Yeniçağ yazarı Evren Devrim Zelyut, dolar ve enflasyon artışıyla ilgili önemli yazı kaleme aldı.

Zelyut, yazısında dolar kurunun ve enflasyon yükseleceğini belirterek "Dolar/TL 11 iken, resmi rakam enflasyon %36 ise; 13,5 kurda enflasyonun %50'yi aşacak olması sürpriz olmayacaktır. O zaman kurun gerilemesini beklemek de saflık olur" dedi.

İşte Zelyut'u yazısı şu şekilde:

" Bakan Nebati diyor ki, 131 milyar TL olan bir büyüklük kur korumalı hesaba döndü. Bu rakamı 11,5 dolar/TL'den hesaplarsak yaklaşık 11,3 milyar dolara karşılık geliyor. Kur şimdi 13,5 oldu, o zaman 11,3 milyar dolar x 13,5 dersek, 153 milyar TL bu hesaplara ödemeniz gereken paradır.
153 milyar TL şimdiki değeri, ilk değeri 131 milyar TL ise aradaki fark 22 milyar TL'dir. Bu 22 milyarı kim verecek? Hazine... Hazine nereden alacak? Bu yazıyı okuyanlardan... Nasıl alıyor? Zamla, vergi ile...
Bu 22 milyar TL yani yaklaşık 1,6 milyar dolar bildiğiniz faiz değil midir?
Kur korumalı mevduat ürünü ile dolar mevduatlarında çözülme hükümetin beklediği kadar olmadı. 7 Ocak itibari ile mevduatlar 2,8 milyar dolar azaldı, 234 milyar dolara indi. Gerçek kişilere baktığımızda ise 1,6 milyar dolarlık tatmin edici olmayan bir gerileme ile toplam rakam 145,5 milyar dolar oldu.
İstatistiklerin gösterdiği şu, Türkiye'de dolarizasyon azalmak bilmiyor. Bunun iki temel nedeni var:
1-Dolar/TL 11 iken, resmi rakam enflasyon %36 ise; 13,5 kurda enflasyonun %50'yi aşacak olması sürpriz olmayacaktır. O zaman kurun gerilemesini beklemek de saflık olur.
2-Hükümetin istikrarsız ve kavgacı politikaları tam anlamıyla 'Yalancı Çoban Sendromu' yaratmıştır. Güvenin olmadığı yerde ise ağzınızla kuş tutsanız kimse size inanmaz. Bu nedenle getirdiğiniz çözümlere vatandaş katılmaz. Ayrıca bu ürünlerin yukarıda hesapladığımız maliyetleri de sorunun çözülmediğini, sadece bastırıldığını da ortaya koyarak vatandaşı kendisinden soğutur.
Peki soru şu: AKP kuru nasıl kontrol altında tutacak? Yaza kadar kurun 18 olmaması gerek. Eğer olursa bu üç hane enflasyonla AKP'nin seçimlerde tarihî bir hezimete uğraması anlamına gelir. İşte bunu önlemek için Haziran ayına kadar ara formüller devreye girecek.
Bu ara formüllerden birisi BAE'ye satılacak Varlık Fonu değerlerimiz olacak. Artık yatırım diye kim bilir hangi değerimizi üç kuruş paraya Araplar satın alacak. Sudan ucuz diyerek, tarihî düşük seviyelerindeki Lira'dan yararlanacak olanlar, Türkiye'ye dolar getirecek ama bizim onlarca yılda kurduğumuz tesislerimiz elimizden çıkacak. Neden? AKP seçimde çökmesin diye, geçici olarak dolara basıp enflasyonu kontrol altında tutsunlar diye...
Diğer ara formül ise Şubat ayındaki Suudi Arabistan ziyareti olacak. Suudlar Türkiye'ye uyguladıkları ambargoyu kaldırıp, Merkez Bankamıza borç verecekler. Bunlar da AKP ekonomi modeline yaza kadar zaman kazandıracak.
Sonrasında ise Rus turistler imdada yetişecek. Tarımsal üretim artışı ve turizmle enflasyon düşecek, kur denge bulacak...
Buraya kadar gayet güzel, ancak bu taktiğin şaşacağı aşikar. Nedenlerini sıralayalım:
1-Türkiye'nin yapısal sorunu üretmekten vazgeçen bir ülke olmasıdır. Eğer Türkiye üretim ekonomisi olsaydı buğdayı Rusya'dan, yarı mamulü Çin'den almazdı. Bu sistem daima döviz kaybettirici olur. Sonucunda da kur krizleri kaçınılmaz gerçektir.
2- ABD Merkez Bankası Fed'in yapacağı faiz artırımlarını ve bastığı paraları geri çekeceğini önceki yazılarımızda geniş bir şekilde dile getirdik. FED etkisi ile kurun yerinde kalması da imkânsız olacak.
3-Kuzeyimizde Ukrayna ve Rusya çatışmak üzere. Burada Rusya, Türkiye'ye, Ukrayna'ya verdiği SiHA'lar nedeniyle, İdlib'de cihatçı marjinalleri temizlemediği için, Karadeniz'e ABD gemilerini soktuğu için kızgın. O zaman  Allahkorusun kuzeyde sıcak bir çatışma olur ve Türkiye taraf seçmek zorunda kalırsa yazın Rus turist gelir mi?
Rusya ve Ukrayna arasında bir çatışma olmasa bile, FED etkisi ve yapısal sorunlarımız AKP'nin kura yaptığı yamaları oldukça zorlayacak, hatta patlatacak. 2023'e kadar Türk halkı fakirleşmeye devam edecek. Sadece seçimlerde gelecek Millet İttifakı bu tabloyu terse çevirebilecek. Çünkü sorunların çözümü için reformlar gerekli; reformlar için de yeni kurumlar, yeni kadrolar, yeni kurallar ancak yeni bir yönetimle mümkündür."