Sedat Peker’in, son videosunda gündeme getirdiği Bakan Soylu ile SBK Holding’in sahibi firari Sezgin Baran Korkmaz arasında geçen 45 milyon dolar pazarlığına dair iddialar gündemdeki yerini koruyor.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Sedat Peker'in yayınladığı 9. videoda, Sezgin Baran Korkmaz'la ilgili iddialarla ilgili önemli yazı kaleme aldı.

Bakan Soylu'nun 45 milyon doların sahibi olduğu iddia edilen Sezgin Baran Korkmaz'ın Alaattin Çakıcı'nın elinden kurtarıldığına dair iddiayı köşesine taşıyan Terkoğlu, yazısında şu ifadeleri kullandı.

"Peker’in açıklamalarının ardından meseleyi bilen kritik isimleri aradım. Bir tanesi şunu anlattı:

'İçişleri Bakanlığı’na bir kez değil aynı gün iki kez gitti. Telefonla çağrıldı. İlk gidişinde elindeki senedi şimdilik icraya koymaması istendi. O da tamam dedi. Bakanlıktan çıktı. Derken kısa süre sonra telefon geldi. Tekrar bakanlığa çağrıldı. Gittiğinde ‘devlet meselesi, bu parayı hiç alma’ denildi.'

İkinci kaynak da aynı hikâyeyi başka benzer detaylarla anlattı. Onun anlattığında tekrar bakanlığa dönme yoktu. Bakan telefonla konuşmak için odadan çıkıyor, sonra tekrar geriye dönüyordu. Eklediği bir ayrıntı daha vardı:

“İçişleri Bakanı görüşmede SBK’ye ‘Biz seni Çakıcı’nın elinden almadık mı’ dedi. Gerçekten de Kervansaray Otelleri’nin satışı sırasında SBK’ye karşı Alaattin Çakıcı devreye girmişti. Çakıcı, SBK’yi görüşmeye çağırmıştı. Ancak Çakıcı’nın adamlarının telefonları o sırada polis tarafından dinleniyordu. Hem bu görüşme hem de SBK’nin ofisinin basılması bu sayede önlendi. Arkasında devlet desteği olduğunu düşünen SBK, Çakıcı’ya meydan okuyabildi.”

Kısacası kaynaklar Peker’in anlattıklarını nüanslarla doğruluyor. Devletin, hukuk kılıcını herkese karşı eşit kullanmak yerine mafya, işadamları, yargı, siyaset arasında düzenleyici olmayı seçtiği bu yol, aslında devleti de çökertiyor. İşin ilginç yanı, İçişleri Bakanlığı’ndaki o görüşmede SBK’ye, “Bu bir devlet kararı” deniliyor. Haliyle devlet ile mafya arasındaki çizgi iyice belirsizleşiyor."

Sezgin Baran Korkmaz'un Bakan Soylu ile arasında geçen 45 milyon dolar konusuna ilişkin yazısının devamında yargıya müdahale edildiğini belirten Terkoğlu, şu şekilde devam etti:

"Peker’in iddialarının peşine düşmek için hukuk serüvenini takip etmek gerekiyor…

30 Eylül 2020’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, SBK’nin de aralarında olduğu 14 kişi hakkında, malvarlıklarına el konulması talebinde bulundu. Aynı gün 10. Sulh Ceza Hâkimliği kabul etti. Ayrıca SBK hakkında da yurtdışına çıkış yasağı kararı aldı.

5 Kasım 2020’de yeni bir gelişme oldu. Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), SBK’nin serveti hakkında “suç bulunamadı” raporu verdi. Ertesi gün, 6 Kasım’da, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı bu kez el koyma kararının kaldırılmasını istedi. Aynı gün, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki tedbir kararını kaldırdı. Yetmedi, 17 Kasım 2020’de de İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını bitirdi.

Kısacası yargı, çok tuhaf şekilde, bir buçuk ayda tersine döndü. SBK’nin üstüne giderken bir anda rüzgâr ters esmişti." diye yazdı.

29 Aralık 2020 tarihirde, Sezgin Baran Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında gözaltı alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın daha önce "temiz" kararı verdiğine işaret eden Terkoğlu, "Söz konusu takvime, yargının gel-gitli tablosuna, aynı kişiyle ilgili verilen kararlardaki çelişkilere bakılınca, “çok yukarıdan” bir elin sürece müdahale ettiği, gözle değilse de akılla görülebiliyor.

Üstelik…

Söz konusu kararların ardından, yargıda ilginç değişiklikler de oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, 27 Kasım 2020’de Yargıtay’a, oradan tek dosya açmadan jet hızıyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. Soruşturmada kritik kararları alan vekili Hasan Yılmaz da Adalet Bakan Yardımcılığı’na getirildi. Satrançta hem beyaz hem siyah taşlar aynı anda yer değiştiriyordu."