Türkiye İstatistik Kurumu geçen hafta Kasım ayına ilişkin tüketici ve üretici fiyat endekslerini yayımladı. TÜİK  verilerine göre kasımda enflasyon yüzde 21,3 olarak arttı, ancak bu artışta otomobil fiyatlarına gelen zamlar gerektiği gibi yansımadı. Açıklanan enflasyon verisi tartışılmaya devam ederken, ekonomist Alaattin Aktaş'tan TÜİK'e çağrı geldi.

"Gelin bu kuşkuları giderin!" diyen Aktaş, "Kasımda otomobil fiyatları yüzde 30-50 arası artarken TÜİK'e göre artış çok daha az. Oranın düşük görünmesi TÜFE artışını yaklaşık 2 puan aşağı çekti. Milyonlarca vatandaşın tüketimi içinde otomobilin tabii ki hiç önemi yok. Ama gerçek zam oranı yüzde 35 dolayında olmasına rağmen TÜİK’in yüzde 6 ve yüzde 12’lik oranlara göre hesaplama yapması TÜFE artışının neredeyse 2 puan daha düşük görünmesine yol açtı. Bu işçiye, memura, emekliye verilecek zammın az olmasına yol açan bir durum. Otomobili önemsememiz o yüzden." ifadesini kullandı.

Dünya yazarı Alaattin Aktaş'ın köşe yazısı şu şekilde:

"TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına zaman zaman küçük eleştiriler yöneltmişsem de bu verilerin gerçeklerden çok uzak olduğunu, hele hele bazı fiyatlarla oynandığını hiç söylemedim, yazmadım. Çünkü enflasyon hesaplamak pek de kolay olmayan bir iş ve yapılanın yanlış olduğunu söyleyecek veriye sahip değildim.

Herkes gerçek enflasyonun açıklanandan farklı olduğunu dile getirebilir, getiriyor da zaten. Çünkü herkesin enflasyonu bir başkasınınkinden farklı olabilir, bu da doğaldır.

Birisi sigara içmiyordur, içene göre farklı enflasyonu vardır; kimisi ev sahibidir, kiralardaki artıştan hiç etkilenmiyordur; herkes her ay tabii ki otomobil almıyordur, o ayki fiyat artış ya da azalışı otomobil alanı ilgilendirir.

Tüketim kalıplarındaki bu farklılık yüzünden de herkes farklı farklı oranlar hesaplayabilir.

İşte bu nedenle şimdiye kadar TÜİK'in hesaplamasının gerçeği yansıtmadığı konusunda kesin yargılarda bulunmaktan kaçındım.

Durum değişti

Ne var ki bu ay durum başka! Ama nasıl başka?

Kasım ayı TÜFE değişiminin gerçeği yansıtmıyor olabileceği yönünde görüşler var ya, o görüşlere yine katılmıyorum.

Çünkü bu kez “Acaba mı” demiyorum.

Eldeki verilere bakıyor ve “Kasım ayı TÜFE değişimi yine gerçeği yansıtmıyor mu” kuşkusunun ötesine geçip açık açık şunu söylüyorum:

“TÜİK’in kasım ayı TÜFE hesaplaması gerçeklerden tümüyle uzaktır.”

Dikkat ederseniz TÜİK’in enflasyon hesaplaması konusunda ilk kez böylesine kesin ifadeler kullanıyorum.

Bu görüşüm neye dayanıyor?

enflasyon hesaplamasına şimdiye kadar hep temkinli yaklaşmışken bu kez niye böyle kesin konuşuyorum, anlatmaya çalışacağım.

TÜFE hesaplamasında dikkate alınan 400’ün üstündeki mal ve hizmetin fiyatının her ay nasıl değiştiğini tabii ki izleyemem. Ama kasım ayı için bir kalem mala odaklandım ve onun fiyat değişimini izledim.

Otomobilin fiyat değişimini... Hani ekim ayında fiyat derlenmediği için hesaplamaya dahil edilemeyen otomobil vardı ya, onun!

Piyasayla az çok ilgisi olan herkes biliyor ki otomobil fiyatları aldı başını gidiyor. Otomobil fiyatları bu kur artışının büyük baskısıyla birlikte marka ve tiplere göre yüzde 30 ila 50 arası arttı. Bazı markalarda yüzde 50’yi aşan artışlar bile oldu.

Milyonlarca vatandaşın tüketimi içinde otomobilin tabii ki hiç önemi yok. Ama toplam TÜFE içinde otomobil çok önemli ve bu kalemde meydana gelen fiyat değişimi genel TÜFE oranını çok etkiliyor. Genel orandaki değişim de tüm vatandaşları ilgilendiriyor.

Zam oranı yüzde 35 olarak alınsaydı...

Önce teknik bir detaya vurgu yapmak gerek.

TÜİK otomobil fiyatı derlerken sıfır otomobilleri esas alıyor. İkinci eldeki zamların endekse bir etkisi yok. Ayrıca sıfır otomobil satışı herhangi bir nedenle gerçekleşmemişse, yani zam kağıt üstünde kalmışsa bu da endekse bir etkide bulunmuyor.

Dolayısıyla kasım ayındaki zamların endekse yansıması için iki temel şart vardı. Bu zamlar sıfır otomobillerde yapılmış olacak ve bu otomobillerde de satış gerçekleşecek.

Kasımda sıfır otomobillere zam geldi mi, geldi.

Kasımda sıfır otomobil satıldı mı, satıldı.

Kimi marka ve tiplerde zam oranı çok daha yüksek olmakla birlikte ortalama zammın yüzde 35 olduğunu varsayalım.

TÜFE’de benzinli otomobilin yüzde 4,1322, dizel otomobilin yüzde 3,0678 ağırlığı var. Piyasada zam oranı yüzde 30’un altına inmemişken, hatta çok daha yüksek zamlar varken TÜİK’e göre zam benzinli otomobillerde yüzde 6.4, dizel otomobillerde yüzde 12.1 düzeyinde gerçekleşti.

Bu zam oranları yukarıdaki ağırlıklara uygulandığında benzinli otomobilden TÜFE’ye 0.26 puan, dizel otomobilden 0.37 puan yansıma oldu. Yani otomobilin toplam etkisi 0.63 puanda kaldı.

Peki piyasadaki oranlar uygulansa nasıl bir sonuç çıkacaktı?

Yüzde 35 zamma göre hesap yaptığımızda TÜFE'ye benzinliden 1.45 puanlık, dizelden 1.07 puanlık bir etki gelecekti. Böylece toplam etki 2.52 puan olacaktı.

Gerçekte en az 2.52 puan olan etki var, TÜİK’e göre bu etki 0.63 puan. Aradaki fark 1.89 puan.

TÜİK kasım ayı TÜFE artışını yüzde 3.51 açıkladı değil mi... Ekleyin bu orana 1.89 puanı, eder yüzde 5.40.

Her ne kadar bu köşede yazmadımsa da twitterda kasım ayı TÜFE artışını en az yüzde 5-6 beklediğimi belirtirken dayanağım otomobildeki bu zam gerçeğiydi. Ama TÜİK zam oranını nasıl olduğu bilinmeyecek şekilde çok düşük hesaplayınca genel TÜFE artışı da düşük çıktı.

Niye otomobil?

TÜFE’yi irdelerken niye otomobile odaklandığım sorgulanabilir. Öyle ya, geniş halk kitleleri için otomobilin ne önemi var ki!

Herhangi bir gıda maddesini, bir giyeceği izleyerek, fiyatına bakarak onun toplam TÜFE’yi ne kadar etkilediğini görmek zor. Yüzlerce kalem var, binlerce yerden fiyat derleniyor. Siz marketten ya da büyük mağazadan fiyat alırsınız; TÜİK pazardan alır. Ortaya çok farklı fiyatlar ve değişim oranları çıkar.

Ama öyle bir kalem seçeceksiniz ki hem fiyatı ülke çapında aynı olacak, hem bu ürünü izlemek çok kolay olacak, hem de bunun TÜFE’ye etkisi çok fazla olacak.

İşte bu da otomobil!

Yoksa otomobil fiyatları milyonlarca vatandaşı hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Ama otomobil fiyatlarındaki değişim, manşet enflasyon denilen TÜFE’deki oranı, o oran da işçi, memur, emekli olmak üzere çok büyük bir kesimi ilgilendiriyor.

Otomobilin TÜFE’deki ağırlığı yüzde 7.2 değil de çok çok az olsa genele etkisi tabii ki çok düşük olur ve zammın az görünmesi üstünde durulmaz bile.

Ama gerçek zam oranı yüzde 35 dolayında olmasına rağmen TÜİK’in yüzde 6 ve yüzde 12’lik oranlara göre hesaplama yapması TÜFE artışının neredeyse 2 puan daha düşük görünmesine yol açtı.

Bu işçiye, memura, emekliye verilecek zammın az olmasına yol açan bir durum. Otomobili önemsememiz o yüzden.

TÜİK’e düşen bunu izah etmek

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerine göre kasım ayında 40 markanın 42 bin 982 otomobili satıldı. Yani yüzlerce çeşidi olan, binlerce yerden fiyat alınan bir üründen söz etmiyoruz. 40 firma ve yaklaşık 43 bin satış.

Şimdi TÜİK'e düşen kasım ayında hangi firmaların araçlarını dikkate alarak fiyat derlediğini açıklaması.

“Şu marka, şu tip” diye açıklama yapılsın, görelim o aracın fiyatı kasımda ne kadar artmış.

Bunda ticari bir sır da yok. Araç fiyatlarının nereden nereye geldiği zaten belli. Kasım ayında hangi marka araçtan kaç adet satıldığı da...

Dolayısıyla TÜİK pekala hangi araç fiyatını esas aldığını açıklayabilir, kamuoyu da bir fiyat karşılaştırması yapar.

Eğer gerçekte zam oranı TÜİK’in açıkladığı kadarsa köşem açık, özür dilemeye ve verilen bilgiyi aynen yazmaya hazırım.

Ama eğer TÜİK bu konuda sessiz kalmayı tercih ederse peşin peşin söyleyeyim; sayılarla oynandığını kabul ediyor demektir.

Başka ürünlere de bakılabilir

Kasım ayında özellikle kur artışından kaynaklanan inanılmaz fiyat hareketleri oldu.

TÜFE’de yer alan mal ve hizmetler sıralandığında bu kur hareketine ve piyasada gözlenene çok ters düşen bir dizi fiyat hareketi var. Ama konuyu dağıtmak istemiyorum. Bugünkü konumuz özellikle otomobil fiyatları, diğer kalemlere daha sonra da değinmek mümkün.