Adil Ekonomik Düzen; devlete biçilen rol, para, vergilendirme sistemi, kredi esasları ve sosyal güvenlik gibi konular üzerinde durmaktadır. Bu esaslar Adil Ekonomik Düzen’in genel hatlarını oluşturur. Erbakan Hoca’ya göre, bir ekonomik düzenin adil olması 31 temel esas üzerine oturmasıyla mümkündür.

Malumunuzdur her yılın Şubat ayı içinde “Erbakan Haftası” etkinlikleri olur ve rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca siyasette, ekonomide, dış politikada, STK’larda ve birçok alanda yapmış olduğu hizmetlerle hayırla anılır ve söylemleri üzerinden güncel meseleler ve geleceğe dönük neler yapılabileceği tartışılır. Biz de bu çerçevede günümüzde enflasyon sorunsalının yaşanması nedeniyle Erbakan Hoca’nın Adil Ekonomik Düzen söyleminin enflasyon sorununa getirmiş olduğu çözüm önerilerini kaleme almayı uygun bulduk.

Günümüzde ülkemiz, enflasyon sorunu ile mücadele etmekte ve bu sorun üretici ve tüketicileri önemli denilebilecek düzeyde etkilemektedir. Enflasyon olgusu, her dönem var olan ekonomik bir olaydır. Ancak bu olgu hissedilebilir bir seviyeye geldiğinde üretici ve tüketicilerin tepkileri ön plana çıkmaktadır. Haliyle günümüzde enflasyon oranları Ocak 2022 için TÜİK’e göre %48, Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) %114’e gelince tepkiler de beraberinde gelmiş ve enflasyonun nasıl azaltılacağı tartışmaları artmaya başlamıştır.  İşte bu noktada enflasyon sorunu çözümüne katkı sunması ve rahmetli Erbakan Hoca’yı hayırla anma adına “Adil Ekonomik Düzen” söyleminin enflasyona yönelik çözüm önerileri bu çalışmada tartışılmaktadır.

ENFLASYON NEDİR?

Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki artış hızı olarak tanımlanmaktadır. Enflasyon hesaplanırken enflasyon sepeti için bazı anket ve bilgiler kullanıla rak hane halklarının harcamalarında yer alan mal ve hizmetlerin neler olduğu ve bunların bütçelerinde ne kadar ağırlık tuttuğu belirlenir. Böylece bu mal ve hizmetlerin ağırlıkları ile yer aldığı bir liste veya sepet ortaya çıkar. Piyasadan elde edilen fiyatlar ve tüketicilerin bütçelerindeki ağırlıklar sonucunda tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ortaya çıkar. TÜFE endeksler arasındaki artış oranı da enflasyon oranını verir (TCMB, 2022).

Enflasyon oranının artışında birçok faktör etkilidir. Bunlar sırasıyla talep, maliyet, para arzı enflasyonu ve beklentilerdir. İsterseniz hızlıca da bunlardan bahsedelim. Talep enflasyonu, mal ve hizmet arzının (üretiminin), toplam talebin artış hızına ayak uyduramaması hâlinde ortaya çıkar. Yani ürün az, ancak talep çok. Bu durum fiyatları artırmaktadır. Maliyet enflasyonu, petrol ve gıda gibi emtia fiyatlarının yükselmesi veya doğal afetler gibi nedenlerle üretim maliyetlerinde artış yaşanması sonucunda ortaya çıkar. Bu tür durumlarda, toplam arz azalır ve akabinde fiyatların genel seviyesinde yükselme yaşanır. Para arzı, Merkez Bankası’nın piyasaya olması gerekenden fazla (mal ve hizmet karşılığının üstünde) para sürmesi olarak ifade edilmektedir. Üretici ve tüketicilerin ellerine çok paranın geçmesine yol açmakta ve bu durum enflasyonu artırmaktadır. Enflasyon beklentileri, tüketici ve üreticilerin gelecekte fiyatların yükselmeye devam edeceği yönündeki beklentileri olarak tanımlanır. Bu durum ücret talepleri aracılığıyla mal ve hizmet fiyatlarının artmasına neden olur (TCMB, 2022).

ADİL EKONOMİK DÜZEN (AED)

Türkiye 1970’li yıllardan 2000’li yılların başına kadar yüksek enflasyon sorunu ile mücadele etmiş, 2003-2018 yılları arasında tek haneli ve düşük çift haneli enflasyon rakamları söz konusu olmuştur. Ancak 2018 yılında fiyatlar genel düzeyi tekrar artış trendine girmiş ve Ocak 2022 yılında son 21 yılın en yüksek enflasyon oranı ile karşı karşıya kalınmıştır. 1980’li yıllarda da rahmetli Turgut Özal’ın politikaları sonucu yüksek faiz-düşük kur meydana gelerek yüksek enflasyon oranlarının oluşması, bütçe açıklarının 80 sonrası dönemde yüksek düzeylerde seyretmesi ve borçların artış göstermesi ekonomiyi krizlere sürüklemiş ve bu sorunlar dönemin siyasetçisi Erbakan Hoca’yı “Adil Düzen” söylemine itmiştir. Refah Partisi’nde parti programı olarak ifade edilen Adil Ekonomik Düzen (AED), faiz-borç-tüketim ilişkisi içerisinde yönetilen ekonomi yerine faizsiz bir yapı içinde üretimle, devlet-millet iş birliğinde yürütülen bir ekonomik sistem olarak tanımlanmıştır. Erbakan Hoca, RP, FP ve SP dönemlerinde Adil Düzen söylemine çokça yer vermiş ve bu söylem içinde faizsiz ekonomi vurgusu yapmıştır. Adil Ekonomik Düzen; devlete biçilen rol, para, vergilendirme sistemi, kredi esasları ve sosyal güvenlik gibi konular üzerinde durmaktadır. Bu esaslar Adil Ekonomik Düzen’in genel hatlarını oluşturur. Erbakan Hoca’ya göre, bir ekonomik düzenin adil olması 31 temel esas üzerine oturmasıyla mümkündür. Bu 31 temel esasın 3 tanesi genel esaslar olmak üzere, 7 tanesi parayla, 7 tanesi krediyle, 7 tanesi vergiyle, 7 tanesi de sosyal güvenlikle ilgili esaslardır. Söz konusu bu esaslar çerçevesinde ekonomik düzen oluşumu gerçekleşmektedir (Erbakan, 2010).

ÇÖZÜME YÖNELİK POLİTİKALAR

1980-2000 dönemi içinde Türkiye’de enflasyonun yüksek oluşunda yüksek faiz hadleri, bilinçsiz yapılan devalüasyon, zarar eden kamu kurumları, tasarrufların yatırımlardan az olması, dolaşımdaki para miktarının artırılması, iç ve dış borçların artışı, toplam talebin toplam arzdan yüksek oluşu, cari açığın ve bütçe açığının yüksek oluşu etkili olmuştur. Yani bu dönemlerde maliyet ve talep enflasyonu birlikte görülmüştür (Aydoğan, 2004). Erbakan Hoca, Adil Ekonomik Düzen’i muhtelif yerlerde anlatırken mevcut sistem eleştirisini yapar ve sonra çözüme yönelik politikalardan bahsederdi. Mevcut sistem eleştirisinde de Türkiye’de enflasyonun oluşumunda yüksek faizin etkisinin olduğundan bahsederdi. Yüksek faizin maliyetlere yansıdığını ve yüksek maliyetlerin de yüksek fiyatlara neden olduğunu ifade ederdi. Bu noktada Erbakan Hoca, maliyetlerin düşürülmesinde faizsiz kredileşmesinin önemli olduğu ve AED sisteminde üretime yönelik faizsiz kredi seçeneklerinin enflasyon oluşturmayacağını öne sürmüştür. Bunun dışında Erbakan Hoca, Türkiye’de enflasyonun oluşumunda mal ve hizmet karşılığı olmadan karşılıksız para basımının (para arzı) da önemli derecede etkili olduğunu vurgulamıştır. AED sisteminde bu durumun önlenmesi için para basımının sadece mal ve hizmet karşılığı gerçekleşebileceği ve karşılıksız para basımının olmayacağı ifade edilmiştir (Erbakan, 2010).

YÜKSEK FAİZ ELEŞTİRİSİ

Günümüzde “yüksek faiz, enflasyonun nedenidir” söylemiyle gündemde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de son dönemde e nflasyonun yüksek olmasında yüksek faizlerin yer aldığını ifade etmektedir. Bu söylemde Erbakan Hoca’nın yüksek faiz eleştirisinin etkili olduğunu düşünmekteyim. Ancak sorun şu ki, Türkiye’de günümüzdeki ve 1980-2000 arası dönemlerdeki enflasyon hikâyeleri farklılık arz etmektedir. Günümüzde enflasyonun oluşumunda düşük faiz, döviz kuru, para arzı artışı gibi değişkenlerin ve toplam talep fazlalığının enflasyon üzerinde önemli etkileri söz konusudur. Özellikle ithal girdinin yüksek olduğu ülkemizde kurların yüksek oluşu fiyatlar üzerinde baskı meydana getirmektedir. Bununla birlikte düşük faiz politikası var olan talep fazlalığını daha da yükseltmekte ve bu durum fiyatları baskılamaktadır.

AED sisteminde krediler üretime yönelik verilmektedir. Bu sistemde tüketim kredisi çok küçük bir paya sahiptir ve tüketim kredisinin elde edilme süresi de belli şartlara (bkz. Hakkı Müktesep Karşılığı Kredi) bağlıdır. Haliyle faizsiz krediler toplam talebi artıramayacak ancak toplam arzın artmasına neden olacaktır. Bu durum da fiyatlar üzerinde baskı oluşturmayacaktır. Ayrıca ithal girdinin yüksek olduğu ülkemizde, fiyatları kur etkisinden kurtarmanın bir yolu da D-8 gibi İslam ülkelerinin birlik oluşturarak bölgesel para birimini kullanmalarını sağlamak ve orta doğudaki enerji başta olmak üzere birçok kaynağa kolay ve ucuz erişebilmektir. Türkiye’de cari açığın önemli bir kısmını enerji giderleri oluşturmaktadır. Adil Ekonomik Düzen’de D-8 gibi uluslararası birlikteliklerin kurulması ve ortak para birimi kullanılması, ithal girdi maliyetlerini olumlu etkileyecek ve kur etkili enflasyon sorunu çözülebilecektir (Erbakan, 2010).  Enflasyon sorunsalının AED sisteminde faizsizlik ve ortak para birimi çerçevesinde çözülebileceği anlaşılmaktadır.

KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER GEREKİYOR

AED sisteminin gerçekleşebilmesi, mevcut sistem için makro anlamda köklü değişikliklerle mümkün olabilecektir. Türkiye’de tüketime yönelik kredilerin fazlalığı, toplam talebi azaltmak ya da artırmak için faizin önemli bir araç olduğu, küresel sermaye hareketlilikleri ve finansal piyasaların işleyişi göz önünde bulundurulduğunda, sistemin gerçekleşebilmesinde hane halklarının, firmaların, STK’ların, bürokrasinin ve devletin ikna edilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Yani böyle bir sistemin yerleşmesi önemli bir süreç istemektedir. Ayrıca Türkiye’de tüketim odaklı bir ekonomik kültürün varlığı dikkate alındığında geçiş sürecinde reel ekonomi vurgusu yapılmalı ve faizsiz kredileşme seçenekleri sadece üretim için sunulmalıdır. Bu vesileyle Adil Düzen söylemi üzerinden siyasi hayatı boyunca yeni bir dünya mücadelesi vermiş Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’yı ve bu mücadeleye katkı veren rahmet-i Rahman’a kavuşmuş büyüklerimizi rahmetle anıyorum.