Gelecek Partisi, resmi web sitesinden bir açıklama yayımlayarak son günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik suçlamalara ilişkin bir değerlendirme yaptı.

Gelecek Partisi, resmi web sitesinden bir açıklama yayımlayarak son günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik suçlamalara ilişkin bir değerlendirme yaptı.

Açıklamada, “Diyanet İşleri Başkanı’nın “nefret ve ayrımcılık suçu” işlediği iddialarını merkeze alır görünmekle birlikte, özellikle Ankara Barosu’nun açıklaması İslami değerleri ve dinin kaynaklarını hedef alan galiz düşmanlık ifadeleriyle doludur.” denilirken “Ramazanın bereketiyle moral bulmaya çalıştığımız bugünlerde, aile değerlerimizi sarsan, dini duygularımızı rencide eden, toplumsal dayanışma bilincimizi zayıflatan ve yeni kutuplaşmalara sebep olan tartışma ve polemiklerden uzak durmak toplumun geniş kesimlerinin önceliği olmalıdır.” ifadelerine yer verildi.

İşte Gelecek Partisi’nin yayımladığı açıklamanın tam metni

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ramazan ayının ilk cumasında, insan fıtratı ve İslam’ın yaratılış kanunları üzerine temsili bir hutbe irad etmiştir. Hutbede, bütün bir insanlığın tarih boyunca insan onur ve şerefini, aile, nesil ve toplumu koruma amacıyla üzerinde ortaklaştığı evrensel yasaklar ve ahlak ilkelerinden bahsetmiştir.

Evrensel olarak tarihin her safhası ve döneminde yasak kılınan eylemleri konu etmek, elbette bu eylemlerin içinde olan bir kısım insan topluluklarından da bahsetmek anlamına gelmektedir.

Bunun üzerine maalesef, hukukla bağlantılı bir kısım sivil toplum örgütlerinin marjinal yönetimleri eliyle hazırlandığı belli olan ve kamuoyunda öfkeyle karşılanan açıklamalar gündeme yansımıştır.

Diyanet İşleri Başkanı’nın “nefret ve ayrımcılık suçu” işlediği iddialarını merkeze alır görünmekle birlikte, özellikle Ankara Barosu’nun açıklaması İslami değerleri ve dinin kaynaklarını hedef alan galiz düşmanlık ifadeleriyle doludur. Üstelik halkın çoğunluğunun değerlerine saldırı açısından da asıl nefret ve ayrımcılık suçunu içermekte, her seferinde şikayet ettiğimiz toplumsal kutuplaşmaları da körüklemeye matuftur. Böyle bir metnin “hukukçular”ın elinden çıkmış olması da ayrıca ürkütücüdür. Toplumun geniş kesimlerinin değer ve inançlarına ideoloji yüklü bir öfke ve nefret nöbeti esnasında yazıldığı belli olan bu metinler, bir de “insanlık onuru”ndan dem vurmaktadır.

Bütün bunlarla birlikte, yerkürenin ve insanlık coğrafyasının her zerresinde salgın kriziyle boğuşulduğu günlerden geçtiğimiz ve mübarek Ramazan ayının ilk gününü idrak ettiğimiz bir dönemde, herkesin hikmet ve basireti kuşanması bir gerekliliktir. Konuların zamanlaması da, gündeme alınış şekli de ayrı bir hikmeti gerektirmektedir.

Ramazanın bereketiyle moral bulmaya çalıştığımız bugünlerde, aile değerlerimizi sarsan, dini duygularımızı rencide eden, toplumsal dayanışma bilincimizi zayıflatan ve yeni kutuplaşmalara sebep olan tartışma ve polemiklerden uzak durmak toplumun geniş kesimlerinin önceliği olmalıdır.

Hukukla ilgili sivil toplum kuruluşları da, idarecilerini seçerken, öncelikli görevlerinin dini değerlerle değil, adaletsizliklerle mücadele olduğunun bilincinde olan kadroları tercih etmelidirler.

Toplumun geniş kesimlerine “Gün; kutuplaşmalarla enerji kaybetme değil; ortak manevi değerlerimize ve ortak gelecek anlayışımıza saygı göstererek omuz omuza verme günüdür” diyor ve sesleri çok çıkan ama hakikatte marjinal olan kesimlerin inananların değerlerine yönelik saldırılarını bir kez daha şiddetle kınıyoruz.