Enflasyon, dolar kuru, FED, Merkez Bankası artık herkesin günlük konuştuğu anahtar kelimeler haline geldi. Ekonomistlerin yorumları bir yana birikim yapmaya çalışan vatandaştan, iş adamlarına kadar herkes ekonomi terimlerine aşina oldu. Günlük rutin konuşmalar sırasında bile ekonomiye ait terimler konuşuluyor ve tartışılıyor. Tartışılanlar ne kadar gerçekleri ifade ediyor.

Bu durumdan dert yanan Ekonomist Çetin Ünsalan, "Herkes işi gücü bıraktı, yalan yanlış bir enflasyon ve dolar rakamı üzerinden, tahmin ekonomisi oynuyor." diye yazdı. Ünsalan, "Bir tarafta gerçekle bağdaşmayan, fiyatlar artarken enflasyonu düşüren bir mantık zorlaması, diğer tarafta biraz dünyadaki gelişmelerden, biraz da sığ işlem hacminden yararlanılarak düşürülen dolar kuru." ifadelerine yer vermesi dikkat çekti.

SEÇİME KADAR EKONOMİDE NELER OLACAK?

Ünsalan yazısının devamında şunları ifade etti:

"Elbette hiçbir kötü olayda sorumluluk almadıkları için rahatlıkla kullanabileceğimiz deyimimizle sorumsuz yetkililerimiz, bunu fırsat bilerek ‘gördünüz mü’ oyunu oynuyorlar. Sonra da öyle bir algı yaratıyorlar ki, herkes ’23 Haziran seçimlerine kadar ekonomide neler olacak’ sorusunu soruyor.

Aslında sadece bu sorunun mahiyeti bile, meselenin seçimlere kadar önlemlerden ibaret olduğunu, öngörülebilir sürecin de ancak 13-14 günlük olduğunu net bir biçimde bize kanıtlıyor."

Ünsalan'ın yazısında yer alan değerlendirmeler şu şekilde:

"DIŞ TİCARET UÇURUMA GİDİYOR"

"Zira gerçeklere baktığımızda batık kredilerin miktarı 110 milyar TL’yi aşmış bulunuyor. Yani 6 TL gerçeğindeki bir dolar kurundan hesapladığınızda 18,3 milyar dolardan bahsediyoruz. Neredeyse tükenip tükenmediği belli olmayan Merkez Bankası’nın kullanılabilir rezervleri kadar.

Dış ticaret tam anlamıyla uçuruma koşarken, düşen kazançlar, büyüyen işsizlik bir tarafta, yükselen maliyetler diğer tarafta, para dönmeyen iç piyasada kırılan ödemeler zinciri içerisinde insanlar ne yapacağını bilemez bir hale geldi.

Bütçe açığı deseniz tam anlamıyla alarm veriyor. Yılın genelinde 80 milyar TL öngörülürken, ilk 4 ayda 54 milyar TL’yi aşmış, 23 Haziran sonrasında nerelere kadar aşılacağı belli olmayan bir fotoğraf içerisinde sürükleniyoruz.

Daha fenası ne biliyor musunuz? 24 Haziran’a bakarız yaklaşımı… İşte bu yaklaşım fütursuzca harcamaları, seçim kazanmak uğruna verilen vaatlerin şiddetini arttırıyor. Bir tarafta bankacılık kesiminde konuşulmayan sıkıntılar, diğer tarafta kamu bankaları, işsizlik fonu gibi alanlar üzerinden fonlanmasına rağmen hareket etmeyen bir reel piyasalar gerçeği.

Seçimin ertelenmesi tam bir tartışma konusu oldu. Gerekçe olan atamaların yeniden yapılması, Türkiye’yi tam bir hukuk garabetiyle karşı karşıya bırakırken, dünyada buraya yatırım yapma ihtimali az da olsa kalanları bile caydıracak bir resim ortaya koydu.

Öte yandan en büyük dış ticaret partnerimiz Avrupa Birliği, sıkıntıları büyümesi nedeniyle faizlerle bile oynayamadığını itiraf etti. Draghi’nin ifadelerine bakılırsa resesyon ve artan korumacılık AB’nin korkulu rüyası haline geldi.

İsterseniz ‘bana ne’ deyin. Ama birazcık tacirlik biliyorsanız, en büyük müşterinizin bu halde olmasına ‘bana ne’ diyemeyeceğinizi bilirsiniz. Diğer tarafta S400’lerden İran’a kadar artan jeopolitik riskler ve dünyada şiddetini arttıracağı belli olan ticaret savaşları…

Zaten bu güvensizlik ortamı da altın talebini patlatmıyor mu? Öte yandan düşen kurdan bakalım kimler dolar topladı; onu da göreceğiz. Filmin sonuna geliyoruz. Benim size tavsiyem, kapatabildiğiniz kadar borç kapatın. Zor günler kapımızda."