Günümüzde en önemli değer toprak.

Bir başka deyişle gıda güvenliği...

Peki topraklarımızı yeteri kadar koruyabiliyor muyuz?

Milliyet gazetesi yazarı Verda Özer işte bu önemli konuya değindi.

Verda Özer'in "Toprağın üçte biri yok oldu!" başlıklı yazısı şöyle:

"Güzel haber: Dünya uyanıyor. Uyanmaya başlıyor.

Neye mi? Toprağı el birliğiyle katlettiğimize.

1970’den bu yana yerküre üzerindeki toprağın üçte biri yok olmuş. Tek sebebi ise, beslenme şeklimiz. Yani gıdamız. İşte sonunda insanoğlu bu gidişatın farkına vardı ve harekete geçmeye başladı.

Yanlış gıda = Yanlış tarım

Önce şunu anlayalım: Toprak gıda vermek dışında bizim için ne yapıyor?

Toprağın üzerinde yaşayan bitkiler ve ağaçlar, havadaki karbondioksidi alıp toprağa aktarıyorlar. Toprak da onu karbona çevirip havaya geri veriyor. Böylelikle bizim için zararlı olan karbondioksit toprakta hapsolmuş oluyor. Bu nedenle bizler toprağı yanlış sürünce, ormansızlaştırınca ya da yok edince, havadaki karbondioksit oranı hızla yükseliyor. Bu da hem sağlığımızı olumsuz etkiliyor, hem küresel ısınmaya sebep oluyor, hem de toprak yağmur suyunu tutamadığı için seller oluyor. Kısacası, toprağın zarar görmesi ya da yok olması bizde sayısız hastalığa, küresel ısınmaya, çölleşmeye, erozyona, sellere, denizlerdeki ve okyanuslardaki cansızlaşmaya neden oluyor. Üzerinde yiyecek bir şey bulamayan hayvanların yok olmasından bahsetmedim bile.

Peki, bizler toprağa neden, nasıl zarar veriyoruz?

Aslında insanoğlu yaptığı tek bir faaliyetle -tarımla- toprağı yok ediyor. Bunun ise farkında değil. Yanlış şekilde beslendiğimiz için, tarım da yanlış yapılıyor. Yani toprak da yanlış ekilip biçiliyor.

Şöyle ki: Tek tip yani çeşitsiz beslenince, toprakta da hep aynı şeyler ekilip biçiliyor. Mesela bir tarlada sürekli domates ekilirse, domates o topraktan hep aynı mineralleri çekiyor. O zaman da o toprakta o mineraller azalıyor. Bu da toprağı fakirleştiriyor ve zayıflatıyor. Tıpkı bir insanın bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi.

Tam da bu yüzden çeşitli beslenmemiz, böylelikle toprağa farklı bitkilerin ekilmesi gerekiyor. Ne var ki bugün insanoğlunun tükettiği şeylerin yüzde 75’i sadece 12 adet bitki ve 5 adet hayvan türünden çıkıyor. Tüketilen kalori miktarının yüzde 60’ı da sadece 3 adet bitkiden geliyor. Bitki ve hayvan sayısının, yani bio-çeşitliliğin azalması da yukarıda anlattığım gibi toprağın yok olması anlamına geliyor.
*
Sadece beslenme şeklimiz değil, kimyasal ilaçlar yani pestisit kullanımı de ciddi zarar veriyor. Bunlar toprağın altına iniyor ve orada yaşayan mikro-organizmaları öldürüyorlar. Ki bu canlılar, toprağın karbondioksidi emmesini sağlıyorlar. Dolayısıyla, onlar ölünce toprak da işleyemez hale geliyor. Birçok Birleşmiş Milletler raporu, böyle devam edersek toprağın 60 yıl içinde tamamen yok olacağını öngörüyor.

Dahası, bu zehirlerin yer altı sularına ya da yakındaki bir dereye karışarak denizlere ulaşması da toplu balık ölümlerine varan sonuçlara yol açıyor. Tabii ki yediklerimiz üzerinden bedenimize girerek sayısız hastalığa da sebep oluyorlar.

Küresel uyanış

İşte tam da bununla ilgili bugün büyük bir uyanış var. Birçok ülke ve kurum hızla harekete geçiyor. Geçtiğimiz hafta dünyanın en büyük gıda üreticisi olan Nestlé, çığır açıcı bir kampanya başlattı. Toprağın sağlıklı kalması ve tarımın sürdürülebilir yapılması için tamamen “onarıcı tarım”a geçtiklerini açıkladı. Böylelikle, hedefleri, 2050’ye kadar tarımsal sera gazı salımını sıfıra indirmek. Kampanyanın tanıtımında konuşan Nestlé Türkiye CEO’su Ansgar Bornemann, 2030’a kadar da 14 milyon tondan fazla hammaddeyi onarıcı tarım yoluyla tedarik edeceklerini ve bu ürünlere talebi artıracaklarını söyledi. Bunun için ayırdıkları bütçe tam tamına 1.2 milyar İsviçre Frangı (CHF). Marka 2025’e kadar da %100 yenilenebilir elektriğe geçecek.

Kuzey Avrupa ülkeleri de 2022’ye kadar “dünya dostu” beslenme şekline geçtiklerini, yani insanın ve toprağın sağlığını birlikte ele alan yeni bir tarım stratejisi uygulamaya başladıklarını açıkladılar. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) açıkladığı rakamlara göre, tüm ülkeler bunu uygularsa yeryüzünde karbon salımı en az yüzde 30 azalacak, hayvanların ve bitkilerin ölümü yüzde 45 oranında düşecek, tarımsal alan en az yüzde 40 artacak ve hayvanların erken ölümü en az yüzde 20 azalacak.

Sağlıklı toprağın sağlıklı bitki, sağlıklı hayvan, sağlıklı insan, sağlıklı hava, sağlıklı dünya demek olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz sanki."