Ülke ekonomileri üzerine analizler yapan LongViewTurkey’in kurucusu, ekonomist,  Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) eski Ekonomi Danışmanı Pelin Yenigün Dilek Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Şehriban Kıraç’la yaptığı söyleşide önemli yorumlar yaptı. Ekonomiste göre, ekonomiyle ilgili Mart 2020 öncesi yapılan hiçbir hedef artık gerçekçi değil ve hatta aşı bulunmadan önce yapılacak her türlü tahmin ve hedef, birçok değişikliğe maruz kalacak. Bu süreçten sonra artık ekonomik büyümeyi ve finansal piyasaları bir sene daha kurtaracak anlayışa, iklim krizini gençlerin aktivizmi ve bilim insanlarının evhamı olarak yorumlayan enerji politikalarına ihtiyaç olmayacak.  Bu söyleşiden bazı kesintileri sizlerle paylaşıyoruz

Tepe noktayı görmedik

– Koronavirüs nedeniyle küresel ekonomik faaliyette hızlı bir düşüş var. Virüsün etkisi ne oldu, kısa sürede geride kalır mı?

Krizle ilgili olarak, bazı kurumlar ekonomik tahminlerini aşağı yönlü düzeltmeye başladılar. Ama eldeki hangi verilerle bunları yapabildiklerini anlamıyorum. Şu anda Avrupa ve ABD’de pandeminin tepe noktasını görmedik. Çin’dekine benzer 2-3 aylık bir süreç içinde, tepe noktasının görüleceği görüşü kabul görüyor. Böyle bir senaryoda bile dünya ekonomik büyümesinin eksi olacağı ve ABD ve Avro bölgesinde mart ayıyla başlayan süreçte çift haneli daralmalar olacağı öngörülüyor. Pandemiyle ilgili bilinmezlikler sona ermeden, tahminlerde en kötümser olanları dikkate almalıyız.

Belirsizlik azaltılmalı

– Virüs nedeniyle ekonomide yaşanan şoka karşı ne yapılabilir? Bu belirsizlik ortamının geçmesi için atılan adımlar yeterli mi?

Talebin çöktüğü ve nakit akışının hızla daraldığı bir ortamda, ucuz kredi imkânları, kısa dönemde nakit sıkışıklığı için önemli olmakla birlikte, bireylerin ve şirketlerin ihtiyacı olan sadece maliyetlerin düşürülmesi değil; belirsizliğin azalması lazım. Çünkü şirketlerin ve bireylerin gelirleri düşerken, artan borçluluk oranları uzun vadede sıkıntı yaratabilir. Kısa vadede virüsle ilgili belirsizliği azaltamıyorsak, ekonomik olarak belirsizliğin azalmasına yardımcı olacak geniş içerikli ve toplumun tüm kesimlerini kapsayan politikalar sunulmalı. Ülkelerin açıkladığı programlarda, bu belirsizliği azaltmak için üç ortak nokta karşımıza çıkıyor: Çalışanların gelirlerini koru, şirketlerin nakit sıkışıklığıyla iflas etmesini engelle ve geri ödenemeyen krediler karşısında, finansal sistemi koru. Bütün ülkeler er ya da geç, bu üç alanda adımlar atmak zorunda kalacaklar.

Ekonomik ani duruş krizi

– Bu krizi önceki yıllarda yaşanan krizlere benzetebilir miyiz, mesela 2008 krizi?

Bu yaşanan kriz finansal ani duruş krizi değil, ekonomik ani duruş. O yüzden karşılaştırma yapmanın anlamı yok. Merkez bankalarının “Ne kadar likidite gerekiyorsa verilecek” yaklaşımı gerekli ama bu krizde yeterli değil. Hem para politikası hem de maliye politikalarında alışılmışın dışında düşünce yapısına ihtiyaç var. Bu bağlamda, küresel ekonomide bütün ödeme sistemlerine bir çeşit müdahale olacak. Özel sektör ödemelerinde öteleme de ülkelerin finansal sektörlerinin gücü dahilinde önlem paketlerinin içinde. Fakat geçmiş dönemden farklı olarak merkez bankalarının, ülkelerin epidemiyi önleme aşamasında artan sağlık harcamalarını finanse etmek için çıkartılabilecek pandemi bonolarını alarak finanse etmesi artık politika tercihleri arasında.

YEP hedefleri hayal

– Yeni Ekonomik Program (YEP) hedefleri böyle bir ortamda ne kadar gerçekçi?

Mart 2020 öncesi yapılan hiçbir hedef artık gerçekçi değil ve hatta aşı bulunmadan önce yapılacak her türlü tahmin ve hedef, birçok değişikliğe maruz kalacak. Öngörebildiğimiz vade için tahmin yapabiliriz. O da şu anda iki parametreye bağlı: Pandeminin tepe noktasını ne zaman görebiliriz, aşı ne zaman kullanıma hazır olacak?

Hanehalkları desteklenmeli

– Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinde bir dizi önlem açıklandı, bunlar şu anda ekonomide oluşan sorunları çözmeye ne derece çare olacak?

Ekonomik mesajlar ve politikalar, neyin önemli olduğu mesajını topluma vermekte eskisine göre daha fazla önem taşıyor. Açıklanan diğer ülke paketlerinde, “Hiçbir şirket iflas etmeyecek, mali konuları düşünmeyin; önce kendinize iyi bakın; sizler için ne gerekiyorsa yapacağız” mesajları önemliydi. Ardından nasıl sorusunu da hızlıca cevaplayan ülke programları gördük.

Kaynak havuzu yok

Türkiye’deki programın ana felsefesi de koruma olarak öne çıkıyor, ama nasıl ile ilgili sorular süreç içinde belirlenecek gibi duruyor. Çünkü Türkiye’nin ABD ve Avro bölgesi gibi bir kaynak havuzu yok. Şu aşamada, bütün sektörleri kapsayan ve toplumun her kesimine ulaşacak gelir yardımları olmadan, toparlamadan bahsetmenin mümkün olmayacağı anlaşılıyor. Öncelikli olarak hanehalklarının ve KOBİ’lerin mali olarak doğrudan desteklenmesi, serbest ve kayıtdışı çalışanların durumu, sağlık sektörüne yapılacak acil yardımlar cevap arayacağımız ilk konular olmalı.

İnşaat değil sağlık

Bütün ülkelerde hem talep bazlı hem arz taraflı yapısal değişiklikler olma ihtimali yüksek. Sağlık sektöründe pandemi durumuna daha hazırlıklı olmak için hem fiziki kapasite artırımları hem de belli teknolojilerin daha fazla kullanımı olacak. Doğal afet ve sıradışı durumlara daha fazla hazırlıklı olmak için lojistik, sigorta sektörlerinde değişiklikler olacak. Havayolu trafiğinin az kullanılması ve turizmde tercihlerin değişmesi ve kapasite fazlası yaşayan sektörlerden başka sektörlere kayış da söz konusu. Talebin toparlanmasını desteklemek amacıyla, ülkelerin büyük yatırım projeleriyle destek olmaya çalışmaları pandemi sonrası gündeme gelecek. Büyük ihtimalle, gıda ve sağlık sektöründe kendine yeterlilik konusu daha fazla gündeme gelecek. Aynı şekilde iklim krizinin engellemeyle ilgili büyük yatırım projeleri göreceğiz.

Alıntıdır, söyleşinin tamamını okumak için aşağıdaki adresi tarayıcınıza taşıyın

www.cumhuriyet.com.tr