Süresiz nafaka için süresiz mutluluktan vaz geçilir mi?

***

Konuya soruyla giriş yapmayı ve okuyucuyu daha en baştan düşünmeye çağırmayı seviyorum. Hadi düşünelim.

Henüz alzahimer olmadan ve düşünme hakkımız elimizden alınmadan!

***

Süresiz nafakanın evlilik müessesenine adım atmak isteyen gençleri (özellikle erkekleri tabi ki) ürkürtüğü ve bu nedenle de evliliğe sıcak bakmadıkları düşünülüyor.

Bu konu beni geçmişe götürdü. Geçen yüzyıla!

1997 yılıydı. Komşumuzun kızı evlenecekti. Düğüne bir hafta kala, gelin kızın çeyizi kız evinde sergileniyordu. ( Neyse ki artık böyle şeyler yapılmıyor, gerçekten çok gereksiz bir gelenek bu yahu!)

Biz de iştirak ettik çeyiz görmeye. Sergi odasının kapısında bir liste asılıydı. Bu nedir? dedik.

Düğün alışverişinin kız ve erkek tarafının aldığı her şeyin kalem kalem yazılmış olduğunu, boşanma durumunda bu listenin çok işe yaradığına dair uzun uzun nutuk attı kızın anası.

O gün şunu düşünmüştüm. Bu ulvi başlangıça, bu kadar hesabi bir yaklaşımın olması çok saçmaydı.

Evlilik sözleşmesi de aynı şekilde fazlasıyla itici gelmiştir bana.

Zaman içinde yaşanan ve şahit olunan bir çok farklı olay ve duruma rağmen hala fikrim değişmedi.

Maddi koşulları ön plana tutarak yapılan, henüz evlenmeden önce bu kadar ince hesaplar yapılan başlangıçlar ne kadar hayırlı olur?

***

Kaldı ki boşanmalarda her zaman kadın daha mağdur olan taraftı önceden. Şimdi kadın ekonomik gücü kısmen de olsa kazanmış durumda. Buna rağmen nafakanın süresiz olması adil değil. En az evliliğin başında konuşacak onca güzel şey, kurulacak mis gibi hayaller, edilecek güzelim dualar varken bu kadar eşyaya, mala, mülke boğulmak ilişkilerin ömrünü kısalıyor.

***

Çok seviyoruz değil mi kendimizi? Benliğimizi! Nefsimizi!

İstiyoruz ki, mümkünse hiç imtihan olmayalım ya, da imtihanımız hep kolay olsun.

Biz ne acayip mahlukatlarız yahu!

Allahın ayetlerini işimize geldiği gibi kullanmalar, inanmışlar olarak kaderimizi mimar edasıyla çizerken hataya mahal vermemek için herşeyi kontrol almaya çalışmalar!

Kanaat eskiden anaların kızlarına hazırladığı ilk çeyizi!

Sahip çıkmak, emanet bilmek de, babaların oğullarına bıraktığı en güzel mirastı!

***

Evet evlilik iyidir, gönül ister ki bir ömür sürsün, ama bitmesi gerektiğinde bitebilir. Bunun hesabının önceden yapılması çok da iyi değil sanki! Diye düşünürken, konuyla ilgili olarak yaptığım araştırmada rastladığım, ismi belirtilmeyen bir kardeşin meramı, aklımı karıştırdı açıkçası.

***

Mağdur anlatıyor:

"2005’in ekim ayında yaptığım evlilik, aynı yılın aralık ayında son buldu. bu 3 aylık süre zarfında, evlendiğim kişinin tedirginlikleri sebebiyle cinsel olarak da karı koca olmadık. haliyle birliktelikten çocuğumuz yok.

2006’nın şubat ayında boşanma talebiyle mahkemeye başvurdum.

Haklıydım, haksızdım bölümüne girmiyorum. mahkeme tam 3 yıl sürdü. ardından da 3 yıl boyunca boşanamama kararı verildi.

biz yine ayrı kaldık. aradan geçen 6 yılın sonunda, yani 2012 yılında nihayet boşanabildim.

Ancak esas sıkıntı yeni başlamıştı. çünkü böyle bir evlilik için tam 6 yıl boyunca ödediğim tedbir nafakası yeterli olmamış, miktar artırılmak sureti ile şimdi de yoksulluk nafakası bağlanmıştı. toplamda 12 yıldır nafaka ödemekteyim. ve mevcut yasalar gereği bu ödeme süresiz devam edecek.

Bunun yanı sıra boşanma kararı verilirken aleyhimde hükmedilen 20 bin liralık tazminat da bugüne kadar ödeyemediğim için yasal faizi ile birlikte 50 bin liraya yaklaştı.

Boşanma davaları ile aleyhimde açılan sayısız nafaka artırım davaları sonucu ödemek zorunda bırakıldığım mahkeme, avukat ve yasal faiz paralarının da haddi hesabı bulunmamakta.

  Sonrasında rabbim bana yeni bir yuva ile birlikte bir de evlat bahşetti. kızım yakında 3 yaşına girecek. ancak yaşadığım boşanma süreci nedeniyle uğradığım ekonomik yıkım, henüz yakamı bırakmış değil. hayatıma hiçbir katkısı olmamış bir kişiye ömür boyu ödeme yaparken, eşim ve çocuğum için olan her harcamamda hesap yapmak zorunda kalıyorum.

Çünkü nafakayı ödeyememe riski ile karşı karşıya kaldığımız taktirde sorgusuz sualsiz hapsediliyoruz. böyle bir durum, benim meslekten de ihraç edilmem demektir. benim, eşimin ve çocuğumun suçu nedir?

Sadece 3 ay süren bir evlilik yaptım diye ailece zillet yaşamak zorunda mıyız? ben bu şartlarda çocuğuma nasıl bir gelecek hazırlayabilirim? bu ülkede benim gibi onbinlerce mağdur var.

Asgari ücretle çalışan bir kişinin boşandığını düşünebiliyor musunuz? bu kişi bu şartlarda nasıl yeni yuva kurabilir? dipsiz bir kara delik gibi, daha benim elime geçmemiş rızkıma ipotek koyan bu sistemin bir an önce revize edilmesi gerek. çünkü bu yüzden ikinci evlilikler de yıkılmayla karşı karşıya. devlet, kadını korumaya aldığını zannederken aslında yeni kurulan aileye zarar vermekte. süresiz nafaka nedeni ile boşanan kadınlar, nikahsız yaşamaya teşvik ediliyor. efendim, bizim talebimiz hiç nafaka ödememek değil, ödenecek nafakanın adalet temelinde süreli hale getirilmesini sağlamak. allah rızası için bize bu konuda yardımcı olun. köşenizde bu konuyu gündeme getirmeniz, kanayan yaraya büyük oranda merhem olacaktır."

***

Hani bir söz vardır, aslında bir meselin son sözü ; Damdan düşen getirin, halimi bir tek o anlar! " *** Boşanma ve nafaka işlerinin içinde olmamak, bir gün olunmayacağı anlamına gelmiyor. Eşimiz, dostumuz da olsa, bir dara düştüyse, şahsi olarak bizi ilgilendirmeyen konularında içinde buluruz kendimizi. Yukarıdaki yaşanmış olayı okuduğumda, konunun basit olmadığını, haksızlık ve zulmün her alanda kol gezdiğini gördüm. Yukarıdaki mağdur kardeşimiz için hiç değilse konuyu ele almayı bir borç bildim. *** Her şey şu Twittle başladı aslında; "Ben düğüne gidiyorum sevgili halkım.

Hala süresiz nafaka olayından korkmadan imza atacak kadar cesur olan damat beyi özellikle tebrik edeceğim. Zamanın kahramanlarıdır nikah cüzdanına imza atan beyler!" Erkeklerin evlilikten ürkmesi için yeterli sebep midir süresiz nafaka meselesi? Hiç şüphesiz daha başka milyon sebep bulunabilir ancak, günümüzde öncelikli sıkıntı olarak ailenin hücresine kadar işleyen ekonomik darboğaz gerçeği, evliliğin düşünülmesinde ciddi bir engel olmuş gibi görünüyor.

***

Yazıyı yayına hazırlarken bana ulaşan mesajlardan bazıları şunlar: "Hiç aklıma gelmezdi; ama yaşananları gördükten sonra evlenmeden önce karşı tarafın süresiz nafaka istemeyeceğine dair sözleşme imzalatmayı düşünmüyoer değilim. Kesin yaparım demiyorum; ama karşı tarafın, Allah’ın hükmünü ne kadar içselleştirdiğinden de emin olmak şart." " Yazacağınız gerçeklere dostlarınız tepki koymasın yeter,koyacak olanlarda inanın nafaka alan kadınlar değil,onlardan nemalanan gugukçular ve sözde kadın kollayıcı stk lar olacak, sendemi gudubet abla diyecekler.Buda benden size gard pozisyonunuz olsun.

" Son tesbitte gerçekten Gudubet Abla'nın fikirlerine göre farklı daha farklı noktalara değindim. Beni bilenler, kadınların mağduriyetlerinin daha çok olduğunu düşündüğümü, onların toplum içindeki yersizliklerinin ailenin sağlamlığıyla orantılı olduğunu düşündüğüm için kadına daha hassas yaklaşımlarını savunurum.

***

Fakat türküde denildiği gibi : Özde bir bir insan olmaya geldik! ' Kadın erkeğe, erkek kadına düşman değildir. Yoldur, yol arkadaşıdır, azıktır! Ne incitelim, ne incinelim. Kanunlar nedir ki? Kanunların sirklerdeki hayvanları daha rahat kontrol edebilmek için konulan kurallardan ne farkı var?

***

Eski eşinden çocuğu olmayan bir kadın, niçin o adamın maişetinden beslenir? Buna nasıl rıza gösterir? Onuruna dokunmaz mı? Başka bir hayat kurmasına niçin engel olur? Nikah biter bitmez iki yabancıdır eski eşler. Çocuk varsa da ömür boyu yoldaştır, hepsi bu.

***

Kanunların dünyayı değiştiriceğine inanmıyorum. Ancak kadın değişirse, kadın eğitilirse dünya değişir.

(Belki devam ederiz bu konuya.)

Saadetli günler dilerim.

Gudubet Haksever