Ekonomist Uğur Civelek, Türkiye'deki ekonomik duruma ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Pek telaffuz edilmese de yeni kur şokları yaşanması olasılığı artmaya başladı!" diye yazdı.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) kararının ve değerlendirmelerinin iyimser senaryoları zayıflattığını belirten Dünya Gazetesi yazarı, ekonomist Uğur Civelek, silah açılımları, jeopolitik gerginliklerin kırılganlık endişelerini arttırdığını ifade etti.

Bunun neticesinde Türkiye'de yeni kur şokları riskinin arttığına işaret eden Civelek, ekonomi yönetiminin direnmesinin yeterli olmayabileceğini vurguladı.

Geleceğe yönelik belirsizlik endişelerinin arttığına dikkat çeken Civelek, bu koşulların Türkiye ekonomisi açısından da özel bir önem taşıdığını belirtti. Uğur Civelek şunları gündeme taşıdı:

"Ekonomi yönetiminin talimatla piyasaları yönlendirerek beklentileri düzeltme ve ekonomiyi canlandırma çabaları, küresel koşulların olumlu desteğine muhtaçtı! Gelişmeler, tam aksi bir durumun devreye girmekte olduğu konusunda tüm kesimleri uyarıyor! Başka bir deyişle kırılganlığın yeniden artmaya başlaması olasılığı güçleniyor. Ekonomi Yönetimi ise, direnerek bu olumsuzluğu aşmayı denemek dışında seçenek bulamamış gibi görünüyor."

Döviz ve tahvil konusundaki olumsuz baskıların çok tehlikeli olduğunu ifade eden Civelek, bu baskıların güçlenmesinin engellenememesi durumunda yeni bir küresel krizin habercisi anlamı taşıyacağının iyi bilindiğini vurguladığı yazısında, "...küresel piyasalar, uçurumun kenarında ve sert rüzgarların baskısında olmaktan kurtulamıyor" tespitinde bulundu.

Civelek, Türkiye'yi bekleyen olası tablo ile ilgili ise şu tespitlerde bulundu:

"Küresel koşullardaki değişim nedeniyle, ülkemizde ekonomi konusunda yaşanan gelişmeler görece önemsiz hale geldi. Zira pek telaffuz edilmese de yeni kur şokları yaşanması olasılığı artmaya başladı! Bu durum piyasa eğilimlerini veya beklentileri etkileyerek, iyimser hesapların ömrünü kısaltabilir! Ekonomi Yönetiminin tüm olanakları seferber ederek direnmeyi sürdürmesi yeterli olamayabilir; hatta benimsenen tercihler nedeniyle daha olumsuz koşullar söz konusu olabilir ve radikal yaklaşımlar zorunlu hale gelebilir."