Bu yaptırım Türk dış politikası açısından ne anlama geliyor? ABD neden böyle bir karar aldı? Altı başlık altında yaptırım meselesini inceledik.

Söz konusu Türkiye-ABD ilişkileri olduğunda Cumhuriyet tarihi anlatmakla bitmeyecek detaylarla dolu. İki ülke arasındaki ilişkiler döneme ve şartlara göre daima değişmiş, zaman zaman ABD'nin Türkiye'ye yaptırımlar uyguladığı olmuştu. Yaptırımın ötesinde ambargo uygulanan bir dönem de var. Tıpkı bugünkü gibi ‘gizli ambargo' olarak nitelendirilebilecek başka bir dönem de mevcut.

CAATSA YAPTIRIMLARI

Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye'ye yönelik neredeyse 3 yıldır masada tutulan ABD yaptırımları hayata geçti. CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) kapsamında uygulanan yaptırımlar nedeniyle Savunma Sanayii Başkanlığı ABD'den ihracat lisansı alamayacak, ABD'li ve uluslararası finans kuruluşlarının kredilerinden faydalanamayacak. Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ile beraber üst düzey yetkililerinden Mustafa Alper Deniz, Serhat Gençoğlu ve Faruk Yiğit de yaptırım listesine alındı.

ABD'nin CAATSA yaptırımlarını Emekli Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu ve dış politika uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel'in görüşleri doğrultusunda altı maddede inceledik. Ancak öncesinde bugünü daha iyi anlamak için ambargo ve yaptırımlarla ilgili ön plana çıkan tarihi olayları bir hatırlayalım. İlk sırada tabii ki Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosu var. Aslında bu olay yaşanan ilk pürüz değil ama ambargo seviyesindeki ilk ve tek vaka.

ABD'nin silah ambargosu

1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı'nın sonuçları Türkiye açısından ağır olmuştu. 18 Aralık 1974'te Temsilciler Meclisi'nin kabul ettiği silah ambargosu, Şubat 1975'te başlamış; Ağustos 1977'de kısmen, 1978'in Eylül ayında ise tamamen kaldırılmıştı. Türkiye'nin Kıbrıs müdahalesi, antlaşmalardan kaynaklanan haklı nedenlere dayanıyordu. Böyle bir eylem sonrası silah ambargosu uygulanması haksızlıktı.

Ambargo NATO içinde önemli bir konumda bulunan Türkiye'yi örgüte yabancılaştırdı. ABD'nin Türkiye'deki askeri üslerinin varlığı ise tehlikeye girdi. Ambargonun kaldırılmasında 1978'de İran'da başlayan sokak çatışmalarının da etkisi oldu. 1979'da İran Şahı Rıza Pehlevi'nin devrilişi ABD-İran ilişkilerini geri dönüşü olmayan bir noktaya getirecek ve bölgede alternatifsiz kalan ABD için Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayacaktı. Ambargoya karşı Türkiye’nin kullandığı “ABD tesislerini kapatma” kozu etkili olmuştu.

‘Gizli ambargo': Fırkateyn teslimatı

Bir diğer ciddi sorun doksanlı yıllarda yaşanan fırkateyn teslimatında ortaya çıktı. ABD’nin Türkiye’ye ikisi hibe, diğeri kiralama yoluyla verdiği Perry sınıfı üç fırkateyn teslim edilmedi. Türk basını bu olayı ‘gizli ambargo' olarak tanımlamıştı. Türkiye tarafından 480 kişilik personel gemileri almak için ABD'ye gönderilmiş ancak teslimat bir türlü yapılmamıştı. Bu bekleyiş Türkiye'ye 50 milyon dolara mâl oldu. Clinton yönetiminin aynı yıl yapılacak seçimler ve Ocak 1996’da yaşanan Kardak bunalımı yüzünden teslimatı geciktirdiği belirtilmişti.