Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında tarikatların kadrolaşmasına ilişkin eleştirilerde bulundu.

Abdurrahman Dilipak, “Şeriat, tarikat, hakikat” başlıklı yazısında, “Bazı bakanlıklarda, belediyelerde sağı ile solu ile tarikat mensupları köşe kapmaca oynamaya başladılar” ifadelerini kullandı.

“Sufi’lerimizin kimi sofistike bir hayat yaşıyor, kimi ‘miskin’ değil, ‘mistik’ oldular. Çoğu ‘Ashab ahlakı’nın çok uzağındalar. Yani ‘Ashab-ı Suffe’ye benzemiyorlar” diyen Dilipak şöyle devam etti:

“Bize bir lokma ve bir hırka yeter diyen lazım değil, bin lokma ve bin hırka peşinde koşan da. Bin lokma ve bin hırka için çalışan, ama onun %99.9’unu infak edip, havaic-i asliyesini kendine ayırıp gerisini infak eden, merhamet ve şefkat, adalet ve gayret sahibi sufiler gerek. Kimse, onların elinden, dilinden, yaptıklarından şikayetçi olmamalı. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetinin karakteri ‘el emin’ olmaktır.

Ama bizim tarikatların bile trolleri var artık. Sufiler, birbiri ile takvada yarışmıyor, mal ve makam peşinde yarışıyorlar. Birbirlerine karşı husumet noktasına geldi iş. Peygamberler istişare ve şûra yapmakla emrolundu da bu yeni tür şeyhler istişare ve şûra da yapmaz. Haşa kimi Allah’la görüşüyor, kimi Peygamberle, kimi 3’ler, 7’ler, 40’larla. Levhi mahfuzu okumuş gelmişler, kime ne soracaklar. Biri bu iddiada, öteki de buna inanıyor. Al birini vur ötekine.”

“TARİKATLAR DİNE DAVETTE, KENDİ DERGAHLARINA DEĞİL CAMİYE ÇAĞIRACAKLARDIR”

Dilipak, “Fırkalar dini kendi aralarında taksim ettiler ve sonda da Allah’ın ayetlerini dillerinin ucuna geçirip birbiri ile savaşıyorlar. Hani yeryüzünün emaneti bize verilmişti. Birbirimizin gözünü oyuyoruz” diyerek eleştirilerini şöyle sıraladı:

“Allah iman edenleri ‘ihvan’ ilan etti, biz kendi tarikatımızdan olmayanı ‘ihvan’ kabul etmiyoruz. Her Müslüman sünnet ehli olması gerekmiyor mu? Kur’an’ın bir bütün olarak uygulandığı Selefi geleneğin dışında bir İslam mı var. Biz Hz. Ali’den yana taraf değil miyiz, camilerimizde niye ‘Hasan-Hüseyin’in adı yazılıdır. ‘İttihadı İslam’ı gaye edinmeyen hiçbir dini hareket meşru olamaz. Bunlar, Müslümanlarla müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik, değer üreten başkalarının hak ve hukukuna tecavüz etmeyenlerle müellefetül gulub çerçevesinde nimet-külfet dengesini gözeterek itilaf üzre olacaklardır. Tarikatlar dine davette, kendi dergahlarına değil, insanları Allah’a, Resulüne ve kitabına, camiye çağıracaklardır.”

“YA TARİKATLAR KENDİLERİNE BİR ÇEKİDÜZEN VERECEK…”

“Dün tarikat, tasavvuf yasaktı, bugün bunlar serbest ama ‘kült’e döndü” diyen Dİlipak yazısını şyle sonlandırdı:

“Seremoni, ritüel, gösteri vesilesi. Mevlevilik iktidar kanadının, Bektaşilik muhalefet kanadının resmi tarikatı oldu sanki. Bazı bakanlıklarda, belediyelerde sağı ile solu ile tarikat mensupları köşe kapmaca oynamaya başladılar.

Bu böyle gitmez. Ya tarikatlar kendilerine bir çekidüzen verecek ve işlerinden bazılarını dışlayacaklar, ya Diyanet el atacak bu işe. Yoksa bu iş patlar ve herkes zarar görür, benden söylemesi.

Hakikate giden yol, Allah, Resul ve kitaptan geçer. Selâm ve dua ile.”