Türkiye Cumhuriyeti  Merkez Bankası yüzde 19'dan 14'de düşürdüğü politika faizini Nisan ayında da sabit tuttu. Dün açıklanan Para Politikası Kurulu toplantısı kararını Dünya yazarı ekonomist Alaattin Aktaş köşesinde değerlendirdi.

"DENGELER BOZULDU MERKEZ BANKASI ÇARESİZ"

Enflasyon denilince akla ilk olarak politika faizinin geldiğini belirten Aktaş, Merkez Bankası'nın bu ay da faizi sabit tutma kararının “enflasyonla mücadeleye bir ay daha ara verilmesi” anlamına geldiğini belirtti.

Aktaş, "Ocak, şubat ve marttan sonra nisanda da politika faizinin sabit tutulması yüzde 14'ün şu koşullarda Türkiye için ideal düzey olarak görüldüğünün işareti mi? Yoksa bu orada kalmak, daha önceki indirimlerle tüm dengeler bozulduğu için yeni indirime gidememe, faizi de artıramama çaresizliğinin bir sonucu mu?" diye sordu.  

"O TREN ÇOKTAN KAÇTI"

23 Eylül’de yapılan Para Politikası Kurulu toplantısıyla başlatılan peş peşe indirimlerin enflasyonu kötü etkilediğini vurgulayan Aktaş, "Faiz indirimine dört aydır niye ara verildiğini yorumlamak kolay değil. Öyle anlaşılıyor ki faiz indiriminin enflasyonu düşürmediği, hatta tam tersine artırdığı nihayet görüldü. Enflasyonu indirmek için faizi düşürmek çare olmuyorsa, tersini yapıp faiz artırımına mı gitmek gerekir? Belki; ama o konuda da tren kaçtı. Faizi tutup enflasyona yakın bir düzeye çıkarma şansı artık yok. Makas müthiş açılmış durumda çünkü. Belki aşama aşama yapılabilecek olan şu; faizi üçer beşer puan artırmak. Bu yapılır mı; kim bilir, burası Türkiye her an her şey olabilir." değerlendirmesini yaptı.

"KAVCIOĞLU'NUN İŞİ ÇOK ZOR"

Üstü kapalı Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun işinin zor olduğunu vurgulayan Aktaş, şu ifadeleri kullandı:

"Zor iş, gerçekten zor! Merkez Bankası’nın işi de zor, Merkez Bankası’nı anlayabilmek de...

Spor yazarı meslektaşlar alınmasın, bir söz var ya “Spor yazarı değil, skor yazarı” diye...

Merkez Bankası da o durumda. Skor, yani faizin ne olacağı bildiriliyor ve Merkez Bankası da oturup o skora göre metni yazıyor, güya değerlendirme yapıyor.

“Efendim metni yüzde kaça göre yazacağız?”

“Sen üç alternatifli yaz; galiba yüzde 14 olacak ama bakarsın 13 ya da 15 de olur, hazırlıksız yakalanmayalım...”"

BİRKAÇ TOPLANTIDIR AYNEN KULLANILIYOR

Para Politikası Kurulu toplantısına ilişkin açıklamada yer alan 'baz etkisi" cümlesine değinen Aktaş, "Bir ifade kulağımızı tırmalıyor. Üstelik bu ifade son birkaç toplantı metninde aynen kullanılıyor.

“Enflasyonda baz etkilerinin ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağı öngörülmektedir.” 

Enflasyonda gerileme süreci baz etkisi ortadan kalkınca mı başlar, yoksa baz etkisi sayesinde mi başlar?

Ne söylenmek istendiği belli de, sanki ifade tam tersi!

Enflasyonun aralık ayında düşeceği beklenirken geçen yılki baz etkisine bel bağlanmıyor mu? Yani baz etkisi ortadan kalktığı için değil, tam tersine baz etkisi sayesinde bir düşüş söz konusu olacak.

Neyse ki ne söylenmek istendiği anlaşılıyor." ifadelerini kullandı.

"GERÇEĞİ SAKLAYABİLECEĞİNİ SANIYOR, KEŞKE BU CİNLİK BAŞKA YERDE KULLANILSA"

Para Politikası Kurulu toplantısına ilişkin açıklamada yer alan “Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir.” cümlesine değinen Aktaş, şu ifadeleri kullandı:

"Böyle denildiğine göre, demek ki cari fazlayı unutmuşuz! Nasıl unutmayalım, iki ayda 12 milyar dolar açık verilmiş, üç ay sonunda 18 milyara ulaşılacağı görülüyor, mart sonunda yıllık açık da 26 milyara dayanacak.

Daha önemlisi, herhalde “cari denge” kavramı kullanılarak, yani açık denilmeyerek gerçeğin saklanabileceği sanılıyor.

Merkez Bankası bu “cin”liğini keşke fiyat istikrarını sağlama görevini yerine getirirken kullanabilse..."