Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) arasında uzun süreden bu yana bir gerginlik var.Ortadoğu’daki bütün problem sahalarında birbirlerine karşı zıt stratejiler güden iki ülke arasında, kullanılan diplomatik dilin gitgide sertleşmesiyle gerginlik sürekli tırmanıyor. Peki  2000’li yıllarda iyi ilişkilere sahip iki ülke arasında neler oldu? İk ülke hangi konularda karşıt politika yürütüyor? BAE’nin 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü ne? Türkiye - BAE ilişkilerini sizler için masaya yatırdık.

İlk temas 1980’li Yıllarda Kuruldu

Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) arasındaki ilk temas 1980’li yıllarda gerçekleşti.

Tarihi olarak baktığımızda ise; BAE’yi oluşturan emirliklerin Türkiye’nin selefi olan Osmanlı

Devleti ile herhangi bir ilişkisi olmamıştır. Osmanlı Devleti’nin Katar’ın güneyine geçememesi ve Emirliklerin İngiltere kontrolünde dış dünyaya kapalı bir siyasi yönetim altında olması bu durumun ana sebepleridir.

 

TR-BAE ilişkilerinin başlaması ise iki ülkenin ihtiyaçlarının birbirlerine karşı çakışması sonucu oluşmuştur. Türkiye 1980 sonrası 24 Ocak kararları ve 12 Eylül askeri darbesi ile ihracata yönelik ekonomik modele geçmiştir. Bu yeni modelle birlikte Türk dış politikası; Türkiye’de üretilen ürünler için yeni pazarlar bulma ve yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin BAE’ye yaklaşması bu bağlamda ekonomik odaklı olurken, BAE ise Türkiye’yi İran’da yaşanan devrim sonrası Şii yayılmacılığına karşı bir müttefik olarak görmüş ve güvenlik endişelerinden kaynaklı Türkiye’ye yanaşmıştır. TR-BAE ilişkilerinin ideolojik ve stratejik uyum içerisinde değil de, bu şekilde maddi ihtiyaçların örtüşmesi sonucu oluşması da ilişkilerin sağlam bir zemine oturmadığın bir göstergesidir.

 

Türkiye’nin 1979’da, BAE’nin ise 1983 yılında elçilik açmasıyla resmi olarak başlayan ikili ilişkiler inşaat, gıda ve savunma sektörleri ekseninde gelişmiştir.

 

Arap Baharı Ve Mısır’daki Darbe

 

Türkiye’nin Arap Baharı ve Mısır’daki darbe girişimine kadar BAE ile ilişkilerinde gözle görülür olumsuz bir gelişme yaşanmamıştır. İkili ilişkiler Mısır’daki darbe girişimi, BAE’nin 15 Temmuz’daki etkisi, Türkiye’nin Katar ve Somali ilişkileri gibi konularda ciddi olarak gerilmiş olsa da, 2017 yılındaki Karma Ekonomik Konseyi ve iş konseyi toplantıları iptal edilmedi. Türkiye’nin Tüik verilerine göre 2017’de yılında BAE’ye olan ihracatı 9,184 milyar dolar, ithalatı ise 5,669 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bunun yanında ilişkilerde herhangi bir düzelme olmaması bir sonraki yıl bu rakamlara da yansımış, ihracat 3,14 milyar dolara gerilerken, ithalat 3,78 dolara gerilemiştir.

 

TR-BAE ilişkilerinde dönüm noktası Mısır’daki darbe girişimi olmuştur. Bunun sebebi iki ülkenin menfaatleri ve güttükleri politikadaki uyumsuzluktur. BAE devlet politikası olarak monarşik bir düzeni benimserken, Türkiye de bölgedeki halk hareketlerini desteklemektedir. BAE’nin bunun yanında yerli nüfusu ülkedeki nüfusa göre çok az olup, buna paralel olarak da ülke politikası yabancı danışmanların etkisinde yönlendirilmektedir. Örnek vermek gerekirse BAE’nin destek aldığı danışmanlar arasında İngiltere’nin eski başbakanlarından Tony Blair vardır. BAE bu sebeple milli bir politika gütmekten ziyade dış ülkelerin etkisinde ve menfaatleri çerçevesinde adımlar atmaktadır. Bu bağlamda bir halk hareketi olan ve Arap toplumunda da ilk kez Mısır’da iktidara gelen İhvan hareketi BAE için bir iç güvenlik tehdidi iken, Türkiye için stratejik bir ortak konumundadır. Türkiye seçildiği günden itibaren Mursi’ye desteğini açık olarak gösterirken, BAE Mursi’ye karşı yapılan darbenin mimarları arasında olmuştur. BAE kendi ülkesinde de İhvan hareketine karşı sindirme politikası gütmektedir. Abu Dabi Eğitim Konseyi Genel Direktörü Ali Raşid el Nuaymi’nin 2017 yılında Türk basınına verdiği bir demeç BAE’nin ihvan konusundaki düşüncelerini açıklar niteliktedir. Nuaymi’nin İhvan hareketi için verdiği demeç aşağıdaki şekildedir:

 

“Geçmişte bize sığınan İhvan üyelerine kucak açtık. Ancak, bir süre sonra tüm eğitim kurumlarını, camilerimizi ve dış işlerini ele geçirdiler, kabinede iki bakanlık bile elde ettiler.

Tıpkı sizdeki FETÖ gibi. Biz onları kontrol altında tutmaya çalışırken, Mısır'da devleti ele geçirdiler. Sonra aynısını burada yapmak istediler. Hükümetimiz de onları yasadışı ilan etti.

Sizin için FETÖ terör örgütü ne ise bizim için de Müslüman Kardeşler odur. “

 

Türkiye’nin Mısır’daki darbe sonrası Sisi karşıtı politika gütmesi ve Mısır’daki yeni yönetimi darbeci olarak niteleyip kabul etmezken, BAE Mısır’a 4 milyar dolarlık yardım yapmıştı. Mısır konusundaki bu görüş ayrılığı ilişkilerde dönüm noktası olmuş ve Türkiye ile BAE bu aşamadan sonra birbirinin zıddı politikalar gütmeye, Ortadoğu coğrafyasının her yerinde karşı karşıya gelmeye başlamıştır.

 

Muhammed Dahlan Ve 15 Temmuz

 

Muhammed Dahlan BAE’nin Ortadoğu coğrafyasındaki kiralık bir tetikçisidir. Dahlan aslen Filistinli olup siyasi hayatına El-Fetih’de başlamış ancak sonrasında CIA ve Mossad etkisine girmiş, Hamas tarafından 2007’de Filistin’den uzaklaştırılmasıyla BAE’ye sığınmıştır. Gazze’de 1990’lı yıllarda Emniyet şefliği yaparken ABD ve İsrail ile ilişkilerini geliştiren Dahlan, İsrail’den aldığı rüşvetlerle zengin olmuş ve Gazze’de bölge halkına yaptığı zulümler ile hem İsrail hem de ABD için bölgedeki etkili bir eleman olmuştur. BAE’de Dahlan’ı bölgedeki operasyonlarında kullanmaya başlamıştır. 

 

Muhammed Dahlan’ın bu bağlamda 15 Temmuz darbe girişiminde de payının olduğuna dair  güçlü deliller bulunmaktadır. Middle East Eye’dan David Hearst tarafından 29 Temmuz 2016 tarihli bir yazıda, BAE’nin Dahlan aracılığıyla darbeye finans kaynağı sağladığı ve hatta iki generali Dubai’ye kaçırdığını belirtmiştir. Dahlan’nın Dubai’ye kaçırdığı iddia edilen generaller Mehmet Cahit Bakır ve Şener Topuç Dubai’den teslim alınarak Türkiye’ye getirilmişlerdir. Dahlan bu yazı hakkında dava açmış ancak David Hearst tarafından mahkemeye sunulan belgelerde daha da kötü duruma düşmüştür. Dahlan, 11 Eylül 2019 tarihinde de davadan 500 bin sterlin masrafı göze alarak çekilmiştir.

 

BAE, 15 Temmuz darbe girişimini darbeden 16 saat sonra kınamış, darbe girişiminin yaşandığı saatlerde ise BAE kaynakları darbe yanlısı yayınlar yapmıştır. Hatta darbe girişimi sonrası FETÖ elebaşı Gülen, Dahlan’a yakınlığı ile bilinen BAE’nin EL GAD kanalında kendisini savunduğu bir röportaj vermişti.

 

 

 

BAE’nin ABD Büyükelçisi Yusuf EL Utaiba’nın medyaya sızan maillerine de bakıldığında, BAE’nin ABD ve İsrail merkezli güttüğü politika açığa çıkmış ve bu bağlamda da 15 Temmuz darbe girişimine karşı destek vermesi muhtemel gözükmektedir. Türkiye’den ise üstü kapalı yapılan açıklamalarda BAE darbe girişimini finanse etmekle suçlanmıştır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir açıklamasında konuya şöyle değinmişti: 

“Türkiye’deki darbe kalkışmasına, hükümeti gayri meşru yöntemlerle devirme çabalarına bir ülkenin 3 milyar dolar para desteğini sağladığını biliyoruz. Üstelik bu Müslüman bir ülke”.

 

TR-BAE ilişkilerinde 15 Temmuz darbe girişimi de Mısır’daki darbe sonrası ilişkilerin kötüye gitmesindeki ikinci temel yapı taşı olmuştur.

 

 

TR- Katar İlişkileri

 

Türkiye’nin Katar ile olan ilişkileri de BAE arasındaki krizin bir diğer etkenidir. Türkiye Katar ile askeri ve stratejik işbirliği çevresinde Katar’da bir askeri üs kurmuştur. Bölgede ABD ve İngiltere dışında üs sahibi olan üçüncü ülke Türkiye olurken, Katar’ın buna sebep olması BAE ile ilişkilerinin gerilmesine sebep olmuştur. Körfez ülkeleri BAE öncülüğünde Katar’a ambargo uygulamış ve Katar’a sunulan 13 maddelik anlaşma metninin 5.maddesinde

Türkiye’nin ülkedeki askeri varlığına son verilmesi şart koşulmuştur. Katar’ın Ortadoğu’da Türkiye gibi halk hareketlerine destek vermesi, Körfezdeki monarşiler ile ilişkilerinin bozulmasının bir diğer etkeni olmuştur. Bu bağlamda Türkiye ve Katar bir blok oluştururken, BAE ise Prens Selman'ı yanına çekerek Türkiye ve Katar karşıtı politikanın öncüsü olmuştur. Katar bu bağlamda Türkiye ve BAE arasında olan stratejik savaşın bir diğer sahasıdır.

 

Sonuç

Türkiye-BAE ilişkileri başlangıcı itibariyle sağlam zemine oturmamış olması ile birlikte gelecekte de iyi yönde seyir edeceği pek düşünülmüyor. BAE’nin yukarıda detaylarıyla belirtilen sorunlar dışında; Avrupa’daki seküler müslümanlığı Türkiye karşıtlığının bir göstergesi olarak yaymaya çalışması, Somali’deki Türk iş adamlarına karşı Eş-Şabap destekli yapılan saldırılar, Suriye ve Irak bölgelerindeki muhalifler ile kurduğu ilişki sebebiyle de Türkiye’nin her açıdan zıddı bir politika uygulamaktadır. Bunun temelinde de Utaiaba’nın basına sızan maillerinden anlaşılacağı üzere BAE’nin tüm politikası ABD-İsrail menfaatlerinin gerçekleşmesi üzerine kurulması vardır. Ülkede milli bir ruh olmayıp, devlet politikası tamamen Emirliklerin yönetimini elinde bulunduran ailelerin menfaatlerini korumaya yönelik uygulanmaktadır. Türkiye-BAE arasında ticari ilişkiler, ülkelerin kendi menfaatleri için devam edecek gibi dursa da, bölgedeki her problem sahasında iki ülkenin karşı karşıya geleceği anlaşılmaktadır.

 

Onur Oruç

 

Kaynaklar :

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48167646

 

http://www.mfa.gov.tr/birlesik-arap-emirlikleri-ekonomisi.tr.mfa

 

http://www.packworldturkiye.com/haber/turkiye-birlesik-arap-emirlikleri-ekonomik-ve-siyasi-ili skilerimiz.html

 

http://ordaf.org/turkiye-bae-iliskilerinde-bahar-donemi-1980-1990-firsatlar-ve-motivasyonlar/

 

https://www.dunyabulteni.net/dubam/turkiye-ve-bae-ideolojik-temelli-rekabete-ragmen-sureniliski-h425409.html

 

(https://www.gzt.com/mecra/uc-muhammed-projesi-ve-muhammed-dahlan-3514356)

 

https://www.middleeasteye.net/news/exclusive-uae-funnelled-money-turkish-coup-plotters