CHP'li kurmaylar, “KHK Mağdurları ile buluşuyoruz” programı kapsamında KHK’lılarla bir araya geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, KHK’lılara seslenerek, “KHK’lıların bir çoğunun hala görevlerine iade edilmemiş olmalarının ardında yatan gerçek, o meşhur iki Süleyman’la bir ahbaplıklarının olmaması” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca ve CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “KHK Mağdurları ile buluşuyoruz” programı kapsamında KHK’lılarla bir araya geldi. 

Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenen toplantının açılış konuşmasını yapan Kaftancıoğlu “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun önderliğinde genel başkan yardımcılarımızın koordinasyonunda başlatılan bu çalışmayla 35 ilimizde kamuda KHK ile ihraç edilen ve adalet arayan sizlerle buluşuyoruz. Bugün İstanbul’da sizleri dinleyeceğiz ve sizlerden öğrenmeye, yaşadıklarınızı bir kez daha hissetmeye ve ortak çözüm armaya çalışacağız. Aslında ne olduğunu, nasıl olduğunu, neler yaşandığını hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında çok sayıda KHK yayınlandı. Sonrasında TBMM’de kabul edilerek yasalaşan khk’lar ile 130 binden fazla kişi işinden ihraç edilirken birçok dernek, vakıf, sendika ve federasyonların kapatıldığını da…"dedi.

Kaftancıoğlu ayrıca "Hiçbir abartıya başvurmaksızın kendi adıma diyebilirim ki KHK mağdurlarının yani sizin hikayelerinizin benim açımdan dehşet verici bir ötekileştirme ve bir kıyım hikayesi. İşlerine son verilen 10 binlerce khk mağduru yani sizler bir tür vebalı gibi kaderlerinize terk edilmiş durumdasınız. Komşularınızın eski çalışma arkadaşlarınızın sizlere selam vermeye korktuklarını bile biliyorum. Yakınlarınız, soranlara sizlerden söz ederken kulaklarına fısıltıyla anlatıyorlar korkularından. En koyu istibdat rejimlerinde bile yaşanmayacak olan acımasız bir ötekileştirme yaşıyorsunuz. Maddi ve manevi yıkımla karşı karşıyasınız. Bu vesileyle sesimizin ulaştığı herkese buradan seslenelim. KHK mağdurları yani sizler, adeta hayalet vatandaşlar gibi toplumun içinde yaşama ve varolma mücadelesi veriyorsunuz. Khk mağdurları riskli kategoride oldukları için şahitlikleri kabul edilmiyor seçilme hakları da yok. Seçimde oy kullanabiliyor ama seçilemiyor. Aziz Nesin’in ölümsüz eseri ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’daki vatandaş gibi ne varlar ne yoklar. Hiçbir sağlık güvencesine sahip değiller ve tamamına yakını uzun süredir işsiz. Mesleklerinizin dışında bir işe girişerek hayatlarını sürdürmek zorunda kalanlar ise kredi borçlarıyla, kapılarına dayanan icra memurlarıyla boğuşuyorlar” ifadelerini kullandı. 

“YARGI SÜREÇLERİ ÇOK YAVAŞ İLERLİYOR”

“Çoğunuzun ihraç gerekçesi soyut delillere dayanıyor” diyen Kaftancıoğlu “Uzun zamandır yaşanan hukuksuzluğun somut bir gerekçeye dayanmaksızın hedef alınan kişinin mahkum edilmesinin en çarpıcı örnekleri KHK davalarında yaşanıyor. Yaşadıkları aşağılanmayı kabul edemeyen KHK mağdurları içinde çaresizlikten intiharı seçenler oluyor. Ne tuhaf ve acıdır ki KHK mağdurlarının işe iadeleri kimi zaman intiharlardan sonra gerçekleşiyor. Yargı süreçleri çok yavaş ilerliyor. Mağdurların işe iade talebi muktedirlerin derin buzdolaplarında bekletiliyor. Birçok kişi hakkında beraat ve takipsizlik kararı verilmesine rağmen işlerine iade edilmiyorlar. KHK’lılara yaşatılan bunca olumsuzluğa ve hukuksuzluğa rağmen asla umutsuz olmayacağız. Evet çok büyük haksızlığa uğradınız, uğramaya devam ediyorsunuz. Sizlerin bir arada örgütlü mücadelesi partimizin de KHK’lılar başta olmak üzere vatandaşlarımızın tüm sorunlarını çözme kararlılığıyla tüm vatandaşların eşit ve adil yargılandığı, temel insan ve yaşam hakkına el konulmadığı aydınlık bir Türkiye’yi örgütlü mücadelemizle hepbirlikte inşa edeceğimize yürekten inanıyorum” diye konuştu. 

“35 İLDE ÖRGÜTLENDİK “

Gülizar Biçer Karaca da KHK sürecinden bahsederek “Bu süreç CHP’nin bünyesinde nasıl başladı onu biraz sizlerle paylaşmak istiyorum. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 temmuzda ilan edilen sivil darbeyle khk ihraçları başladığında sayın genel başkanımızın talimatıyla bir komisyon oluşturuldu. O komisyonda da o dönemin parti Meclis üyesi olarak ben görev aldım. Milletvekilimiz Sayın yıldırım Kaya görev yaptı. Yurdun dört bir yanından khk ihraçlarına hem hukuki destek vermek hem de hukuki destek dışında onların sorunlarını siyasi arenada dillendirmek için biz milletvekili arkadaşlarımızla raporlar gönderdik. Aradan geçen sürede gerçekten uzun bir hukuki mücadele süreci başladı. Ancak hepimizin bildiği gibi bir OHAL komisyonu, aslında bir yargı erki kabul etmeyeceğimiz bir OHAL komisyonu araya girdi. Ne plduysa aslında sürecin bu kadar yavaşlamasına da komisyonun kurulması ve çalışma anlayışı ket vurdu ve yargı sürecini bu kadar yavaşlattı. Genel başkanımızın talimatıyla bir toplantısı yapmıştık. Bu toplantı sonucunda genel başkanımız ‘ 35 ilde örgütlenmişler. Örgütlü mücadele hak mücadelesi için çok kıymetlidir. Onlarla dayanışma içerisinde olmak zorunda. Onların sorunlarını siyasi arenaya toplumsal muhalefeti örgütlemeye ve sizlerin sesinin daha da gür çıkması için destek olabilmek ve bu dayanışmayı iktidara baskı unsuru olarak kullanarak sizlerin bu süreçte yaşadıklarınızı gür bir sesle açıklamamız gerekiyor’ dedi. Bunun üzerine ilk toplantımızı İzmir’de gerçekleştirdik. Ardından ikinci toplantı Adana’da yapıldı. 3’üncüsünü de bugün istanbulda gerçekleştiriyoruz” dedi. 

“YARGI BİR KİŞİNİN İKİ DUDAĞININ ARASINDA”

OHAL komisyonuyla son görüşmeyi kendisinin gerçekleştirdiğini kaydeden Karaca “ OHAL komisyonu başkanı 1 saatlik görüşmenin ardından en son bana ‘hiçbir şey bulamazsak, kurumuna soruyoruz ve kurum görüşü istiyoruz’ dedi. Ben o kurum görüşünü cumhurbaşkanına, kuruma soracak şeklinde zannettim. Ama bugün geldiğimiz noktada o kurum görüşünün iki Süleyman olduğunu hep birlikte öğrenmiş olduk. Nasıl bir FETÖ Borsasından bahsediliyorsa bugün öğrendik ki bir de OHAL Borsası oluşturulmuş. Bu salonda bulunan arkadaşlarımızın bir çoğunun hala görevlerine iade edilmemiş olmalarının ardında yatan gerçek o meşhur iki Süleyman’la bir ahbaplıklarının olmaması” ifadelerini kullandı. 

Hukuki mücadeleyi önemsediklerini söyleyen Karaca “Ancak şuanda hepimiz biliyoruz ki yargı bir kişinin iki dudağının arasında. Yürütmenin hem yasamayı hem yargıyı denetlediği bu sistemde hukuki çözüme erişmek oldukça güç. Tamamen siyasi bir karar İle bu karar çözülecek. Bu hak mücadelesi başarıya kavuşacak” dedi. CHP’nin iktidar olması halinde KHK’lılarla ilgili yapacağı çalışmalardan da bahseden Karaca “Öncelikle KHK zulmüne son vereceğiz. Biz 20 Temmuz sivil darbesinin devam ettiği bu süreçte hukuksuzca, adaletsizce işinden edilen khk zulmüyle içil ölüme terk edilen bu anlayışa mutlaka son vereceğiz. Hakkında hiçbir soruşturma açılmamış olan, beraat, takipsizlik alan ve AİHM tarafından hak ihlaline uğradığı karar verilmiş olan tüm akademisyenlerimizi görevlerine iade edeceğiz. Ardından hakkında kesinleşmiş yargı hükmü dahi olsa khk ile ihraç edilip  mahkumiyet beraat her ne olursa olsun tamamının dosyasını yeniden ele alacağız adil, eşit, bağımsız bir yargı önünde tekrar yargılanarak gerçekten suçlu olan varsa elbette hukuk nazarında gereken cezayı alacak ama biz biliyoruz ki ve yaptığımız toplantılarda gördük ki artık adil bir yargılanmadan ve anayasal güvence altındaki adil yargı hakkından söz edebileceğimiz bir süreç işledi. Biz mutlaka KHK zulmüne son vereceğiz” diye konuştu. 

“HUKUKİ DEĞİL TAMAMEN SİYASİ”

Daha önce KHK ile ihraç edilen Cihangir İslam da “Yoğun çalışmalar verdik geçmişte ama zannetmeyin ki yerimizde oturuyoruz. Konuşmamı çok kısa tutacağım ama size birkaç başlık vereceğim. Takip edenler biliyordun CHP’ye geçmem yeni bir hadise oldu ama bu aynı zamanda CHP’nin bir KHK’lıyı daha sahiplenmesi anlamına geliyor. Bu yönden gerçekten CHP’ye bütün KHK’lıların hem teorik hem pratik düzeyde yardımcı olmasını ben gerçekten sonuç almak açısından etkili olabileceğini düşünüyorum. Bu üç aylık sürede ne yaptık? Önce şunu şöyleyim başa dönersek ben barış bildirisi değil de ikinci bildiriyi imzalayarak atılanlardan biriyim. 611 imzalı bildiri. Bu benim dördüncü atılmam. Yine insan hakları nedeniyle mazlum der çalışmalı yüzden. Yani başörtüsü çalışması, Kürt kimliği çalışması işkenceye karşı çalışma bunlar yüzünden atıldık.  Bu yüzden dördüncü ve arkadaşlarıma şunu söylemiştim. Ve kötü gelmişti o konuşmam ama işin gerçeği uzun bir sürece hazırlanıyoruz.  Hatta dedim ki genç arkadaşlar var belki benim ömrümde vefa etmeyecek hak ne zaman vaki olur o başka bir şey. Çünkü olay hukuki değil arkadaşlar olay siyasi. Bunun idrakinde olmalıyız. Neticede bağırıp çağırıp sürekli iktidara karşı sert bir dille gitmek var.  Ama ben bunun bir sonuç alacağını çok zannetmiyorum. Önemli olan şu anda parlamentoda sayısal gücü elinde bulunduran ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini çıkartacak tek merci Beştepe olduğuna göre bunları üst üste koyduğumuzda bu meselede bizim iktidarda olan partileri özellik AKP ve MHP’yi ikna etmek gibi bir durumumuz var.  Olay hukuki değil olay tamamen siyasi. CHP olarak grup önergesi verdik. Zaman zaman sitem ediyorsunuz ama parlamentodaki bu tabloyu değiştirmediğimiz sürece çözüm alamayız. Bu işin çözülmesi için bu iktidarın bir seçimle demokratik yöntemlerle gitmesi ve bizim iş başına gelmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

“CHP OLARAK ‘MAĞDURUN KİMLİĞİ YOK’ ANLAYIŞINDA HAREKET EDİYORUZ”

KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden Prof.Dr. Yüksel Taşkın ise “Şimdi Ben Anadolu’da nereye gidersek gidelim politik amaçlarla iki grup mutlaka oluyor EYT’lilerle KHK’lilar. Siyaset toplumundan kaçmayacaksa eğer çözüm merceği olacaksa bu kesimleri asla görmezden gelemez. Fakat bizim çok ciddi büyüyememe ve inkar sorunumuz var. Elbette her kesimi katmıyorum buna ama toplum sorunlarını ya görmezden geliyor ya da bir kurtarıcının gelip çözmesini istiyor fakat böyle bir hayat yok böyle bir illüzyon yok çünkü demokrasi dediğimiz şey anca sabırlı karıncalarla kazanılır. Ve sabırlı karıncalar bir fili devire bilir arkadaşlar. Dolayısıyla ben KHK Hak mücadelesinde şöyle bir şey gördüm sol kesim biraz daha alışkındır bunu pay çıkarmak için övünmek için söylemiyorum lütfen sadece gözlem olarak alın iyi kötü hemen mücadeleye girdiler. Belli bir kesim çok tehcid oldu belki biraz kendisine döndü sonra onlarda öfke ile saha çıktılar onlarda hak arayışına katıldılar. Netice itibariyle şu platforma ben şunu görüyorum; herkes yan yana bir birini dönüştürüyor." dedi.

Taşkın, "Biz CHP olarak gerçekten mağdurun kimliği yok anlayışında hareket etmeye çalışıyoruz. Bir de ben şu anda olanca samimiyetimle konuşmaya çalışıyorum yani siyasetçi dediğimiz şey negatif anlamı olan bir kişi ama. Aslında siyasetçi dediğiniz şey sizi dinleyip sizinle çözüm üretmesi gereken kişidir. Türkiye  o kadar buradan uzaklaştı ki şu anda siyaset çözüm odağı değil sorun kaynağı haline geldi. Ve görmezden geliyor. İnanın her AKP’linin her MHP’linin KHK mağduru bir komşusu var kafayı çeviriyorlar. Olmaz kaçamazsınız. Vicdan bölünmez bir bütündür. Filistinlilere duyarlıyım deyip KHK’liları görmezden gelemezsiniz. O zaman en basit ahlak terazisinde sınıfta kalmışsınız demektir. Dolayısıyla bütün bunları yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen toplumun muazzam bir enerjisi var. Her zaman direnen, dış gösteren demokrasi için mücadele eden emek veren insanların muazzam bir enerjisi var. Türkiye otoriter rejimler içerisinde muhalefetin en direnen güçlü olduğu ülkedir. Ve biz bir kere eşkıya değiliz. Biz demokrasiyi sandık yoluyla değişim istiyoruz en doğal hakkımız bunun için mücadele ediyoruz. KHK’lilarla ilgili şunu söyleyim. Ben KHK yani 15 Temmuz’un iktidarın sonunu getireceğini söylemiştim. Ve buna hala inanıyorum. Hiç kimse bunun altından kalkamaz” diye konuştu.

Konuşmaların ardından program basına kapalı devam etti. Kaynak Cumhuriyet