Katar'daki Doha Konferansı'nda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; Suriye lideri Beşar Esat'ın demokratik bir seçimden galip çıkması halinde kendisiyle çalışmayı göz önünde bulundurabileceklerini dile getirdi.





7 yıldır yaşanan savaş sonrası bu açıklama aslında olumsuz bir açıklama değil, ancak bu günlere nasıl gelindi bakmakta fayda var.





Yakın ilişki kurulmuş hatta sınırlar açılmış, ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılıyor iki ülke lideri ailece tatile bile çıkıyorlardı, bu denli sıcak ilişkilerden bu noktaya biranda gelinmedi elbette.





Arap baharı sonrası Suriye'de
başlayan bazı gösteriler gerginliğin tırmanması ile Dünyanın sözde demokrasi
savaşçısı ABD, Suriye üzerinde planlarını hayata geçirme çalışmalarına başladı.
Ve hükümetimiz tavrını ABD'den yana koydu.





ABD güçlü bir devlet eğer
Suriye'de Esat'ı devirmek isterse bunu başarır ve sonrasında Türkiye kurulacak
masada olur düşüncesi ile bir anda kardeşim denilen Esat diktatör Eset oluverdi.





Hatta istersek bir haftaya Şam'da
cuma namazı kılmaktan, Esat bir aya gider gibi açıklamalar ile tamamen ABD
yanlısı bir çizgiye getirdik politikamızı.





O dönemde bir ziyaret yapıldı
Suriye'ye, dönemin Saadet Partisi genel başkanı Mustafa Kamalak ve
beraberindeki heyet tarafından, o heyette yer alan o dönemin genel başkan yardımcısı
şimdiki genel başkan Temel Karamollaoğlu ile 2015 yılında özel bir ortamda bu
ziyareti konuşma  imkanı bulmuştum.





Kendisi ziyaret tarihinde iç
savaşın başlamadığını ve heyet olarak Esat'a kardeş kanı dökülmemesi
tavsiyesinde bulunduklarını, Esat'ın karşılık olarak bizde böyle bir şey
istemiyoruz hatta Türkiye neden bize sırtını dönüyor muhalifler ile bizi bir
masada buluştursun bize yardımcı olsun biz istenilen yasaları çıkartmaya ve bunları
müzakereye hazırız dedi, dönüşümüz de bu görüşmemizi bir rapor halinde dönemin
dış işleri bakanı sayın Ahmet Davutoğlu'na ilettik ancak bir değişiklik olmadı demişti.





Biz o dönemde hiç ABD VE
Rusya'yı bu coğrafyaya bulaştırmadan meseleyi çözebilirdik, peki biz ABD nasıl
olsa Esat'ı devirir korkusu ile bu savaşta taraf olduk ve bu 7 yıldır süren
durum neler getirdi neler götürdü bir de buna bakmak gerek.





İç savaşın başlaması ile işid
denilen bir vandal sürüsü peydah oldu, sadece onlar mı?





Batının el altından
hortlattığı bu terör örgütünü bahane eden ABD onlarla mücadele ediyor söylemi
ile sınırımızda ypg ve pyd isimli terör örgütlerini silahlandırdı.





Bunların dışında daha onlarca
irili ufaklı örgütler ortaya çıktı ve son dönemde sınırlarımızın güvenliği için
sınır ötesi operasyonlar yaparak bu örgütler ile mücadele ediyoruz.





İşin başına dönersekbu
sorunları Esat ve muhaliflerin ortak bir masada buluşmalarını sağlayarak
çözmeye çalışsak, belki de ne 1 milyon civarı Müslüman ölecek nede 6 milyon
civarı Suriyeli, mülteci durumuna düşecekti.





Sınırlarımızı güveli hale
getirmek için yapılan operasyonları yapmak gereği kalmayacak ve bir çok şehit
vermeyecektik.





Bu savaşın başlaması ile
elbette Esat'ın ve diğer örgütlerin öldürdüğü insanlar oldu, ancak 7 yılın sonunda
batılı ülkelerde artık daha yüksek bir sesle Suriye'de Esat olmadan bir çözüm
olmayacağını dillendirmeye başladılar.





Şimdi keşke demeyi bir kenara
bırakıp sınırımızda ABD destekli terör guruplarından kurtulmak için gereken tüm
adımlar atılmalı ve Suriye normale döndürülerek başta ABD bu bölgeden
gönderilmeli bunun için kimle görüşülecekse görüşülmeli.





Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bu
açıklamaları yaptı yapmasına fakat, yaklaşık bir yıl önce Esat ile görüşülmesi
çağrısı yapanlara Sayın Cumhurbaşkanımız sert cevap vererek 1milyon kişinin
ölümünden sorumluluğu olanlar ile konuşmam minvalinde sözler sarf etti.





O zaman bizde acizane
kendisine şu soruları soralım.





Kaç milyon insanın ölümünden
sorumlu olanlar ile görüşürsünüz?





Mesela ABD Esat'tan daha az
mazlumun ölümünden mi sorumludur ki, görüşmek için can atmaktayız.?





İhtiyacımızın olduğunu söylediğiniz İsrail Esat'tan daha masum olduğu için mi, bizim ihtiyacımız olan ülke konumundadır?





Yıllardır kapılarında beklediğimiz Avrupa ülkeleri çok masum sevimli mazlum sever midirler ki bizi yıllardır onların kapılarında bekletiyorsunuz?





Sayın Cumhurbaşkanım lütfen açıklayın, bizde bilelim görüşme kriterimiz kaç milyonu öldürenlerdir?