Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Sarıyer 1. Olağan İlçe Kongresi'nde değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, AK Parti'nin birçok politikasına sert tepki gösterdi. 

Davutoğlu'nun konuşması şöyle: 

Bildiğiniz üzere geçen hafta bugün bir gece yarısı depremiyle uyandı bütün Türkiye. Bir ekonomik deprem. Bir akıl dışı operasyon. Hiçbir üst aklın zorla yaptıramayacağı türden bir delilik!

2018’deki depremden sonra bir ikincisini daha yaşadık. Adını da ülkenin akil insanları Kara Pazartesi olarak ilan ettiler. Ardından da hiçbir şey olmamış gibi; sanki büyük müjdeler açıklayacaklarmış gibi yapacakları kongreye kilitlediler ülkeyi. Bu Kara Pazartesinin arkasından bir Fatiha okumazdan, onu musalla taşına yatırmazdan evvel; şu kongrelerinden ne anladık önce ona bir değinelim.  

Bir manifesto beklentisi pompalamışlardı ülkeye. Sanki bir sihirli değnek inecekti AK Parti kongresine, sayın genel başkan da, bunun için doldurmuştu lebalep salonu. Biz de demiştik ki manifesto için demokratik vizyon gerekir, hukuk, adalet gerekir. Manifesto gerçekler dünyasında yazılır, hayaller değil. Nitekim çıka çıka henüz adı konmamış bir “Berat Albayrak Reformu” çıktı karşımıza. Zaten Naci Ağbal’ın gidişinden de belliydi. Zaten uzun süredir işi gücü bırakıp bunun PR’ı için çalışıyorlardı medyasıyla Beştepe’siyle. Operasyon öncesi başka medya organları yapsa fitne odağı olarak adlandıracakları başlıkları iktidara yakın medya attı; yazıları Berat Albayrak’ın doğrudan yönettiği Pravdavari medya organının yazarları kaleme aldı. Ve planlı bir iktidar-içi mücadele ile Naci Ağbal’ın bileti kesildi. 

Peki sormazlar mı adama madem dönüp dolaşıp kümese geri dönecektiniz; Madem Berat Albayrak'ı "reform" diye pazarlayacaktınız;  Neden 4 ay boyunca ortalıkta o reform bu reform diye dolandınız? Öyle ya; İnsan Hakları itirafnamesi reform. Ekonomide günah galerisi yayınlamak reform. Kovulanları geri getirmek reform. Madem yeniliğe, reforma bu kadar meraklıydınız neden kongrede hiç 2023 hedeflerinden bahsetmediniz? 2023 hedeflerinde bize karşı gerçekleştirdiğiniz parti-içi darbe tarihi olan Mayıs 2016’ya göre neredesiniz? Ekonomi uçacak diye oy talep ettiğiniz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğiniz Temmuz 2018’e göre neredesiniz? Hatta geçen haftaya göre neredesiniz? Sahi ne oldu o hedeflere? Onlarda mı 128 milyar gibi buhar olup uçtu? Her şeyiniz balon oldu. Rafta indirip sömürü konusu yapacağınız dosya kalmadı. Sizin de gerçeklerle işiniz kalmadı. 

Sizin de gerçeklerle işiniz kalmadı. Hükümet yönetmeyi de TV kanallarına yaptırdığınız dizilere döndürdünüz. Tek yaptığınız iş hayal satmak. Koca kongrede, 2023 yok ama 2053 var; 2071 var! Yakın gerçekler yok ama uzak hayaller bol keseden. Hayaller muhtemelen bu konuşmaları yapan hiç kimsenin hayatta olamayacağı 2053’te 2071’de, gerçekler ise ekonomide 2001’de, siyaset ve hukukta ise geçen yüzyılda, doksanlı yıllarda! Siz anca 2053’ten 2071’den bahsedip hayal satın!

Ekonomiyi Güvensizlik, Öngörülemezlik batağına saplayın.Yargıyı emrinize amade kılın. Parti kapatın, vekil tartaklayın, insan hakları mahfillerini susturun ama hayaller satmaya da devam edin. Bir imza ile Lozan’ı tarihe gömün, Montrö antlaşmasını yırtıp atın. Bir imza yeter değil mi! Nedense o imzalar hiç hak hukuk dağıtmak için atılmaz! 

Acaba o imzalar hayal satmaktan vakit bulup ne zaman KHK’lılar için atılacak mesela. O imzalardaki mürekkep ne vakit cezaevlerindeki yaşlılar, garip gurebalar için akacak? O imzalar, neden müteahhitlerden fırsat bulup da işçinin, çiftçinin, esnafın hakkı için atılmaz? 

Hayallerinizin bile ömrü yatsıya kadar. Bir de manifesto diye pazarlamaya kalkıyorsunuz cenaze merasiminden farksız kongrenizi. “Yeni Anayasa”dan bahsediyorlar ama metinlerinde bir tane somut madde yok. Ne madde var, ne ruh! Madde de yok, ruh da yok! 

Daha 2011 yılında ilan ettikleri hedeflere ne ettiklerinin hesabını vermemişler; Daha 25000 dolar hedef nasıl oldu da 8000 dolara düştü lafını etmiyorlar ama sorsan hedef 2053. 2053 nedir yahu? Milletin 1-2 ay daha bunların yüzünü görecek sabrı kalmamış, bunlar hala hayal satma peşinde! Millet bitmiş tükenmiş; “ay sonunu nasıl getireceğim” diyor; bunlar 2071 türküsü çağırıyorlar.
Sn cumhurbaşkanı “Yeni Anayasa” diyor ama içinde Kuvvetler Ayrılığını, Yargı Bağımsızlığını ara ki bulasın.

Önüne “Yeni Anayasa”yı koymuşlar ama “anayasa Devlete karşı vatandaşın hak ve hürriyetlerini korumak için vardır” sözünü yazmayı unutmuşlar. Metne “Yeni Anayasa” diye yazmışlar;
Ama önüne arkasına “haklar” kavramını koymayı unutmuşlar. İçi bol hamasetle dolu propaganda konuşması yazmışlar ama güven ortamı olmadan anayasa yapılamayacağı konusunda kendisini uyarmayı unutmuşlar!

Hem Partilere beton döküp, hem milletvekilini sabah namazı için abdest alırken apar topar Meclisten atıp, hem de bu anti-demokratik ortamda nasıl anayasa yapılacağını anlatmamışlar kendisine.
Hem düşünce suçları üretip; hem atamalarda keyfi kararlar verip; Hem MB hem de TÜİK Başkanlarını 20 ayda 4 kez değiştirip hem de muhalif liderlere “terörist” ithamında bulunulan bir ortamda nasıl anayasa yapılacağını izah etmemişler!

Bunların reformu eski, bayatlamış “Berat Albayrak Reformu”ndan başkası değil. 3 yıldır kafeste beklettikleri danışmanlarını piyasaya sürüp saçma sapan analizlerle milleti kandırmasına “reform” diyor bunlar. Eskiyi yeni diye pazarlamayı, dolara kura “saldım çayıra mevlam kayıra” muamelesi yapmayı “reform” diye yutturuyor bunlar. Güven ikliminin ters yüz olduğu bu saatten sonra kim inanacak bunların sözlerine! “Damat haklı çıkmış, meğer faizler yükselince ne enflasyon ne de kur düşmüyormuş” kafasında olanlara kim itibar edecek?

Kim dinler bu emirerlerinin sözlerini? Dünya aptal mı? Piyasalar saf mı? Bunlar baktılar gemi batıyor, hepsi birden geminin burnuna toplaşmış, hayal tacirliği yapıyor; hala “uçucaz, kaçıcaz” martavalları okuyorlar! Bunlar baktılar gemi dibe doğru gidiyor, çareyi lebaleb salon doldurmakta buldular.
Bindirme kıtalarla ölmedik ayaktayız numarası çekiyorlar!

Bizlerin kongre salonları önünde sayım yapıp “şu kadar kişiyi sakın geçmeyin ha” diyorlar;  Dağda bayırda vatandaşa cezalar kesiyorlar; ATM önündeki gence “fazla çek, ceza yiyeceksin” diye atar yapıyorlar; Kendilerine gelince “öldük, bittik, tükendik, önlem alın” diye haykıran sağlık çalışanlarına inat lebaleb salonları dolduruyorlar.

Bunların reformu, Titanik batarken en lüks salonda müzik çalıp dans edenlerin haline benziyor! Bunların reformu kendi aralarında unvan madalya dağıtarak kopmaları engellemek. Bunların reform dedikleri Genel Başkan vekili sayısını 2’ye çıkarıp matah bir iş yapmış gibi el çırpmak! Elin Amerikalısı 100 üyeli senato ile sistemi işletir. Bunlar 600 kişilik Meclisi bypass eden Tek Kişilik Hükümet Sistemiyle kendi partilerini bile işlemez hale getirir. Sonra da çıkıp “reform, manifesto” diye içi boş vaadlerle toplumu kandırır.

Demokrasi, kendi hatalarını düzeltebilen tek rejim iken; bunların yegane çözümü “ol deyince olduran, hatasız, sorgulanmaz, denetimsiz, kendi içine kapalı tek kişilik bir sistem." Bir emirle her şeyi olur kılar gibi göründüğüne de bakmayın. O emirler sadece bunların çıkarları söz konusu olduğunda devreye giriyor. O emirler sadece yasaklar, yolsuzluklar, yasaların ardından dolanmalar için geçerli.
Bir kere de halkın faydasına işlerde çıksa ağızlarından o emir kipleri diyoruz ama ne mümkün! Yani değerli kardeşlerim, aslında bu ülkede olabilecek en büyük reform, bu Cumhurbaşkanlığı Vesayet Sisteminin feshidir. Lağvedilecek, Feshedilecek başka konu aramaya gerek yok. 

***

Bu sistemde en temel problem, bu sistemin kendisidir! Sorun; Tek kişinin sabah ne tarafından kalkarsa öyle yönetildiği bu düzendedir! Bir gün damat gidiyor memnun oluyor, “dolar düştü, borsa çıktı, risk puanımız düştü, piyasalar olumlu tepki verdi” diye seviniyor; Öbür gün tersinden kalkıp bu ortamı sağlayan bürokratı karga tulumba gönderiyor. Borçlanma maliyetimiz artarken; ülke bir gecede en çıplak haliyle 500 milyar zarar ediyor; ülkeye olan güven bitip tükeniyor; Danışmanlar çıkıp “O bizim babamızdır o ne derse o olur” türküsünü analiz diye halka yutturmaya çalışıyor! Aynı danışmanlar; “Bu sübjektif karar, hangi objektif kriterlere göre alındı bilmiyoruz!” saçmalığını terennüm etmekten de haya etmiyorlar! 

Birileri bir gecede 450 milyon dolar mı almış; 500 milyar paramız mı uçup gitmiş ne gam! 
Efsane damat geri dönüyor ya; At “Milli Ekonomi Modeli” diye bir slogan yiyen yer, yemeyen kendi bilir!

Buradan soruyoruz! MB eski Başkanı Naci Ağbal’ın gidişini birkaç gün öncesinden bilenler var mıydı? 200 baz puan artışın ardından bir gün daha doların 7,20’ye inmesini kimler bekledi? O arada kimler, kaç yüz milyon dolar satın aldılar? O “birileri” Murat Uysal giderken de aynı tür işlemler yaptılar mı?

Bu soruların cevabını bulursak, bu sistemin kimlerin dümen suyuna hizmet ettiğini de daha açık anlamış oluruz. İleride tüyü bitmemiş yetimin yoksulun hakkı için hangi günahkarlardan hesap soracağımızın adresi de belli olmuş olur. Hem kim bilir; belki de 128 milyar doların da nasıl buharlaşıp nerelere uçtuğunu bir parça öğrenmiş oluruz. 

Bakın bir kez daha sesleniyoruz. Aklıyla zoru olanlara değil kardeşlerim, biz, sizlere sesleniyoruz!
Neyi neden yaptığını bilmeyen, temel bilimsel gerçekleri reddeden bir akılla yönetiliyor bugün ülkemiz. Ödemeler dengesi krizinden kıl payı kurtulmuştuk dört ay evvel. Şimdiyse bunların ülkeye çektikleri operasyonla finansal ve ekonomik krize doğru gidiyor ülke. Halkın gözünü boyamak için yine büyücüleri sürdüler piyasaya. Hala vatandaşı döviz satmaya teşvik ediyorlar. Onlara deyin ki “madem öyle, önce siz hazine garantili ödemeleri Türk parasına çevirin de görelim. 
Önce siz bizim maslahatımıza bir adım atın da geçmişte olduğu gibi kandırılmış olmayalım!”

Bu sözde paradigma değişimi, bir sistemsel iflasa doğru sürüklüyor ülkeyi. İnanmayın bunlara. “Faiz indireceğiz” demelerine inanmayın!  Bunlarınki kara cehaletten başka bir şey değil. Kendileri anlatıp kendileri inanıyorlar. Aslında inandıkları da yok. Koltuklarını koruma sevdasıyla tek kişilik düzene ayak uyduruyorlar! Gemi batıyor, burnuna çıkıp “uçacağız” diyor bunlar.

Az evvel yaptığımız hesabı bu kıt akıllılar için biraz daha detaylandırayım. Ülkenin 430 milyar dolar dış borcu var. Paramızın yüzde 10 değer kaybetmesi demek 350 milyar TL ek borç artışı demek!
154 milyar dolar KÖİ projeleri taahhütleri var. Buradan kaynaklı zarar da ek 120 milyar TL. Sadece bu iki kalemden kaynaklı zarar 500 milyar TL!

Yüzde 10 faizin sebebi de gönderdikleri bürokrat değildi. Kur 7.20 iken bunlar yüzünden 8.5’a çıktı.
Bir de utanmadan, semirdikleri danışmanları TV’lere yollayıp “enflasyonla samimi mücadele edeceğiz” dedirtiyorlar. 

Enflasyonla mücadelede samimiyetten bahseden adam çıkıp “faiz düşüreceğiz” diye propaganda yapar mı? Cahillerin “Gerçekler” diye pazarladıkları dezenformasyonlarla gecelik faiz yüzde 700 oldu. Bir de çıkıp utanmadan “Spekülasyon yapanlara itibar etmeyin, tamamı yalan, iftiradır, suç teşkil eder!” diye parmak sallıyorlar yandaş kanallardan. Yahu bre kifayetsiz muhteris, sizden ala spekülatör mü var? Sizden ala manipülatör mü var?

İşin özü, bu MB değişimi kelimenin tam anlamıyla akılla savaş olmuştur. 2018 yılındaki swap kararlarından sonra memlekete vurulan en büyük darbenin adı Kara Pazartesidir! Bunların üst akıllarının ülkeye çektikleri operasyon sadece BORSA’ya darbe vurup hisse senetlerini düşürmemiş; Yabancı yatırımcılar açısından da anlaşılmaz durumlar yaratmıştır. Adamlar gecelik para sokmaktan bile korkar hale gelmişlerdir!

Kur 7.25 iken bile 2001’den daha değersiz olan Türk lirası, yüzde 10 gibi büyük bir kayıp yaşamıştır.
Hem kur hem faiz; ikisini birden elde tutamamak beceriksizliğin ötesinde cehaleti gerektirir. Döviz kredisi kullanan da TL kullanan da bu operasyon yüzünden zararlı çıkmıştır. Korkarız ki bu cahiller yüzünden enflasyon 3-4 ay içinde yüzde 20’nin üstüne çıkacak ve bu dalga herkese kaybettirecektir.

Yaptıkları hiçbir icraatın hesabını vermiyorlar; denetimi yasak etmişler, şeffaflığı ortadan kaldırmışlardır. 128 milyara ne olduğu hala muamma. MB Döviz müdahalelerinin hesabını verecekler. “2016’dan sonra müdahale etmedik” sözleri mutlaka kendilerinden sorulacak. Bunun saklanması büyük bir suç teşkil etmekte!

MB bankaya satmadıysa, Hazine Varlık Fonuna mı, başka birilerine mi, kaça sattığı araştırılacak!
Satılan yer devlet kurumu ise protokol olup olmadığına bakılacak. Altından nelerin çıkacağına bakılacak. Şimdi herkes “Yeni MB Başkanının elinde hangi silahlar var?” diye soruyor. Ne silahı? Silah milah yok! TL likiditesini kesemez; bu defa bankalar müşterilerine ödeme yapamaz
Döviz de yok ki satsın. Zaten satabilse müşterisi de hazırda bekliyor. 

Bunların çalacakları kapılar yüzlerine kapandığı için herhalde; “Çin’den 40-50 milyar krediyi kaptık mı gemiyi yüzdürürüz” diye hesap yapmaktalar. Hani şu Türkiye’yi Suriye’de işgalci olarak ilan eden Çin!
Hani şu, Dışişleri Bakanları Türkiye’de Cumhurbaşkanıyla el çırparken, sözcülerinin çıkıp “Erdoğan’ın Suriye’de 20 bin cihatçı Uygur’u Esed rejimine karşı kullandığını” iddia eden Çin!
Hani şu Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu’nun “Çıkarlarını korumaya ant içtiği Çin” 

Bunlar Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi Türkiye’ye gelmezden evvel, Türkiye’de lokanta işleten, üç çocuk sahibi bir uygur kardeşimizi tutukladılar biliyorsunuz! Uygur Türklerinin haklarını savunan Seyit Tümtürk’e filyasyon iddiasıyla ev hapsi uyguladılar!

Bunlar onlarla maskelerin arkasından bile belli olan gülümsemelerle poz verirken, kardeşlerimiz yine meydanlardaydı. “Zalim Çin Türkistan’dan defol” dediler. “Kampları kapat” diye haykırdılar.
Ama sadece Çin’e değil bizlere de sordular: “Hani İnsan Hakları? Hani Müslümanlar, hani ‘dünya beşten büyüktür’ diyen dünya lideri nerede?” dediler.

Buradan ilan ediyoruz ki, siz Çin’den üç beş kuruş dileneceksiniz diye; Dünyadan alamadığınız pahalı kredileri Çin’den alacaksınız diye o Uygur kardeşlerimizden birinin saçının teline zarar gelirse bu ülkeyi ayağa kaldırırız.

Hani bunlar Çin’e heyet gönderecekler; sözde incelemeler yapacaklardı? Ne oldu? Tam iki yıl oldu söz ağızdan çıkalı. Yoksa Çin’den yine fırça yediler de tornistan mı ettiler? Ne mümkün! Emin olun o sözler bile tıpkı bugünküler gibi laf ola beri gele çıkmıştır bunların ağzından. 

Kaynak: Milli Gazete