesini dile getirdi. 

Taşgetiren, "Yanlışları görmez değil, görür. 'Şunlar yanlış ama', der. 'Ama' tahammülü ifade eder. 'Ama' sırf o yüzden feda edilemez, riske girilemez yaklaşımının ürünüdür.  Mesela 'Zulüm var ama…' der, bir gerekçe bulur. Ya zulmü icra edenin diyelim öfkeli karakteridir, geldiği coğrafyanın – semtin meşrebidir, zulme maruz kalanın yanlışlarıdır, kurunun yanında yaşın yanması, sapla samanın karışması gibi olağan zayiatlardır, bir şekilde telafi edileceği ümididir.  Mesela 'yolsuzluk vardır, adam kayırma vardır, yanlış adamları kritik yerlerde bulundurma zaafı vardır ama…' der, gerekçe bulur. Bunların yerine başkaları gelse yapmayacak mıdır, belki yolsuzluk vs gerçekte yoktur, iddiadan ibarettir, bunların boğazından haram nasıl geçer, farkında değillerdir, duysalar canlarına okurlar vs… Ya da Bu iş maalesef böyle gelmiş böyle gider, pire için yorgan yakmaya gelmez, şunun şurasında 100 yıllık - belki 200 yıllık bir fetretten kurtulunmuştur, küçük alanlarda bazı kayıplar yaşansa da büyük alandaki doğruluğu korumak lâzımdır." görüşünü savundu. 

Taşgetiren, "Mesela 'Evet ilkeler ortadan kayboluyor, genç nesiller bu siyasi yapının şahsında muhafazakâr değerler dünyasına mesafe koymaya başlıyor, çocuklar anne – babalarına yabancılaşıyor vs…' deniyor, sonra bir 'ama' geliyor peşinden 'Bunların en kötüsü diğerlerinin en iyisinden daha iyidir'e ulaşılıyor. 'Gençlerin zihni nasıl olsa tamir edilir'e geliniyor.  Peki bu hep böyle mi gidecek? Tüm bunların 'Muhafazakâr akıl' üzerine yük bindirmemesi mümkün değil. 'Tahammül' demek zaten 'Yük taşımak' demek. Tolere etmek, yükün taşınabilir olması anlamına geliyor. İnsan bazı şeyler adına bazı şeylere tahammül eder.  Ama bu, limitsiz – sınırsız değildir." ifadesini kullandı. 

Taşgetiren, "Bir kere tüm muhafazakâr alan aynı 'Tahammül' konumunda  değildir.Çünkü 'tahammül'e 'sorgulama' eşlik eder. Çünkü 'yük' zaman geçtikçe, yük üzerine yeni yükler bindikçe, iktidar gücünü kullananların tavırları fütursuzluğa dönüştükçe, çıkış noktası ile gelinen nokta arasındaki misyon mesafesinin açıldığı kanaati oluştukça, bütün bunlar böyle olmayabilirdi kanaati ete kemiğe büründükçe, bir de birlikte yol alanlar birer birer kenara çekilmeye başladıkça ağırlaşır, zihnin – kalbin dayanma gücü düşer." yorumunu yaptı. 

Taşgetiren, "Aleni, göre göre, bile bile yapılan yanlışlar olur bu süreçte, muhafazakâr aklın hiçe sayıldığı izlenimi veren… 'Siz ne düşünürseniz düşünün, bunu kabul edeceksiniz' yaklaşımı içeren davranışlar… Özünde 'Bana mecbursunuz' fütursuzluğu okunan, 'samimiyetin istismar edildiği' hissi vermekten çekinilmeyen, herkesin yanlış dediği, bunun böyle algılanacağı bilindiği halde hangi sebeple olduğu bilinmeyen yanlışlarda ısrar edilen…. Aileler içinde evlatların anne – babalarını 'Buna da mı ses çıkarmayacaksınız?' sorgulamalarının ardının – arkasının kesilmediği, iktidarda kalınıyor ama insan kaybediliyor kaygısının derinleştiği…durumlar, limitlerin son kilometrelere geldiği zamanlardır." değerlendirmesinde bulundu. 

Taşgetiren yazısında şunları kaydetti: 

Böyle durumların paralelinde bir de, “korkulara mahkumiyet” hissini azaltan, içinde ümit barındıran farklı alternatifler ortaya çıkmışsa, kendi kendimizi restore edebilmeliyiz, toplum bunu görmeli, iktidarı koruyup temiz yönetim iddiasını kaybetmek bütün zamanları kaybetmek anlamına gelir yaklaşımı zemin tutmaya başlamışsa….iş değişir. Bence iş değişiyor.  Tahminim iktidar içindeki pek çok insan da işin değiştiğini görüyor. Ama bunu seslendirmenin cesaret meselesi haline gelme durumu varsa, “Bu kendi ellerimizle tartışılmaz hale getirdiğimiz büyükleri üzer” kanaati yaygınsa, “Şunu birisi söylese” fısıltıları fısıltı olmaktan öteye geçemez hale gelmişse…. İş zordur.  Muhafazakâr akıl her şeyin içine atılıp öğütüleceği kağıt öğütme makinesi değildir.

Yazının devamı için tıklayın