Bu haşin işte Türkiye’nin YPG/PKK hassasiyetlerini bilen ve Türkiye’yi ABD’ye karşı proxy devlet gibi kullanmaya çalışan kurnaz Rus, İran ve Barzani aklı, buna karşılık Türkiye’nin kendini kullandırtmama gayreti, işi açmaza sokuyor.
ABD ise son derece usta bir okuyucu.
Ve Türkiye ile Rusya-İran-Barzani arasında yaşanan bu açmaz, PKK’ya yol açıyor.
*
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Suriye’nin Haseke ve Deyrizor illerinde YPG’liler ve Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) temsilcileriyle bir araya gelerek Türkiye’nin bölgede yeni harekat düzenlemeyeceğini söyledi.
Bazı uzmanlar, Jeffrey’nin bu açıklamalarını YPG ve ENKS’ye verilen bir güvence ve bağımsızlık çabalarını arttırmaları için bir çağrı olarak yorumladı.
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, ABD’nin YPG ile ilgili politikasının bu örgütün Kürt oluşumları başta olmak üzere bölgedeki diğer siyasi oluşumları, dini-etnik-mezhebi-meşrebi yapıları, güç odaklarını ve aşiretleri etki altına alarak ve/veya entegrasyonunu sağlayarak Suriye ve Irak’ın parçalanmasına yönelik adımlar olduğunu söyledi:
“Türkiye, Barış Pınarı harekatını yaparken, yani Fırat’ın doğusundaki YPG-PKK’ya karşı harekat yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan, harekatın alanca hedefinin 444x30 km olduğunu söylemişti. Yani Fırat’a kadar, hatta Menbiç’i de içine alacak şekilde 30 km’lik derinliğinde bir güvenlik bölge oluşturulması hedeflenmişti. Ancak çok ağır bir baskıyla karşı karşıya kalındı. Ve o zaman harekat 140x30’la sonuçlandı, yani Resulayn ile Tel Abyad arasında sonuçlandı. Bu etki terör koridorunun oluşmasına engel oldu belki, ama bir terör devletinin kurulmasına engel olamadı. Bugün bunu çok daha net olarak görüyoruz. Türkiye 36 yıldır terörle mücadele ediyor. Ve bunca yıldır yapmış olduğu terörle mücadelenin sonucu bir PKK devletinin kurulması olamaz. Belki ‘BPH sırasında’ mevcut gelişen konjonktüre bağlı olarak birtakım anlaşmalar yapılmış olabilir. Ama bu anlaşmaların hiçbirisinin de Türkiye’nin bir terör devletinin kurulmasına izin verdiğini, kerhen de olsa kabul ettiğini zannetmiyorum. O zaman Türkiye kendini ve mücadelesini reddetmiş olur. Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki YPG-PKK’ya bir takım güvenceler verip onları kendi öngörüleri ve planlamaları doğrultusunda yönetmek ve yönlendirmek istediği gözüküyor. Amerika, PKK’ya karşıt veya muhalif diğer Kürtler başta bölgedeki oluşumları PKK ile entegre etmeye, hatta ‘süslü payelerle’ PKK’nın güdümüne sokmaya çalışıyor. Bu da sonuçta sadece Suriye’nin değil, Irak’ın da parçalanma riskini doğuruyor.”
25 Eylül 2017’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından yapılan bağımsızlık referandumunun ABD tarafından, “Suriye’nin istenilen kıvama gelmediği” gerekçesiyle deseklenmediğini hatırlatan Ağar şöyle devam etti:
“O zaman Barzani aceleci davranmıştı ve aceleci davranmasının sonucunda Kerkük’ü kaybetmişti. Ama şu anda zaman ve şartlar değişmiş durumda. Çok büyük bir istikrarsızlığa doğru gidiliyor. Burada belli ki YPG-PKK kullanılarak Suriye ve Irak’ın siyasi yapısının ve toprak bütünlüğünün bozulmasıyla ilgili birtakım adımlar atılıyor. Bunun nihai tecellisi/şekillenmesi ise, gelişen dirençlere ve diğer aktörlerin/devletlerin ortaya koyacakları etkilere bağlı olan bir şey. Şu anda bölgede yapılanlar, sadece bugün ortaya çıkan ait bir projenin uygulanması da değil. Yüzyıl önce gerçekleştirilemeyen bir projenin devamıyla karşıya karşıyayız.”
Türkiye’nin ABD tarafından ikna edilip edilmediği sorusuna güvenlik uzmanı Ağar şöyle cevap verdi:
“Türkiye’nin ikna olunduğunu sanmıyorum. Sonunda bir PKK devleti kurulacaksa o zaman 36 yıl biz PKK ile niye mücadele ettik? Burada asıl olan bölgede yaşayan bütün halkların, azınlıkların, PKK tarafından veya PKK’yı kullanan güçler tarafından istismar edilmesine engel olmak ve bölgede çok daha büyük bir istikrarsızlığın çıkmasını engellemek. Türkiye’nin maksadı bu.
Ayrıca bütün bu denklemde Rusya’nın soruna nasıl yaklaşacağı da son derece önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan BM konuşmasında şöyle bir cümle kurdu: “Tarihin sarkacı Asyaya kayıyor!” Jeopolitiğin kırıldığı bu tarihi evrede sahadaki gelişmeler, geleceği şekillendirecek. Burada Rusya meseleye jeopolitik katmandan mı bakacak, taktiksel açıdan mı?”