Gazeteci yazar  Abdurrahman Dilipak,  AK Parti Genel Başkanlığı, İl Başkanlıkları ve KADEM'in kendisine açtığı davanın duruşmasını hatırlattı. 

Duruşmanın, Kerbela ve Hülâgû’nun Bağdat’a girişinden önce Hz. Ömer zamanında zafer kazanılan Kadisiye Muharebesi ile aynı güne geldiğini belirten Dilipak, "Hay Allah, işe bakar mısınız, 17 Kasım’da benim Küçükçekmece 2. Asliye Cezada saat 10.30’da “AKP’nin Papatyaları” başlıklı yazım sebebi ile AK Parti Genel Merkez, Kadın Kolları ve 81 il örgütü tarafında, KADEM ile birlikte hakkımda suç duyurusunda bulunmaları üzerine aleyhime açılan davanın ilk duruşması var. Tam da Kadisiye’nin yıldönümünde. Aynı davanın tazminat kısmı ise 25 Kasım 2021’de, Ankara’da 12. Asliye Hukuk Mahkemesinde saat 09.30’da. Hayat devam ediyor! İmtihan ediliyoruz. Alemlerin Rabbına hamdolsun" ifadelerini kullandı.

Abdurrahman Dilipak'ın bugünkü köşe yazısı şu şekilde:

"İslam tarihindeki en büyük kırılmalardan biri Kerbela, ötekisi Hülâgû’nun Bağdat’a girişidir. Her iki büyük yıkımdan önce büyük bir zafer yaşamıştı Müslümanlar. Kadisiye Muharebesi, MS 636’da (MS 16 Kasım - 19 Kasım 636), Hz. Ömer zamanında yaşandı. Müslüman Arap ordusu ve Sasani İmparatorluğu ordusu arasında yaşanan savaştan sonra Müslümanlar bir anda büyük güç ve servete kavuştular. Saad b. Ebi Vakkas’ın komutasındaki 30.000 asker,  Rüstem’in emrindeki Hürmüzan’ın komutasındaki 50.000 kişilik orduyu bozguna uğrattı.  Müslümanların 8500 şehidi vardı. Sasani ordusu ise 22.500 kayıp vermişti. 

Kadisiye zaferi, aşırı bir özgüvene sebeb olmuştu. Güç ve servetin ani artışı Müslümanların etrafından birçok menfaatperestin kümelenmesine sebeb oldu. Bizans gelişmelerden rahatsız olmuştu. Zaten Hz. Ömer başından itibaren Bizans ve Kisra ile sorunlar yaşasa da, o adaletten hiç sapmadı. İslam’ın tebliğini önceledi. 

Hz. Ömer zafer sonrası Şam’ı ziyaretinde, zaferin içinde gizlenmiş yenilgiyi görmüştü. Servet ve güç insanları kibir ve israfa yönlendirmişti. İşi ehline değil, kendi, kabile mensuplarına veriyorlardı. Birileri lüks malikaneler yaptırırken, etraflarına toplandıkları ile başkalarına karşı gayri adil bir rekabetin içine girmişlerdi. Savaşmak istiyorlardı birileri ama şan ve ganimet için, ilayı kelimetullah için değil. 

Hz. Ömer 585’de doğdu. 634’de halife oldu. Kadisiye’den 8 sene sonra 644’de şehid edildi.

Hz. Ömer’in şehadetinden 36 sene sonra Kerbela yaşandı..

Hz. Ebubekir  532-34 arası 2 yıl halifelik yaptı. Hz. Ömer (634 - 644) arası 10 yıl halifelik yaptı. Hz. Osman 644 - 17 Haziran 656 12 yıl halife olarak kaldı. Hz. Ali’nin hüküm süresi ise 656-661 arası 5 yıldır.

10 Ekim 680’de Kureyş’in Ümeyyeoğulları ile yine Kureyş’in Haşimoğulları arasında çıkan çatışmada 72 sahabi hayatını kaybetti. Ve “ısırıcı melikler” dönemi başladı. Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680’de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali’ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi 1. Yezid’in askerleri arasında cereyan etmiştir. Hz. Hüseyin ve kafilesindeki herkes şehid edilmiştir. Servet ve iktidar hırsı, kabilecilik birlerinin başını döndürmüştü. Sonunda ehlibeyte bile saldırdılar.

Emevi-Abbasi hesaplaşması uzun sürdü. Muhalif Müslümanlar İslam beldelerini terk etmeye başladılar. Göçler yaşandı. Bu durum İslam’ın dış dünyada daha hızlı yayılmasına sebeb oldu. Öte yandan da haksız kazanç ve güç, gayri adil işler İslam beldesini giderek yalnızlaştırdı. Kendi aralarında servet güç paylaşımına dayalı ihtilaflar, kabilecilik ve kendi meşruiyetlerini onaylamayan alimlerin sürgün edilmesi ve baskılara maruz kalmaları sonucu iktidar zafiyeti baş gösterdi. 1258’de Moğol ordusu Bağdat’a girdi. Büyük bir yıkım ve katliam yaşandı. 22 Ocak’ta başlayan işgal 13 Şubat’ta tamamlandı. 50.000 asker ve 200.000 sivil kayıp vardı. Moğollar, Türk, Tacik,  Ermeni, Gürcü, batıdan gelen 120.000 kişilik güce sahipti.

Bağdat’ta zafer kazandık, Bağdat’ta birbirimize düştük ve Bağdat’ta yenildik!

Kadisiye’yi anlamadan bugünü anlamamız kolay olmayacak. Tarih tekerrür ediyor ve tekrar tekrar aynı çukura düşüyoruz.

Servet ve iktidarı siz yönetemiyorsanız, o sizi yönetir.  

Kim Allah indinde makamını görmek istiyorsa, kendini neyle meşgul ediyor ona baksın.. Kendi sözlerine, işlerine, çevresinde toplananlara baksın. Dikkat edelim Şeytan işadamı, bürokrat ve politikacı ile kurar kendi üçgenini.

Bir kere işler tersine gitmeye başlamışsa, eğer her türlü haram edinimlerinizden sıyrılıp tevbe etmezseniz, Allah sizin ipinizi bırakır. Kaçtığını sandığınız şeye doğru koşmaya başlarsınız. Siz Allah’ın ipini bırakırsanız, Allah da sizin ipinizi bırakır. Yardım ettikleriniz ve yardım aldıklarınızı kendi başlarına bela eder. Haksızlıklar karşısında susanlar da, “içlerindeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden zarar görür” ve o ateş onları da yakar. Kurtuluşa erenlerden olmak istiyorsanız sizi Allah’tan uzaklaştıran söz, iş, para, makam ve dostlarınızdan uzaklaşın. İşi ehline verin, adaletten ayrılmayın, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı durun. Adil şahidler olun. Haksızlıklar karşısında susanlardan olun, istişare ve şûradan ayrılmayın.

Sadece siyasiler değil, hepimiz, kafir, fasık, zalim, müstekbir, mütrefin, münafık, cahil kişilerden, topluluklardan uzaklaşalım. Bunları amir, memur, veli, müsteşar, müşavir edinmeyin. Bunlar sadece insanları değil, haşa Allah’ı da aldatacakları mı sanıyorlar yoksa. Oysa her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Bu zalimler, akılsız ahlaksızlar, her haltı yerken, bunu kimsenin bilmediğini, bir din günü olmadığını, bir gün bu olup bitenlerin hesabını dünyaya da ahirette de sorulacağını bilmiyorlar mı?

Alkol şişede durduğu gibi durmaz. Haram para da cüzdanda durduğu gibi durmaz. O servet ve makam, meleklere kapıyı kapatır, Şeytanlara davetiye çıkarır. Onlar da kumarbazları, fuhşiyat icracılarını toplar gelirler. Gün gelir bir el onların kalplerini mühürler. Artık gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar, kalpleri vardır hissetmezler.  

Hz. Ömer der ki, “Ben bir yanlış yaparsam ve yanımdaki biri bunu görür ve beni uyarmazsa benden uzak dursun, çünkü o kişide hayır yoktur. (Zira zaten haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz Şeytandırlar, bir Mü’min, bir haksızlık gördüğüne, onu eliyle, diliyle düzeltmesi gerekir. Bunları da yapamıyorsa, en azından kalbinden o haksızlığa karşı öfke duyması gerekir). Eğer o kişi beni uyarır da ben bu uyarıyı dikkate almazsam, o kişi yine benden uzak dursun, çünkü bende hayır yoktur!” Ey Ömer Allah senden razı olsun!

Hay Allah, işe bakar mısınız, 17 Kasım’da benim Küçükçekmece 2. Asliye Cezada saat 10.30’da “AKP’nin Papatyaları” başlıklı yazım sebebi ile AK Parti Genel Merkez, Kadın Kolları ve 81 il örgütü tarafında, KADEM ile birlikte hakkımda suç duyurusunda bulunmaları üzerine aleyhime açılan davanın ilk duruşması var. Tam da Kadisiye’nin yıldönümünde.(MS 16 Kasım - 19 Kasım 636). Aynı davanın tazminat kısmı ise 25 Kasım 2021’de, Ankara’da 12. Asliye Hukuk Mahkemesinde saat 09.30’da.

Hayat devam ediyor! İmtihan ediliyoruz. Alemlerin Rabbına hamdolsun. 

Selâm ve dua ile. "