Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu Perşembe günü toplanacak. Piyasaların gözü kulağı toplantıdan çıkacak faiz kararında...

Dünya yazarı Uğur Civelek, bugünkü yazısında "Mevcut koşullarda, hem Türk Lirası cinsinden makul maliyetler ile borçlanılabilmesi ve hem de yatırım yapılabilirlik konusunda paramızın cazibesini koruması mümkün müdür?" sorusunu yöneltiyor.

Merkez Bankası toplantısını hatırlatan Uğur Civelek şöylüyor:

"Kurumun yönetiminde radikal değişiklikleri belli bir amaçla gerçekleştiren Siyasi irade, faizlerin seri bir şekilde düşürülmesine devam edilmesini istiyor. Para otoritemizin araç bağımsızlığı konusu fiilen rafa kalmış durumda ve hiç kimse siyasi talebin cevapsız kalmasını beklemiyor! Önden yüklemeli ikinci bir faiz düşüş hamlesinin geleceği, olası yan tesirlerin yapay zorlamalar ile dengelenmesi yönünde çaba harcanacağı varsayılıyor. Neden bu açmaza düşüldüğü ve son beş yıl genelinde faiz düşürme peşinde koştukça niçin tam aksine sebep olunduğu sorgulanmıyor.

Olabildiğince gerçekçi olunabilmesi için bazı sorulara yanıt aranması gerekiyor! Mevcut koşullarda, hem Türk Lirası cinsinden makul maliyetler ile borçlanılabilmesi ve hem de yatırım yapılabilirlik konusunda paramızın cazibesini koruması mümkün müdür? Son beş yıl genelindeki piyasa eğilimlerinin bu soruya verdiği yanıtın, kesinlikle hayır şeklinde olduğunu dikkate almamız gerekiyor!

Zira faizlerin siyasi talimatlarla düşürülmesi ve borçlanma maliyetinin büyümeyi destekleyecek şekilde aşağı çekilmesi zorlaması güvensizliği besliyor. Türk Lirası yatırımcılar açısından cazip olmaktan uzaklaşıyor, döviz kurları yükseldikçe enflasyon baskısı artıyor ve gelişmelerin kontrol dışına çıkmasını önlemek adına faizlerin yükseltilmesi gerekiyor. Faizleri düşürmek için çıkılan yolda hep tam aksi durumla karşılaşılıyor; faizler düştükçe enflasyonun düşeceği söylemi, hiç kimse itibar etmediği için pek bir işe yaramadığı gibi geri tepiyor.

Türk Lirası faizlerin düşeceği beklentisi, hem döviz cinsinden borçlu olanları ve hem de Türk Lirası cinsinden birikimlerini değerlendirmeye çalışanları yeni arayışa itiyor. Kurumlar bilanço istikrarını tesis amacı ile döviz cinsinden borçlarını Türk Lirası cinsinden olanları ile ikame etmek istiyor; bireysel tasarrufçular ise döviz ve fiziki altına yöneliyor. Sonuçta yerli para cinsinden kaynak talebi patlarken arzı sert bir şekilde daralıyor; faiz düşürmek için yola çıkanlar tam aksi yönde sonuçlar ile tanışmak zorunda kalıyor! Bu sonuçta, fiyat istikrarını korumak isteyen para otoritesinin piyasalar ile inatlaşmaktan kaçınmak zorunda kalmasının da payı oluyor...

Aracılık yapan ve ciddi boyutta risk taşıyan kurumsal yapı da bunu biliyor, gelişmelerin kontrol dışına çıkmaması adına sakin kalmaya ve herkesi de böyle davranmaya teşvik etmeye çalışıyor. Türk Lirası cinsinden kaynak talebinde yaşanacak tırmanışı ve arzındaki muhtemel daralmayı engellemeye veya sınırlamaya çabalıyor; farkın büyümesi ve bunun para otoritesi tarafından karşılanmasının beklentiler üzerindeki olumsuz etkisi, ciddi belirsizlik ve kırılganlıkları bünyesinde taşıyor!..


Kaynak talebini patlatan ve arzını daraltan faiz düşüş beklentileri, para otoritesinin ve mali kesimin yıpranmasını hızlandırabilir."