Çok zor bir hafta yaşadık. Şehitlerimiz var ve acısını yaşıyoruz. Öte yandan bugün yaşadığımız sorunlar geleceğe yönelik stratejik konulara odaklanmamızı engellememeli. Zira önümüzdeki yıl Türkiye’nin enerji stratejisi için çok kritik.Günümüzde dünyanın her yerinden doğalgaz arzı var ve arz yönlü pozitif gelişmelere rağmen talep tarafı daha stabil seyrediyor. Dahası koronavirüs nedeniyle başta Çin olmak üzere ekonomiler üzerindeki tehditler artıyor, büyüme tahminleri aşağı yönlü güncelleniyor ve enerji talep artış hızı yavaşlıyor.

ABD gibi daha önceden doğal gaz ithalatçısı olan ülkelerin bu kez ihracatçı olarak LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) arzına da başlamasıyla geleneksel doğalgaz ticaretinin tahtı sallanmaya başladı. Bu durum, dünyanın beşinci büyük doğal gaz ithalatçısı olan ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Artık daha ucuza gaz bulma imkanımız var.

BİZ NEDEN DOĞALGAZI DAHA PAHALI KULLANMAK ZORUNDA KALIYORUZ?

Doğal gaz piyasalarında son 10 yılda LNG’yle yaşanan hızlı dönüşüm, gazın gazla rekabet ettiği, petrol fiyatına bağlı olmayan, daha kısa vadeli kontratları içeren bir piyasayı ortaya çıkardı. Arzın da artması ile beraber LNG fiyatları hızla düşmeye başladı. Serbestleşen AB piyasalarındaki son 10 yıldır yaşanan dönüşüme bağlı olarak, giderek daha fazla doğal gaz ticaret merkezi (trading hub) endeksli kontrat ile gaz satmak zorunda kalan Gazprom’un fiyatlarında son iki yıldır aşağı yönlü büyük bir baskı oluşmaya başladı. Bir de ucuz LNG ile rekabete girme mecburiyetiyle karşılaşan Gazprom, Avrupa piyasasında doğal gaz satış fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı Peki Avrupa’da doğal gaz fiyatları tarihi dip seviyelerini görmeye devam ederken, neden Türkiye’de daha pahalı doğal gaz kullanıyoruz?

Türkiye’nin doğal gaz piyasasının %80’ini tekelinde bulunduran BOTAŞ’ın ve piyasada %20’lik paya sahip az sayıdaki özel sektör temsilcilerinin uzun vadeli boru gazı tedarik kontratlarının tümünün “al ya da öde” hükmü içerdiğini ve ham petrol fiyatlarına endeksli olduğunu geçen Cumartesi yayınlanan “İdlib, Doğalgaz ve Yenilenmemesi Gereken Sözleşmelerimiz” başlıklı yazımda belirtmiştim.

Ülkemizdeki doğal gaz fiyatları, 1980’li yılların ortalarından başlayarak 2000’lerin ortalarına kadar olan süreçte imzalanan sözleşmelerde kayıtlı ham petrol ve petrol ürünlerinin fiyatlarına endeksli formüller çerçevesinde belirleniyor. Batı Avrupa’daki doğal gaz fiyatları ise, gazın gazla rekabeti doğrultusunda ve serbest piyasa koşullarına göre “trading hub”larda oluşuyor. Özellikle geçtiğimiz yılda arz yönlü gelişmelere bağlı olarak doğalgaz ve ham petrol fiyatları arasında büyük bir ayrışma yaşanırken, piyasalarını serbestleştirmiş ve gazın gazla rekabetini tesis etmiş AB üyesi ülkeler bu ayrışmayı tüketici olarak kendi avantajları için kullanmayı başardılar. Ancak, Türkiye gibi birçok Doğu Avrupa ülkesinin süreleri devam eden, petrole endeksli, al ya da öde yükümlülüğü içeren kontratlarında fiyatlar, ticaret merkezlerinde belirlenen fiyatlara kıyasla yüksek kaldı.

İşte bunun için Batı Avrupa piyasalarında fiyatlar hızla düşerken, petrol fiyatına bağlı olarak Türkiye’nin tedarik maliyetleri düşmedi. Petrol fiyatları düşüş gösterdiğinde de doğal gaz fiyatlarında aşağı yönlü bir hareket olmadı. Bunun tek nedeni on yıllar önce Rusya ile petrol fiyatlarına dayalı bir formülle imzaladığımız doğal gaz sözleşmelerimiz. Öyle ki, imzaladığımız doğalgaz kontratlarındaki fiyat formüllerinde yer alan LSF (%1 kükürt içerikli Fuel Oil) ve HSF (%3.5 kükürt içerikli Fuel Oil) fiyatlarındaki beklenmedik seyrin, düşük seyreden brent petrol fiyatına karşın bu yılın ikinci yarısında doğalgaz fiyatlarını 230 USD/ kcsm’nin üzerine çıkarabileceği düşünülüyor.

Avrupa’daki “trading hub”larda doğalgaz halen 120 USD/kcsm seviyesinde işlem görürken, Gazprom’un “hub” yerine petrole endeksli kontratlarla Türkiye teslim fiyatı 255 USD/kcsm civarında bulunuyor. Yılın ikinci yarısından sonra Rus gaz fiyatının, formüldeki bileşenler ve etkileri nedeniyle en olumlu senaryoda dahi 230 USD/kcsm’nin altına inmesi olası görülmüyor.

PEKİ NE YAPMAK LAZIM? EPİAŞ’TAN BEKLENTİLER BÜYÜK

Şunu söylemekte yarar var, Türkiye’nin uzun vadeli doğal gaz kontratlarının süresinin sona erdiği bir dönemde, küresel doğal gaz piyasalarında alıcılar lehine dünyanın şimdiye kadar şahit olmadığı esnek ve cazip koşulların bulunması Türkiye için bulunmaz bir fırsat. Bu belki de uzun süre bir daha ortaya çıkmayacak önemli bir fırsat penceresi ve bunu Türkiye’nin ıskalamaması gerekiyor.

Öte yandan, Türkiye’de piyasanın %80’ini kontrol eden bir kamu kurumu olarak BOTAŞ, Rusya ile masaya otururken sadece gaz konusu değil, İdlib, Suriye, Akkuyu ve Libya meselesi gibi konuyla hiç alakası olmayan mevzuların da ister istemez bir yük olarak sırtında olacağını göz ardı etmemek gerekiyor.

Özel sektör 2021-2026 vadesinde Rusya’yla sona erecek doğal gaz alış-satış sözleşmelerinde Gazprom’la doğal gaz fiyatlarını müzakere etmek için masaya oturmadan önce, AB örneğinde olduğu gibi, özel sektörün fiyat müzakerelerinde önünü açmak ve böylece nihai tüketicilerin doğal gaz faturalarını düşürmek için rekabetçi ve serbest bir doğal gaz piyasasının Türkiye’de kurulması için bir an önce harekete geçmek gerekiyor.

Burada yapılması gereken, Rus doğal gazını, İran ve Azerbaycan boru gazı ve LNG tedarik edielen Nijerya, Cezayir, Mısır, Norveç, Katar, Trinidad&Tobago, Ekvator Ginesi ve ABD’yle serbestçe doğrudan rekabete sokmak. Bunun için doğru adres ise İstanbul Enerji Borsası (EPİAŞ). Resme daha geniş bakarsak, EPİAŞ’ta oluşacak gaz referans fiyatı, ileride Doğu Akdeniz’den Orta Avrupa’ya kadar olan coğrafyada yer alan tüm ülkelerce doğal gaz alım ve satımlarda referans olarak esas alınabilir. Böylelikle sık sık kimi yabancı ve yerli enerji uzmanlarınca ülkemiz için biçilmek istenen doğal gazda “köprü/kavşak/transit” ülke olmak gibi basit bir rolün yerine fiyatı belirleyen ülke olmak mümkün olacak, Türkiye’nin stratejik önemi esas böyle perçinlenecektir.

Levent Yılmaz

yenişafak