Siyonist İsrail’in Cumhurbaşkanı Herzog’un  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davetiyle Türkiye’ye ziyareti  AK Parti tabanı olmak üzere bir çok kesimi rahatsız etmeye devam ediyor. İktidara yakın Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşe yazısında Siyonist İsrail'le kurulmaya çalışılan ilişkilere değindi.

İsrail ile Türkiye ilişkilerinin yeniden tesisin hayalden öteye geçemeyeceğini vurgulayan Dilipak, siyasette "adam yoksunluğu" yaşandığını belirtti.

Dilipak, "İsrail’in bize sağlayacağı imkanlarını hesaba kattığımız kadar, imkanları mümkün kılanın rızasını ve rızanın şartı olan sorumluluklarımızı yerine getirsek daha doğru bir iş yapmış olmaz mıyız?!" diye sordu.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın köşe yazısı şu şekilde:

"Ben AK Parti davası ile ilgilenirken önemli gelişmeler yaşandı ülkemizde. Mesela İsrail Cumhurbaşkanını bekliyorduk geldi. O “zeytin dalı” ile geldi ve onu havaalanında İbrahim Kalın karşıladı. İbrahim Kalın gitmişti daha önce şimdi Dışişleri Bakanı gidecek  Filistin’e.

Dışişleri Bakanı ile mevkidaşı Kudüs’te mi, yoksa Tel Aviv’de mi bir araya gelecek. Dışişleri Bakanını kim karşılayacak. Mevlüt Çavuşoğlu’nu “uzun masa”ya mı oturtacaklar, yan yana mı oturacaklar. Ya da oturacağı koltuğun ayaklarının uzunluğunda(!?) olacak gözümüz.

Bu ziyaretin “Key Word”leri şöyle: “Reel politik”, “ulusal çıkar”, “karşılıklı çıkar”, “dünya gerçekleri”, “ekonomik gerçekler”. 

Ulus devletin kutsal teslisi şunlardır. Rasyonalizm, pragmatizm ve determinizm. Bu pragmatizm denen şey icabında ucu açık, oportünizme kadar götürür sizi. Seküler teslisin kutsalı yoktur. Sözlüklerinde “vefa” ya da yer yoktur. Bu siyasette “ilke” ve “ahlak” yoktur. Burada te’vil, takiyye her şey vardır ve “gayeye giden her yol meşrudur”. Birinin diğerine uzaklığı, berikinin ötekine uzaklığına eşittir. Bu tür “çıkar”a dayalı birliktelikler daha üstün bir çıkar ya da çıkardan büyük bir tehdit, ya da ortak menfaatin bitmesiyle biter. Eğer uzun süren bir çıkar birliği söz konusu olursa, taraflar birbiriyle benzer işler. “U borusu” gibi birbirini tamamlar ve dengelerler.

Aslında 2 ülke arasındaki ilişkiler hiç kesilmedi neredeyse. “Arka bahçe diplomasisi” bir şekilde sürdü. 

Her Filistin Yahudi’sinin İsrail dışında birçok ülkeden daha pasaportu vardır. Mesela; ABD,  İngiltere, Almanya,  Fransa, İsviçre, Ukrayna.. Ukrayna, Rus ve balkan Yahudileri ve Hazaralar’ın vatanı adeta. 

Yani 2. İsrail. Türkiye’nin kuruluşunda da bu yönde çabalar olmuştu. Biliyorsunuz, biz İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden biriyiz. İsrail pasaportu taşıyanlar, bu ülkeler üzerinden Made in İsrail ya da o ülkeye ait her şeyi, bu ülkeler üzerinden alabilir, satabilir. 

İHA-SİHA’ların motorları, bazı komponentler dahil, savunma sanayii ve istihbarat için gerekli birçok ürün, doğrudan ve dolaylı olarak bu kaynak üzerinden temin ediliyor. Şimdi bu ilişkiler, daha açık hale geliyor. Aslında bu anlamda İsrail, uluslararası sistemin komiseri olarak Türkiye’nin yeni yönelim ve çalışmalarında gözlem yapmak üzere gönderiliyor.

İsrail’le bu seviyede, bu argümanlarla bir diyalog ve işbirliği kuruluyorsa, gelsin Suudi Arabistan, gelsin Ermenistan, Mısır, Suriye.. 

Moskof Mezalimi, Yunan Mezalimi, Ermeni Mezalimi, Kahpe Bizans edebiyatının sonu mu? 

Peki, bunları kim, neden, nasıl, niçin icad etti. Aslında bu, öze yabancılaşma, savrulma “siyasal mutasyon” ki bu artık varyanta dönüştü, sadece AK Parti’de değil, CHP, hatta Sağ-Sol, Liberal, Alevi-Sünni, Milliyetçi, Kürt-Türk herkesi kapsıyor. 

Eski  normal, “doğru” demiyorum, ama “yeni normal” dönem daha da kötü geliyor. 

“Eski normal” düzenin kurucuları da, “Mahdum”ların dedeleri değil mi idi. En eskiye gelince, onun da “asrın idrakine söyletilmesi” sorunu var. “Kökü mazide olan” ati olmak o kadar kolay bir iş değil.

Türkiye hem NATO’su, hem Rusya ile stratejik olmak gibi bir misyon üslendi. 

İsviçre’den medeni yasa ve Anayasa alsak da, biz İsviçre gibi bir ülke değiliz. Hal böyle olunca halimizle yüklenmeye çalıştığımız misyon bizi “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir noktaya savurmasın sakın. 

Rahmetli nenem, “eli ayağı boş değil, duttuğu iş değil” derdi.  

Erbakan, bunu “Avara kasnak”la anlatmaya çalışırdı. “Avara kasnak”, balansı ayarlamada bir görev üstlense de, o aslında sadece avara kasnaktır!

Sahi, Türkiye’nin niye bir “Hazara”lar, bir “Karaylar / Karaimler” politikası yok! 

Amaan, bir “Hilafet” ülkeleri, ya da Ortodoks ülkeleri, Doğu Roma Milletler Topluluğu ve Bizans politikası var mı ki. 

Bugün Ortodoks dünyasının yaşadığı trajedi ve dağınıklığın, tıpkı İslam dünyası konusunda olduğu gibi asıl sorumluları biziz. Bu sorumluluğun farkında bile değiliz. 

Bu toprağın tarihini de bilmiyoruz, zenginliğini de. 

Göbeklitepe, Zerzevan falan gibi şeylerden kendimize tarih damıtmaya çalışıyoruz. 

Sadece Urfa’da bir düzine Göbeklitepe var.

Göbeklitepe ne ki, daha neler var! 

Bir fikri sefalet dönemini yaşıyoruz. Bunun sonunda yaşanan sorunlar siyasetten, bürokrasiye, piyasaya hemen her yerde bir kahtı rical “adam yokluğu” dönemi yaşıyoruz. 

En büyük kuraklık ve kıtlık bu. Akıl kıtlığı, sevgi, merhamet kıtlığı. İnsanların beyni ve kalbi kuraklaştı. Ne hakikatten haberleri var, ne gerçekten, ne bilimden haberleri ve ne de hikmetten. Akıl ve kalpleri sükuta erince vicdanlarından da ses yok. O zaman da Allah’ın yardımı, ihsanı, bereketi kesiliyor.

İsrail’in bize sağlayacağı imkanlarını hesaba kattığımız kadar, imkanları mümkün kılanın rızasını ve rızanın şartı olan sorumluluklarımızı yerine getirsek daha doğru bir iş yapmış olmaz mıyız?!

İsrail ile Türkiye ilişkilerinin bu seviyede yeniden tesisi, başka süreçler yanında bir takım tepkileri de gündeme getirecek. Ve bundan sonra Kudüs, Filistin ve bölge üzerinde İsrail’in her adımı Müslümanların yakın takibi altında olacak. 

Sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içer derler. Bu ilişkilerden hep ağzımız yandı da. 

İsrail’de yamalı bohça hükümeti kendi içinde bile denge ve düzen sağlayamaz iken, Türkiye ile ilişkilerin doğru gitmesini beklemek hayal. Bu ilişkiye Türkiye’den karşı çıkanlar olduğu gibi, İsrail’de de karşı çıkanlar var. Trump zamanında FETÖ’den boşalan yere ikame edilmeye çalışılan bir Kushner/Dahlan senaryosu vardı! Biden zamanında yeni bir senaryo deniyorlar.

Yazmamız gereken daha çok şey var. 

Dikkat yeni Wuhan, Ukrayna olmasın. Ukrayna’da görülen/gösterilenle gerçek aynı şey olmayabilir. 

Artırılmış gerçekliğe dikkat. 

Farkında mısınız, Rusların kredi kartı artık Türkiye’de de çalışmıyor. 

Yarın 5G ve Starlink entegrasyonundan sonra telefonlarımız ve kredi kartlarımız, daha birçok imkânınız, tek tıkla iptal edilebilir. 

Time’ın kapağını hatırlayın Wifi’nize bağlı her şey katiliniz ya da sizi izleyen bir casusa dönebilir, biohacker’ler tarafından hacklenebilirsiniz. 

Rusların başına gelen, sizin de başınıza gelebilir. Benden söylemesi. 

Selam ve dua ile.